Erdoğan ardı sıra adımlar atarak ülkeyi muhalif siyaset yapılamaz hale getirdi. Bu stratejiyi kafasındaki seçim takvimine kadar uygulamakta da kararlı. Kritik olan muhalefetin durduğu yer.

Erdoğan’ın hamlesi muhalefetin direnci

Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülmesi, HDP’ye kapatma davası, Andımız gerilimi, Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ın görevden alınması ve İstanbul Sözleşmesi’nden tek taraflı olarak çıkılması. Yaşananlar alt alta sıralanınca ülkenin tımarhaneye döndüğüne dair başka kanıt istenmez sanırım.
Bu ‘çılgın’ ortam içinde Erdoğan’ın adımlarının ne kadarının tepkisel ne kadarının düşünülerek atıldığını kestirmek mümkün değil. Ancak şu kadarı söylenebilir; partisinin kongresi öncesi ortalığı tam anlamıyla düzlemiş oldu.


SORUN PAKETİNİ MASAYA BOCA ETTİ

İktidar 31 Mart yerel seçimlerinden sonra siyaseten sıkıştığı her noktada yukarıdaki başlıkların birini gündeme getirmiyi çok seviyordu. Tartıştırıp geri çekiyordu. Şimdi başka yöntem denedi. Sorun başlıklarını topladığı heybesini bir çırpıda masanın üstüne boşalttı; İslamcıların ağızlarına sakız yaptığı İstanbul Sözleşmesi, MHP’nin üzerinde tepindiği HDP’nin kapatılması davası, yakın çevresinin her fırsatta rahatsızlığını dile getirdiği yüksek faiz itirazına peşi sıra yanıt verdi. Siyaseti istediği kulvara çekerken ortaklarını ve çalışma arkadaşlarını da üzmemiş oldu.

Erdoğan’ın attığı adımlar değerlendirildiğinde hepsinin belli oranda kendisi için pozitif çıktılar üretme potansiyeli var. Bunların neler olabilir:

1 / Tartışmayı milliyetçi-muhafazakâr çizgide tuttu: Ülke tarihinin en büyük ekonomik krizi yaşanırken, işsizlikte her geçen ay bir önceki ayın rekoru kırılırken ülke gündemini bu meselenin dışına taşıdı. Üstelik ülkedeki kutuplaşmayı, zengin-yoksul, işçi-işsiz ayırımından çıkarıp milliyetçi-muhafazakâr olan ve olmayan olarak yeniden tahkim etti. Toplumun önemli kesiminin milliyetçi-muhafazakâr olduğu varsayımıyla hareketle yeniden güç toplayabileceğini düşünüyor.

Üstelik hem parti kapatma hem de İstanbul Sözleşmesi kısa sürede bitecek tartışma başlıkları değil. En az bir yıl kadar istediği zaman ateşini harlayabileceği, etrafındakileri hareketlendirebileceği bir konuya sahip oldu.

2 / Ortaklarını yatıştırdı: Erdoğan önümüzdeki dönem ayağında pranga olmadan bir dizi adım atmak istiyor. Yeni anayasa ve siyasi partiler yasası gibi. HDP’nin kapatılma girişimi MHP’yi uzun süre tatmin edecek bir gelişme olarak değerlendiriliyor. İstanbul Sözleşmesi ise tarikat ve cemaatler üzerinden en azından Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi kadar etkili olacak bir başlık olarak duruyor.

3 / Yandaş sermayeye hayat öpücüğü: Damadın ayrılmasıyla Erdoğan’ın ekonomi dümenini devrettiği şeklinde bir görüntü oluştu. Hem Elvan hem de Ağbal, kuralları piyasanın koyacağı yeni bir dönemi tarif etti. Dört aydır buna dönük adımlar attılar. Erdoğan iktidarını her dönem destekleyen TOBB ve kendisine yakın iş dünyası başta yüksek faiz olmak üzere farklı gerekçelerle rahatsızlıklarını dile getirdiler. Kısa sürede başarıya ulaştılar. Adı geçmese de ekonomide yeniden Albayrak dönemi başladı. Hem ekonomi dümeni yeniden eline geçmiş oldu hem de güvendiği Albayrak’ın sahneye çıkması için vesile yaratıldı.

4 / Siyaseti farklı aparatlarla yapacak: Artık Erdoğan, partiyle, bakanlarla ya da Meclis’le siyaset yapmak istemiyor. Ele geçirdiği kurum ve kuruluşlarla siyaset müdahale etmeyi tercih ediyor. Yargı, kolluk kuvvetleri, kamu bankaları, Merkez Bankası, RTÜK vb. kurumlarla ve o kurumlara yerleştirdiği isimlerle siyasete müdahale edecek. Bu anlamda Kabine ve partiyi istediği gibi dizayn ettikten sonra gerisinin önemi kalmıyor.

MUHALEFETİN DURUMU SÜRECİ BELİRLEYECEK

Erdoğan ardı sıra adımlar atarak ülkeyi siyaset yapılamaz hale getirdi. Bu stratejiyi kafasındaki seçim takvimine kadar uygulamakta da kararlı. Burada kritik olan pozisyon muhalefetin durduğu yer. Sadece sandığı bekleyen bir muhalefetin Erdoğan karşısında şansı olmayacak. Bu kadar zayıflamışken, içeride ve dışarıda meşruiyetini kaybetmişken yasalara ve Anayasa’ya aykırı olduğu bilinen adımlara bu kadar geniş hareket alanı tanınırsa, müdahale edilmezse birçok şey için geç kalınmış olacaktır.

Erdoğan son kozlarını da oynayıp ileriye doğru bir adım attı. Süreci belirleyecek olan ise muhalefetin bu adıma karşı göstereceği reaksiyon olacak.