Bu ülkenin bir vatandaşı olarak dileğim, önümüzdeki seçimlerin “en sağlıklı” biçimde yapılabilmesi ve Erdoğan’ın da o seçime “en sağlıklı” haliyle katılmasıdır. Net!

Ancak, Erdoğan’ın sağlığı gündemden hiç düşmeyen bir konu ve Glasgow ziyaretinin iptalinden itibaren yaygınlaşan söylentilerle de bir krize dönüştü.

Liderlerin sağlığı bütün toplumlarda önemsenir, şeffaflığın olmadığı otoriter rejimlerde de söylentilerin önü alınamaz.

Cumhurbaşkanlığı’nın personel sayısı ve bütçesi sürekli artan bir İletişim Başkanlığı ve onun başında da bir iletişim profesörü var. 2022 yılında yüzde 60,88 artırılarak 680 milyon 127 bin TL olması öngörülen bütçesi kaç tivite, ne kadar video paylaşmaya yeter bilemiyorum.

Ancak, şu son birkaç günde Erdoğan’ın sağlık durumu konusunda “asılsız söylentiler” ayyuka çıkmış ve memleketin sıradan vatandaşından Batılı-Doğulu diplomatlara kadar herkes bunu sorarken, bir yabancı gazetecinin; “Ciddi bir sorun olabileceğinin bence en önemli göstergesi Fahrettin Altun’un ‘dosta güven, düşmana korku’ diyerek Erdoğan’ın yürüyüş videosunu paylaşmasıydı” dediğini kulaklarımla duydum!

Nasıl bir “iletişim becerisi”yse, insana kasten mi yapıldığını düşündürecek kadar amaçlananın (?) tersi algılara yol açıyor! Dağhan Irak’ın Diken’deki yazısının başlığı durumu pek güzel anlatıyordu: “Kendi kalesine hücum eden AKP forvetleri.”

Geçtim iletişim profesörü olmayı, iletişim öğrencilerine öğrettiğimiz bir konudur “kriz iletişimi.” Başarısı; “ilk algı son algıdır” anlayışıyla krize yol açan konuda en hızlı tepki vermeye, mesaj içeriğinin olgusallığına, güvenirliğe, dürüst ve şeffaf olmaya, durumu sorgulayanlarla empati yapmaya, kaygıları anlamaya, abartıdan uzak durmaya vb. dayanır.

Liderlerin sağlığı ve kriz iletişimi konusunda Fransa’dan güzel bir örnek vardır. Fransız sosyalistleri ve komünistleri, bir “ortak hükümet programı” çerçevesinde ittifak yaparak 1976 kanton ve 1977 belediye seçimlerinde büyük başarı kazanmış, nüfusu 30 binin üzerindeki 221 belediyeden 155’ini kazanarak adeta silip süpürmüşlerdi. Prof. Dr. Raşit Kaya, Fransa’da Okumak Fransa’yı Okumak kitabında (sf.55-90) bu dönemi detaylı bir şekilde anlatır.

1978’deki parlamento seçimlerinde de benzer bir zafere kesin gözüyle bakılırken, birliğin mimarlarından Fransız Komünist Partisi (FKP) lideri Georges Marchais’in sağlık durumu konusunda söylentiler yayılmaya başlamıştı.

Söylentilere son vermek isteyen FKP, gerçeğin kamuoyu tarafından bilinmesinin demokrasinin bir gereği olduğunu ilan ederek, derhal tarafsız ve uluslararası bir heyet tarafından her türlü tıbbi incelemenin yapılması ve durumun bir raporla kamuoyuna açıklanması kararı aldı. Tek koşulları, heyette FKP üyesi yine uluslararası ün sahibi bir kardiyolog akademisyenin de yer almasıydı.

Heyet kamuoyu önünde şeffaflıkla oluşturuldu ve Marchais’in bir sağlık sorunu olmadığını belirten rapor da televizyonda canlı yayınla açıklandı.

Bu olaydan yaklaşık 20 yıl sonra, 1997’de 77 yaşında yaşamını yitiren Marchais’in, TV’de iyi olduğunun açıklanmasının ardından, kısa süre dinlenip çıkmış olsa da, kalp krizi kuşkusuyla hastaneye kaldırılması “ilginç” bir durumdu.

FKP’nin, liderin sağlığı konusundaki yaklaşımı ise bir kriz iletişimi dersidir!

Siyasal iletişim konusuna girmişken, muhalefetin “geliyor gelmekte olan” söylemindeki doz aşımının rehavete yol açma tehlikesine de işaret edeyim. SOL Parti’nin ilki yarın Trabzon’da gerçekleştirilecek “Devrimci Demokratik Cumhuriyet İçin Birleşelim” mitingleri, aynı zamanda o tehlikeye karşı da uyaran bir siyasal iletişim kampanyası olacak.