Erdoğan’ın sevmediği veriler
Murat Uysal’ın Merkez Bankası’nın başında olduğu 17 ayda bankalar piyasaya her ay ortalama 60 milyar TL borç dağıttı. Dolar 3 lira yükseldi, enflasyon fırladı ama patronun cebinde borç da olsa para vardı. Bu durum son 3 aydır tersine dönünce homurtular başladı.
Ozan GÜNDOĞDU
14 Ocak’ta TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, ardından da 22 Ocak’ta Tayyip Erdoğan faizleri gündemine aldı. Peki gündelik hayat akıp giderken, arka planda ne oluyor da sermaye ve hükümet elbirliğiyle faizlere savaş açtı?
İşte Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal’ın görevden alınmasından bu yana geçen 3 ayda piyasalarda yaşananlar.
***
7 Kasım 2020: 2. Murat dönemi kapandı
Murat Çetinkaya’nın 6 Temmuz 2019’da görevden alınmasının ardından Merkez Bankası Başkanı olarak atanın Murat Uysal da 7 Kasım 2020’de görevden alındı. Uysal döneminde politika faizi 9 toplantıya yaygın biçimde yüzde 24’ten yüzde 8,25’e kadar düşürülmüştü. Uysal görevden ayrıldığında 10,25’ti. En önemli gelişme kredilerde yaşanıyordu. Temmuz 2019 itibariyle piyasaların bankalara 2,44 trilyon lira kredi borcu varken, düşük faizlerle piyasaya pompalanan para giderek arttı. Ekim 2020’de kredi hacmi 3,53 trilyon liraya yükseldi. Uysal döneminde piyasaya 1 trilyon liradan fazla para pompalanmıştı. Başka bir ifadeyle 2. Murat’ın görevde olduğu her ay piyasaya ortalama 60 milyar lira borç verilmişti. Faizler böyle düşük tutulunca vadeli TL mevduatları dolara yöneldi. Uysal göreve geldiğinde 5,73 TL olan dolar kuru, görevden alındığında 8,46 TL’ye çıkmıştı. Birincil hedefi fiyat istikrarını korumak olan Murat Uysal enflasyonu yüzde 14,03’te teslim etti. Merkez Bankası swap hariç net rezervleri ise eksi 48 milyar dolara geriledi. Çünkü bir yandan da rezervler aracılığıyla artan döviz kuru baskılanmaya çalışılıyordu. Durum artık sürdürülebilir değildi. Saray’dan gelen talimatla 2. Murat dönemi kapandı. Yeni başkan Naci Ağbal faizleri yükseltmekle yetkilendirildi. Hedef döviz kurunu kontrol altına almaktı.
***
19 Kasım 2020: “Tamam biraz artırın” dönemi
2. Murat’ın koltuğuna geniş yetkilerle donatılmış Naci Ağbal atandı. Ağbal’ın başkanı olduğu ilk Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında faizler 475 baz puan yükseltildi. Kulislerde Ağbal’ın 650 baz puan faiz artırımı için izin aldığı konuşuluyordu. İlk faiz artışının etkisiyle dolar kurundaki yukarı yönlü hareketin ivmesi azaldı, devamında kur aşağı yönlü yolculuğuna başladı. Dolar kuru kısa sürede 8 TL’nin altına indi. Ancak bu sefer de piyasaya akan para durdu(ruldu). Ekim ayında 3,53 Trilyon lira olan kredi hacmi 16 ay sonra ilk kez azaldı. Kasım sonunda kredi hacmi 3,50 trilyon liraydı. 1 ayda piyasaya para vermeyi bırakın, piyasadan 28 milyar lira çekilmişti. Saray’dan şimdilik bu duruma itiraz yoktu.
***
24 Aralık 2020: “Buna da tamam ama abartmayın” dönemi
Beklentiler dolar kurunu baskılıyordu ancak faizler hala piyasanın istediği düzeyde değildi. Merkez 24 Aralık’ta 200 baz puanlık daha artışa gitti. Piyasanın beklentilerine tam olarak uygun hareket eden Merkez Bankası bu sefer dolar kurunu düşürememişti belki ama yükselmesini engellemişti. Ancak artık kredi mekanizması tersine döndü. Kasım sonunda 3,50 trilyon lira olan kredi hacmi aralık sonunda 3,47 trilyon liraya düştü. 1 ayda piyasadan çekilen para 36 milyar liraydı. Saray’dan ses gelmedi, ancak geçmiş açıklamalardan yola çıkıldığında bu faiz artışına da sabredildiği, tamam dendiği belliydi.
***
14 Ocak 2021: “Bankalar size söylüyorum, Saray sen anla” dönemi
Pandemi döneminde boğazına kadar borca batırılan KOBİ’ler bankalardan yeni kredi çekemiyor, çekebilenler de yüksek faizler yüzünden vazgeçiyordu. Borcu döndürmek bu şartlarda zorlaştı. İlk isyan ticaret sermayesinin temsilcisi TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’dan geldi. Hisarcıklıoğlu finansal sermayeye 14 Ocak’ta sosyal medyadan seslendi; “Bankaların uyguladığı yüksek kredi faizleri, üretimin ve yatırımın önündeki en önemli engellerden biri haline geldi. Daha sorumlu bir yaklaşım bekliyoruz. Ülkemizin milli serveti firmalarımıza sırtınızı dönmeyin! Onları ayakta tutalım ki, pandemi sonrası dünyada geride kalmayalım”. Bu yüksek borçlulukta KOBİ’ler ilk faiz artışının yapıldığı 19 Kasım’dan o güne sadece 56 gün dayanabilmişti. Homurdanmalar başladı. Ancak Hisarcıklıoğlu, tepkisini tüm bu yaşananların sorumlusu Saray’a değil de, bankalara yöneltmişti.
***
22 Ocak 2021: “Yeter artık uzatmayın” dönemi
Hisarcıklıoğlu’nun isyanı Saray’da da duyuldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, önceki akşam Vahdettin Köşkü’nde Türkiye Genç İş Adamları Konfederasyonu (TÜGİK) Genel Başkanı Erkan Güral ve beraberindeki heyeti kabul etti. Toplantıdan sonra açıklamalar yapan Erdoğan “Yüksek faize kesinlikle karşıyım. Bizim arkadaşlar kızıyor, biliyorum ama kusura bakmasınlar eğer ben bu ülkenin başkanıysam, cumhurbaşkanıysam, bunu anlatmaya devam edeceğim. Çünkü ben yüksek faizle ülkenin kalkınacağına inanmıyorum” dedi. Zaten bu konuşmadan da bir hafta önce 15 Ocak’ta da “Faiz enflasyonla doğru orantılıdır. Ne kadar aşağı çekerseniz o da aşağı gelir çünkü biz bunu yaşadık” demişti. Artık piyasaya akan krediler durmuştu ancak firmalar, borçlarını döndürebilecek kadar güçlü bilançolara sahip değildi. Zaten uzun zamandır borçlarını yatırım yapmak için kullanmıyor, geçmiş borçlarını ödüyorlardı. Kredi mekanizmasının durması çoğu firma için ölüm demekti. İşte Erdoğan’ın hoşuna gitmeyen kredi verileri yukarıdaki grafikteki gibi...