Google Play Store
App Store

Erdoğan, Libya’da kazanacağını düşünüyorsa kendini kandırıyor. Hafter’in ordusu gayet donanımlı ve Mısır, BAE, Suudi Arabistan, Rusya ve Fransa’nın desteğine sahip

Erdoğan, Libya bataklığına giriyor

John Andrews

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ülkede 11 sene Başbakanlık yaptı ve 2014 yılında Cumhurbaşkanı seçildi. Şimdilerde ise pervasız bir kumar oynuyor. BM desteği alan Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne (UMH) askeri destek verecek. Trablus ise Komutan Halife Hafter’ın Libya Ulusal Ordusu (LUO) tarafından 8 aydır kuşatma altında.

Diplomatik ve askeri bir delilik. Türkiye’nin yanı başında yaşanan Suriye krizi Erdoğan’ın geçmişinde izini koruyor. Birkaç yüz ya da birkaç bin asker ile UMH’ye vereceği desteğin, ülkede bitmek bilmeyen kanlı krizi sonlandıracağını mı düşünüyor? Kaddafi rejimini deviren dış müdahalenin bir sonucu olan bu krizi, yine dış müdahaleyle çözeceğini mi sanıyor?

'ERDOĞAN KENDİNİ KANDIRIYOR'

Erdoğan, UMH’nin kazanacağını ya da yakında barış anlaşması yapılacağını düşünüyorsa kendini kandırıyor. Hafter’in ordusu gayet donanımlı ve Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Rusya ve (gizliden gizliye) Fransa’nın desteğine sahip. Rusya ve Sudan’dan gelen paralı askerlerin de gücünü arkasına alan Hafter ise muhtemelen askeri anlamda iyimser bir ruh halindedir. UMH Başkanı Feyyaz es-Serrac ise Türkiye ve Katar desteğine sahip ve BM tarafından tanınmış olma durumu var. Tabii bunun savaş meydanında pek bir ağırlığı yok.

O halde Türkiye’nin Libya’nın korkunç krizine el atarak yeni bir vekâlet savaşı başlatmasını nasıl açıklayabiliriz? Müslüman Kardeşler’in Sünni İslam coğrafyasında sahip olduğu etki, dış gözlemcileri sık sık şaşkına çeviren bir olgu ve Türkiye’nin hamlesinde belirleyici bir faktör. Yaklaşık yüz yıl kadar önce Mısır’da kurulan hareket, teokratik hükümet sistemine geçişi savunuyor. Ya da kendi sloganıyla ifade etmek gerekirse “Çare İslam.”

Bu da Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn gibi ülkeler için sorun teşkil ediyor. Bu ülkelerin hepsi Müslüman Kardeşleri "terör örgütü" olarak görüyor. Sisi başkanlığındaki baskıcı Mısır rejimi de bu görüşte. Müslüman Kardeşler dünyanın en kalabalık Müslüman ülkesi olan Mısır’ı bir sene kadar felaket bir biçimde yönettikten sonra, iktidarı Sisi öncülüğündeki darbeyle 2013 yılında sona ermişti. Müslüman Kardeşlere sıcak bakan tek aktörler Türkiye ve komşusu Suudi Arabistan ile kötü günler geçiren Katar. Neredeyse “düşmanımın düşmanı dostumdur” keskinliğinde yorumlanabilecek mevcut duruşları itibarıyla, Suudi Arabistan, BAE ve Mısır’ın Hafter’i destekliyor olması Türkiye ve Katar için UMH’yi desteklemeye yeterli sebep.

Fakat Erdoğan’ın Libya’da macera aramasının en büyük sebebi Osmanlı’nın çöküşünden beri ilk defa Türkiye’yi bölgede belirleyici bir oyuncu haline getirme arzusu. Kâğıt üzerinde o kadar da mantıksız görünmüyor. Ülkenin nüfusu 80 milyon, NATO’da en büyük ikinci orduya sahip ve ekonomisi nispeten gelişmiş bir ülke. Bölgede saygı görmeyi talep ediyor. AB’nin ülkeyi birliğe almaktaki isteksizliği de bu yüzden gurur kırıcı olarak algılanıyor.

Ancak Türkiye’nin bölgesel liderlik hayallerinin maliyeti yüksek. AKP neredeyse 20 yıl önce iktidara geldiğinde Erdoğan’ın akıldaşı Ahmet Davutoğlu’ydu. Davutoğlu, Türkiye’nin bölgedeki etkinliğini artırmakta kararlıydı fakat bunu “komşularla sıfır sorun” politikası çerçevesinde yapacaktı.

MACERANIN KAÇINILMAZ SONU

O zamandan bu yana Erdoğan’ın neredeyse tüm komşularıyla sorun yaşaması büyük bir çelişki. AB, Türkiye’nin akıl almaz insan hakları uygulamalarını kabullenmiyor. İsrail, Türkiye’nin Hamas’a verdiği desteğe göz yumamıyor. Türkiye’nin Suriye’deki politikası ve Suriye’deki bazı cihatçı gruplara karşı sevecen görünmesi ise hemen herkesi çileden çıkarıyor. Davutoğlu ve Erdoğan’ın yolları şimdilerde ayrı düştü ve Davutoğlu yeni bir siyasi parti kuruyor.

Doğrudur; Erdoğan destekçileri Türkiye’nin bölgesel bir güç haline geldiğini savunabilirler. AB’nin finansal anlamda bonkör davranması gerek yoksa Türkiye, Suriye’den ve başka ülkelerden gelen binlerce mültecinin Avrupa’ya geçiş yapmasına izin verebilir. Esad rejimini destekleyen Rusya ve İran, Suriye’de çözümün "Türkiye’nin kabulleneceği" nitelikte olması gerektiğini kabullenmiş durumda. NATO üyesi olmasına rağmen Rus yapımı S-400 füzeleri almaya karar veren Türkiye’ye karşı Donald Trump liderliğindeki ABD dahi alttan almak zorunda kaldı.

Fakat Libya macerası “şansını zorlamak” anlamına gelebilir. Türkiye Parlamentosu, Libya-Türkiye arasında imzalanan ve iki ülke arasındaki deniz sınırını uluslararası hukuku görmezden gelerek belirleyen bir anlaşmayı 5 Aralık günü onadı (Anlaşma, Libya ve Türkiye arasında bulunan Yunan adası Girit’i görmezden geliyor). Anlaşma aynı zamanda Mısır, İsrail, Yunanistan, Kıbrıs, İtalya, Ürdün ve Filistin Yönetimi’nin doğu Akdeniz’den gaz çıkarma planlarını tehlikeye sokuyor.

Libya macerasının kaçınılmaz sonuna geldiğinde Erdoğan dostlarını da, şansını da tüketmiş olabilir.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: Project Syndicte