AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, büyük beklentilerle gittiği New York ziyaretinden hayal kırıklığıyla döndü. Doç. Dr. Yonca Özdemir, Doç. Dr. İkbal Dürre ve Soli Özel, Erdoğan’ın ziyaretini BirGün’e değerlendirdi. Erdoğan’ın gezisini başarısız olarak yorumlayan uzmanlar, Soçi’de yapılacak görüşme öncesi de avantajın Putin’de olduğunu belirtiyor.

Erdoğan, New York’tan eli boş döndü: Uzmanlar ziyareti nasıl yorumladı?

'BIDEN’IN TAVİZ VERECEĞİNİ VARSAYMIŞTI'

Doç. Dr. Yonca Özdemir/ ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler:

Görünen o ki, Erdoğan'ın BM toplantısı için yaptığı New York ziyareti esas olarak Türkiye’de azalan siyasi desteğini artırmayı amaçlıyordu. 2023 seçimlerine dek Erdoğan’ın attığı her adım, yaptığı her açıklama bu siyasi gündemi ilerletmeye yönelik görünüyor. Dolayısıyla New York ziyareti de uluslararası politikadan daha çok Türkiye’deki seçmenlerine yönelik propaganda görüntüsü sergiledi. Bu sebeple de bazı yorumcular tarafından “Türk’ün Türk’e propagandası” şeklinde yorumlandı. Erdoğan ve AKP uzun süredir içeride ekonominin büyüyen sorunları, Covid-19 salgını ve mülteciler konusunda itibar kaybı yaşıyor. Bu yüzden de Erdoğan dışarıda “dünya lideri” imajını yeniden kurmak istiyor ve muhtemelen Biden'dan gelecek herhangi bir tavizin de bunu destekleyeceğini varsaymıştı. Ancak, ekibinin ziyaretten önceki beklentilerine rağmen bu geziyi başarılı olarak yorumlamak zor.

Erdoğan salı günü BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada İslamofobiyi IŞİD ideolojisi ile karşılaştırıp bunun Covid-19’dan daha tehlikeli olduğunu iddia etti ve bu konuşmasının herhalde en akılda kalan kısmı oldu. Yani konuşmasında daha çok Batı dünyasını eleştirmeyi seçti. Ayrıca Filistin ve Keşmir meselelerine de değindi. Daha sonra New York’ta “Daha Adil Bir Dünya Mümkün” kitabının reklamını yapmayı da ihmal etmedi. Kısacası, uluslararası siyaset açısından bakarsak, Erdoğan New York ziyaretini Müslüman ülkelerin tartışmasız lideri olma hevesi için bir fırsata çevirmeye çalıştı da diyebiliriz. Ancak görünüşe göre gezi bu hedefine de pek ulaşamadı.

erdogan-new-york-tan-eli-bos-dondu-uzmanlar-ziyareti-nasil-yorumladi-925234-1.
Yonca Özdemir

S-400, YPG, Fethullah Gülen, Türkiye’nin insan hakları ihlalleri gibi pek çok problem sebebiyle Türkiye-Amerika ilişkileri son yıllarda oldukça gergin. Erdoğan, New York gezisi esnasında bozulan Türkiye-ABD ilişkilerini de bir nebze düzeltmeyi umuyordu. Erdoğan ve çevresine göre, Brüksel’deki Haziran NATO zirvesi sonrasında Biden ile New York'ta yapılacak bir takip toplantısı, uluslararası yatırımcılara ve dünya liderlerine Erdoğan'ın uluslararası statüsünün gücü hakkında olumlu sinyaller gönderebilirdi. En azından Afganistan’daki gelişmelerin bu konuda Türkiye’nin elini güçlendirdiği hesap ediliyordu. Erdoğan New York’ta sadece Amerikan Başkanı Biden ile değil, dünya liderleriyle ve Amerikan yatırımcıları ile de görüşmeyi planlamıştı. Belli ki ABD ile ilişkilerde bir iyileşmenin Türkiye ekonomisi için çok ihtiyaç duyulan sermayeyi sunan yabancı yatırımcılar için Türkiye'yi daha cazip hale getireceği düşünülmüştü. Ancak ABD dış politikasında şu anda Türkiye öncelikli bir ülke değil. Dolayısıyla Erdoğan, Biden’dan randevu alamadığı gibi diğer planları da gerçekleşemedi. En büyük icraatı 35 katlı Türk Evi gökdelenini açmak oldu. Herhalde bu yeni binanın Türkiye’nin “yükselen” gücünü temsil etmesi bekleniyordu. Fakat onun yerine bu ziyaret Türkiye ile Batı dünyası arasında giderek büyüyen uyuşmazlıkları bir kez daha gözler önüne sermiş oldu.

'RUSYA İLE TEMKİNLİ OLMAK ZORUNDA'

Amerika ile devam eden soğukluk Türkiye’yi Rusya’ya daha çok yaklaştırır mı? Ya da Rusya bunu kendisi için bir fırsata çevirir mi? Belki. Türkiye Amerika ile çatıştıkça, Rusya’ya yaklaşmaya çalışıyor; ama Rusya ile yakınlaştıkça da Amerika’yı daha çok kızdırıyor. Washington mümkün olan her yerde Rusya etkisini sınırlamaya çalışıyor; dolayısıyla, bu konuda Türkiye’ye sert tepkiler vermeye devam edecektir. Türkiye ise ne kadar Rusya ile yakınlaşmaya çalışsa da bu geleneksel rakibine karşı temkinli olmak zorunda. Nitekim bu iki ülke Suriye, Libya ve Dağlık Karabağ sorunlarda karşıt tarafta yer almaya devam ediyor.

Erdoğan ve Putin önümüzdeki günlerde Soçi’de görüşecekler. Görüşme, Suriye’nin kuzeybatısında artan çatışmalar ile ilgili. Her iki taraf da radikal İslamcıların Suriye'de kalan son kalesi olan İdlib bölgesinde Mart 2020’de imzalanan ateşkesin ihlal edilmesinden şikâyetçi. Birkaç gün önce, Rusya’nın tüm hoşnutsuzluğuna rağmen, Türkiye Suriye'nin kuzeybatısına daha fazla asker gönderdi. Türkiye, bu yılın başlarında Ukrayna'ya insansız hava araçları (İHA) sattığı için de Rusya'yı kızdırdı. Yani, Soçi’de yapılacak görüşmede hem İHA konusunun, hem de Dağlık Karabağ konusunun da görüşülmesi bekleniyor. Bu toplantıdan çok önemli bir gelişme çıkar mı? Büyük ihtimalle çıkmaz. Nitekim Türkiye ne Rusya’yı, ne de Amerika’yı çok kızdıracak adımlar atacak durumda değil. İki ülkeyi de bir şekilde dengelemek zorunda.

KIRIM KONUŞMASI BİDEN’E BİR SİNYALDİ AMA KARŞILIKSIZ KALDI

Doç. Dr. İkbal Dürre / Moskova Devlet Üniversitesi: Erdoğan’ın BM konuşmasındaki Kırım vurgusu Rusya’da çok tepki çekti. Putin ile görüşmede bu hususun da gündeme gelmesi olası. Konuşmadaki Kırım vurgusu, Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky ile görüşme bu konuda Türkiye’nin ABD ile aynı duruşu paylaştığını göstermesi açısından aynı zamanda Biden’a bir sinyaldi. Ziyaret süresince ve öncesinde Biden yönetimine bu ve benzeri göz kırpmalar belli ki Ankara’nın beklentilerini karşılayacak sonuçlar yaratmadı. Dolayısıyla Putin ile olacak görüşme öncesi Erdoğan’ın eli biraz zayıfladı. Moskova da son günlerde hem Suriye’de hem de içerde yaptığı bazı hamleler ve açıklamalarla elini daha da güçlendirmek istiyor. Örneğin daha bugün Rusya Tarım Ürünleri Kontrol Kurumu Türkiye’den ithal edilen ürünlerde yine bazı zararlı maddeler bulunduğunu açıkladı. Zamanlama manidar.

erdogan-new-york-tan-eli-bos-dondu-uzmanlar-ziyareti-nasil-yorumladi-925236-1.

GÖRÜŞMEDE AVANTAJ PUTİN’DE

Türkiye tarafı da elindeki daha çok ticari ağırlıklı klasik kozlarını İdlib bölgesinde askeri varlığını artırarak güçlendirmek istiyor. Putin’in son seçimlerde öyle ya da böyle istediğini alması Erdoğan’ın ise önümüzdeki seçimlerdeki beklentisinin düşük olması bu görüşmede Putin açısından ayrı bir avantaj. Baş başa bir görüşme gerçekleşecek bu da ağırlıklı gündemin Suriye olmasıyla bağlantılı. Bir taraftan Türkiye ve Rusya Suriye’de tamamen karşı cephedeler ki İdlib’de bu netleşti ve tarafların birbirini suçladığı ve sorumluluğu birbirlerine yüklediği tehlikeli bir hal aldı.

Diğer taraftan ABD’nin Kürtlerle ilgili politikasında ki belirsizlik Ankara ve Moskova’yı bir anlamda hala birbirine mahkûm kılıyor. Ama Türkiye’nin Rusya ile Suriye bağlamında yapmış olduğu görüşmelerde sürekli Kürt-ABD faktörünü öne çıkarıp İdlib’deki varlığını da dolaylı yolda bununla ilişkilendirmesi sanki artık Kremlin için bir bıkkınlık yarattığı havası var. Bu yüzden Suriye lideri Beşar Esad’ın ağustos ayında yaptığı ademi merkeziyetçi bir Suriye açıklaması, Moskova’da Kürtlerin Suriye’nin bölünmesinden yana olmadıklarına dair kanaatin güçlenmesi vb. etkenleri de hesaba katarak diyebiliriz ki; Esad’ın kendisi dahil herkesin değiştiği Suriye denkleminde Putin Ankara’dan da bazı değişiklikler görme beklentisinde.

Ama Erdoğan’ın özellikle iç siyaset açısından, seçim atmosferine girilen şu dönemde radikal bir değişiklik yapmak isteyeceğini düşünmüyorum. Eğer mecbur kalırsa bu değişiklik tam tersi İdlib’deki gerilimi yükseltme yönünde olur ki bu da her yönüyle ve bütün taraflar için ciddi risklerle dolu bir adım.

'GERÇEKLER KAFALARA BİRER BİRER İNMEYE BAŞLADI'

Soli Özel / Kadir Has Üniversitesi: Rahmetli babamın kâğıt oyunlarıyla ilgili söylediği bir söz vardı: “Sen kâğıdın hakkını vermezsen kâğıt senin hakkından gelir” diye. Türkiye’nin şu sıralarda dış politikada yaşadığı sıkıntılar bana bu sözü hatırlatıyor. Zira benzetmeyi sürdürürsek Türkiye’yi yönetenler ellerindeki kâğıdın hakkını veremediler, ülkenin yakalamış olduğu fırsat anını doğru anlamlandıramadılar, kendi kurdukları dünya üzerinden dünyayı ve ülkenin buradaki yerini okumaya çalıştılar. Sonunda her zaman olduğu gibi gerçekler kafalara birer birer inmeye başladı ve bu sefer geçmiş dönemin hatalarının düzeltilmesi için çıkılan yol bu hatalar işlenirken incitilen, kızdırılan, uzaklaştırılan muhatapların önünüze koydukları engellerle doldu taştı. Sekiz senelik Mısır siyasetinin iflasının, onca sene korunan grupların birer birer gözden çıkarılmasının gösterdiği gibi Ankara’nın birikmiş hatalarının ortaya çıkardığı yalnızlık ve bunun getirdiği zafiyet tüm oyuncular tarafından da sonuna kadar sömürülüyor.

'TÜRKİYE VAZGEÇİLMEZDİR’ İNANCI GEÇERLİLİĞİNİ YİTİRDİ'

Biden ile ilişkilerin düzgün gitmemesi çok şaşırtıcı değil. Zaten Biden ile Avrupa’daki hemen hiçbir müttefikin düzgün bir ilişki kurduğu söylenemez. Fransa’nın başına gelenler ortada. Bunun ötesinde Avrupalıların yaşadıklarının bir nedeni ABD’nin önceliklerinin değişmiş olması. Tam gaz Asya’ya dönüş ve orada Çin’in çevrelenmesi için gerekli hamlelerin acilen yapılması. Dolayısıyla Türkiye en başta değişen dünya konjonktürünü, farklılaşan ABD stratejik yönelimini doğru değerlendirmemenin ABD’nin Ortadoğu’da bize ihtiyacı var, Türkiye vazgeçilmezdir inancının geçerliliğini en azından bir ölçüde yitirdiğinin farkına varamamasının ya da varmak istememesinin kendisini getirdiği yerde.

erdogan-new-york-tan-eli-bos-dondu-uzmanlar-ziyareti-nasil-yorumladi-925235-1.

Çok daha olumlu bir konjonktürde önüne gelen fırsatları diş politikayı iç politikanın uzantısı haline getirerek diplomasiyi dışlayarak fazlasıyla askerileşmiş bir dış politikayı içeride başta ekonomik olarak büyük açıkları varken takip ederek kanımca ıskaladı. Rusya’yı ABD’ye karşı ABD’yi Rusya’ya karşı kullanırım siyasetinin sınırlarını görmedi ya da bunun ilelebet sürdürülebilecek bir çizgi olmadığını göremedi. Bugünler tüm dünya açısından tercih günleri. ABD tüm müttefiklerini zorluyor. Benden yana mısın karşımdakinden yana mı diye. Avrupa’nın da derdi o Asya’daki başka Amerikan yanlısı ülkelerin de. Tercih yapmak istemiyorlar ama sonunda çare de kalmıyor. Avustralya, Çin’in saldırganlığı karşısında bu tercihi, içeride güçlü bir destek olmasa da yaptı. Türkiye de kanımca o nedenle Rusya ile yakın kalayım derken Rusları çileden çıkartacak Ukrayna yakınlaşması, Kırım’da seçimi tanımama tutumu çıkışlar yapıyor ama Rusya karşısında da elinin çok güçlü olduğu söylenemez. İdlib Demokles’in kılıcı gibi Türkiye’nin başının üzerinde sallanıyor. Erdoğan-Putin buluşması bu nedenle eşitler arası bir buluşma olmayacak. Zaten ikili buluşmalarda adettir. Siz karşı tarafa gittiyseniz önce onun size gelmesi gerekir ki gidesiniz tekrar. Son ziyareti yine Türkiye Cumhurbaşkanı yapmıştı. İdlib tehdidinin savuşturulması için ne tür tavizler verilmesi gerekeceğini de buluşmadan sonra görüp anlarız.

Rusya’yı iyi tanıyan ve ilişkileri çok yakından takip eden Aydın Sezer’e göre Putin yalnızca İdlib’de anlaşmalara uyulmadığından dem vurmayacak. Doğalgaz meselesi de muhtemelen gündemde olacak. Türkiye’nin bu yılki ihtiyacı 58-60 milyar metreküpken ödenmemiş borçlar nedeniyle Rusya gaz satmadığından ve başka nedenlerle oluşan eksiklik muhtemelen 8 milyar metreküpü bulacak. Fiyatlar da dünyada hızla artıyor eğer açık spot piyasadan karşılanacaksa ekonomisi hayli zor durumda olan Türkiye’nin yöneticileri açısından iç açıcı haberler değil. Yine Aydın Sezer’e göre Ukrayna ve Kırım meselelerinde Rusların rahatsızlığı çok açık ve bu konularda da herhalde Putin izahat isteyecektir. Görüşmeler heyetler halinde değil baş başa yapılacağı için bu sorunların aşılmasında ne tur tavizler istenecek ikinci S-400 paketi dayatılacak mı bunları da göreceğiz.