Erdoğan, Putin ve Ruhani’nin katıldığı, online olarak yapılan Suriye zirvesi başladı. Erdoğan, açılış konuşmasında, “Yarım milyonu aşkın insanın hayatına mal olan bu musibetten en kısa zamanda kurtulmayı temenni ediyoruz” dedi.

Erdoğan, Putin, Ruhani zirvesinin ardından 14 maddelik ortak açıklama

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin katıldığı, video konferans yoluyla düzenlenen Suriye konulu liderler zirvesi videokonferans yoluyla düzenlendi.

Zirve ardından 14 maddekik bir ortak açıklama yayınlandı. Bir sonraki toplantının İran'da yapılmasına karar verildi.

Zirve başlamadan önce açıklama yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı konuşmadan satır başları şöyle:

"Suriye temalı toplantılarımızın altıncısında video konferansla da olsa sizlerle bir araya gelmekten çok memnun. İran ve Rus halklarına taziyelerimi sunuyorum, hala tedavi gören kişilere acil şifa diliyorum.

Türkiye olarak salgınla mücadele sürecinde vatandaşlarımıza en iyi hizmeti vermenin yanında, dost ve kardeşlerimize de yardımcı olduk. Yarım milyonu aşkın insanın hayatına mal olan bu musibetten en kısa zamanda kurtulmayı temenni ediyoruz.

Astana formatındaki barış süreci, Suriye'de istikrar için önemli katkılar sağladı. Bugünkü toplantımıza bu ivmeyi devam ettireceğimize inanıyoruz. Etnik kimliğine, kökenine, inancına bakmadan milyonlarca Suriyeliye kucak açtık. Gerektiğinde fiili müdahalede bulunarak insani dramın önüne geçtik. Komşumuz Suriye'nin bir an önce huzur ve istikrara kavuşması için elimizden geleni yapmayı sürdüreceğiz.

Bugünkü toplantımızı bu ideal yolunda atılmış bir adım olarak görüyoruz. Yapacağımız istişarelerin Suriyeli kardeşlerimiz ve tüm bölgemiz için hayırlı olmasını Rabbim'den niyaz ediyorum."

Zirvede, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da eşlik etti.

RUHANİ: ‘İRAN, SURİYE KRİZİNDE SİYASİ ÇÖZÜME İNANIYOR’

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani de, Suriye krizinde siyasi çözümden yana olduklarını, askeri seçeneklerin çözüm getirmeyeceğini söyledi.

Ruhani, video konferans yöntemiyle gerçekleştirilen Astana Formatında Türkiye-Rusya-İran Üçlü Zirvesi'nde Suriye'deki gelişmelerle ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Yeni tip koronavirüsün (Covid-19) Üçlü Zirve'nin ertelenmesine neden olduğunu ancak bu süre içinde Suriye'de birçok gelişme meydana geldiğini aktaran Ruhani, bu nedenle zirveyi video konferans ile yapmaya karar verdiklerini belirtti ve normal toplantıyı da kısa sürede İran'ın ev sahipliğinde gerçekleştirme temennisinde bulundu.

ABD'nin Suriye'ye yönelik Sezar Yasası yaptırımlarını eleştiren ve bunu "ekonomik terörizm" olarak nitelendiren Ruhani, "ABD, askeri baskılar ve terörist örgütler vasıtasıyla elde edemediğini ekonomik baskılarla ve Suriye halkını cezalandırarak elde edemeyecek" diye konuştu.

Astana sürecinin, Suriye krizinin barışçıl çözümüne katkı sunan tek süreç olduğunu dile getiren Ruhani, bu süreçte çok kazanım elde edildiğini ve bunların korunarak geliştirilmesinin 3 ülkenin görevi olduğunu ifade etti.

Ruhani, Astana sürecinin garantörleri olarak Suriyeli taraflar arasındaki müzakereleri desteklediklerini belirterek, "Suriye krizinin üzerinden 9 yıl geçti. İran, Suriye krizinde siyasi çözüme inanıyor. Bunun askeri çözümü olmayacaktır." ifadelerini kullandı.

Suriyeli mülteciler ve sığınmacılar konusunun da önemli olduğunu ve dönüşlerin sağlanması için uluslararası toplumun da yardımcı olması gerektiğini kaydeden İran Cumhurbaşkanı, "Siyasi hedeflerin gerçekleştirilmesi için öne sürülecek her türlü şart bu süreci zarara uğratacaktır" dedi.

ORTAK AÇIKLAMA YAYIMLANDI

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin videokonferans yöntemiyle katıldığı Astana Formatında Türkiye-Rusya Federasyonu-İran Üçlü Zirvesi sona erdi. Yeni tip Koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle video konferans yöntemiyle yapılan zirve, 1,5 saat sürdü.

Liderler tarafından yapılan ortak açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

1. Suriye sahasındaki mevcut durumu ele almış, 16 Eylül 2019'da Ankara'daki son toplantılarından sonra kaydedilen gelişmeleri gözden geçirmiş ve mutabakatları ışığında üçlü eşgüdümü artırma yönündeki kararlılıklarını yinelemişlerdir.

2. BM Şartı’nın amaç ve ilkelerinin yanı sıra Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliğine, bağımsızlığına, birliğine ve toprak bütünlüğüne olan kuvvetli taahhütlerini vurgulamışlardır. Bu ilkelere evrensel düzeyde saygı gösterilmesi ve kim tarafından gerçekleştirildiğine bakılmaksızın, hiçbir eylemin bu ilkelere halel getirmemesi gerektiğine dikkat çekmişlerdir.

3. Bu bağlamda, gayrimeşru özyönetim teşebbüsleri dahil olmak üzere, terörle mücadele kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her türlü girişimi reddetmiş; Suriye’nin egemenliği ve toprak bütünlüğünün yanısıra komşu ülkelerin milli güvenliğine de halel getirecek ayrılıkçı gündemlere karşı durma yönündeki kararlılıklarını ifade etmişlerdir.

4. Suriye'nin kuzeydoğusundaki durumu ele almış, bu bölgede güvenlik ile istikrarın ancak ülkenin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı temelinde sağlanabileceğini vurgulamış ve bu doğrultuda çabalarını koordine etmede anlaşmışlardır. Suriye Arap Cumhuriyeti’ne ait olması gereken petrol gelirlerine yasa dışı şekilde el konulmasına ve transfer edilmesine yönelik itirazlarını beyan etmişlerdir.

5. Uluslararası insancıl hukuk uyarınca sivillerin ve sivil altyapının korunmasını sağlarken, DEAŞ, Nusra Cephesi ve El Kaide veya DEAŞ bağlantılı tüm diğer bireyler, gruplar, teşebbüsler ve oluşumlar ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından terörist olarak tanımlanan diğer grupların tamamen ortadan kaldırılması amacıyla aralarındaki işbirliğini sürdürme kararlılıklarını teyid etmişlerdir.

6. İdlip Gerginliği Azaltma Bölgesi’ndeki durumu etraflıca gözden geçirmiş ve İdlip’le ilgili bütün anlaşmaların tüm unsurlarıyla hayata geçirilerek sahadaki sükunetin temininin gerekliliğini vurgulamışlardır.

7. Covid-19 salgınının beraberinde Suriye'nin sağlık sistemi ile sosyo-ekonomik ve insani durumu bakımından büyük bir sınama getirdiğini kabul ederek, Suriye'deki insani durum ve salgının etkisine dair duydukları derin endişeyi dile getirmişlerdir. Özellikle COVID-19 küresel salgını karşısında, uluslararası hukuka, uluslararası insancıl hukuka ve BM Şartı'na aykırı tüm tek taraflı yaptırımları reddetmişlerdir. Suriye halkının acılarının hafifletilmesi amacıyla Suriye genelinde hızlı, güvenli ve kesintisiz insani erişim sağlanmasına yönelik ciddi gereksinimi vurgulamış ve ayrımcılık, siyasallaşma ve önkoşullar olmaksızın, Suriye'ye yapılan yardımı artırmaları için başta Birleşmiş Milletler ve bağlı insani kuruluşları olmak üzere, uluslararası topluma çağrıda bulunmuşlardır.

8. Suriye ihtilafına askeri çözüm getirilemeyeceğine ve ihtilafın yalnızca Suriyelilerin öncülüğünde ve sahipliğinde, Birleşmiş Milletler’in kolaylaştırıcılığında, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararıyla uyumlu bir siyasi süreç yoluyla sona erdirilebileceğine dair inançlarını teyid etmişlerdir. Bu bağlamda, Astana garantörlerinin belirleyici katkısı ve Soçi'deki Suriye Ulusal Diyalog Kongresi kararlarının uygulanması sonucunda Cenevre'de oluşturulan Anayasa Komitesi'nin önemli rolünü vurgulamışlardır. Anayasa Komitesi'nin Ağustos 2020 tarihinde üçüncü toplantısını gerçekleştirme hususunda mutabakata varılmasını memnuniyetle karşılamışlar ve Komite'nin sürdürülebilir ve etkili çalışmasını sağlamak için Komite'nin üyelerini ve kolaylaştırıcı olarak BM Genel Sekreteri’nin Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen’i sürekli iletişim yoluyla desteklemeye hazır olduklarını teyid etmişlerdir.

9. Astana formatının ilgili Çalışma Grubu çerçevesinde zorla alıkonan/kaçırılan şahısların karşılıklı salıverilmelerine dair faaliyetlerin devamındaki kararlılıklarını yinelemişlerdir. Suriyeli taraflar arasında güven artırılmasında etkinliğini ve gerekliliğini ispat etmiş olan Çalışma Grubu’nun özgün niteliğinin altını çizmişler ve çalışmalarının sürdürülmesi için tedbir almakta anlaşmışlardır.

10. Mültecilerin ve ülke içinde yerlerinden edilmiş kişilerin Suriye'de ikamet ettikleri yerlere güvenli ve gönüllü olarak geri dönüşlerini kolaylaştırma ihtiyacının ve bu kişilerin geri dönme ile desteklenme haklarının korunmasının altını çizmişlerdir. Bu bağlamda, yeniden iskan edilmeleri ile normal bir hayata kavuşturulabilmelerinin yanı sıra, külfet paylaşımında daha geniş sorumluluk üstlenme ve su ile enerji kaynağı şebekeleri, okullar, hastaneler ve insani mayın eylemi dahil, insani altyapıyı eski haline getirmek suretiyle uluslararası topluma Suriye'ye yaptıkları yardımı artırma çağrısında bulunmuşlardır.

11. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 497 sayılı kararı başta gelmek üzere, Suriye Golanı'nın işgalini reddeden ilgili Birleşmiş Milletler kararlarının hükümleri dahil, herkesçe tanınan uluslararası hukuk kararlarına saygı gösterilmesi gerekliliğini teyid etmişler ve bu itibarla, ABD Yönetiminin işgal altındaki Suriye Golanı’na dair uluslararası hukukun ağır ihlalini teşkil eden ve bölgesel barış ile güvenliği tehdit eden kararını kınamışlardır. İsrail’in Suriye’ye yönelik askeri saldırılarının istikrarı bozduğunu ve bu ülkenin egemenliği ile toprak bütünlüğünü ihlal ettiğini, ayrıca bölgedeki gerilimi tırmandırdığını değerlendirmişlerdir.

12. Suriye meselesine ilaveten, ortak ekonomik işbirliğini güçlendirmek için farklı alanlardaki üçlü eşgüdümü güçlendirme niyetini teyit etmişlerdir.

13. Bir sonraki Astana formatındaki Suriye konulu Uluslararası Toplantının en kısa sürede gerçekleştirilmesi için temsilcilerini görevlendirmede mutabık kalmışlardır.

14. İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Hasan Ruhani’nin daveti üzerine, müteakip Üçlü Zirve’yi en kısa sürede İran İslam Cumhuriyeti’nde yapmayı kararlaştırmışlardır.