"7. Anadolu Medya Ödülleri" programında konuşan AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Türkiye'de basın özgürlüğü olduğunu savundu. Erdoğan, "2023'ün Türkiyesinde basın 90'lara 70'lere 80'lere göre çok daha özgürdür, serbesttir, halkın gözünde çok daha itibar kazanmıştır. Herkes istediğini yazmakta, söylemekte, ifade edebilmektedir" ifadelerini kullandı.

Erdoğan, Türkiye'de 'basın özgürlüğü' olduğunu savundu: Herkes istediğini yazmakta, ifade edebilmektedir

AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde 7. Anadolu Medya Ödülleri Programı’nda konuşuyor.

Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

"Toplam 320 mahalli radyo, televizyon, gazete ve dergiyi aynı çatıda bir araya getiren Anadolu Yayıncılar Derneği her gün başarısını bir adım yukarıya taşıyor. Türkiye'nin kültürel zenginliğini yansıtan Anadolu medyası ne kadar etkin ve yaygın olursa demokrasimiz de o derece güçlü olacaktır.

Anadolu medyasının sesi ne kadar güç çıkarsa milletlerimizin beklenti ve talepleri o derece makes bulacaktır. Mahalli medyanın halkımızın yönlendirmesindeki kritik role özellikle son yıllarda şahit olduk.

Lafa gelince özgür basından dem vuranların, darbecilere alkış tuttuğu dönemde sizler cesaretle demokrasimize sahip çıktınız. Küresel sistemin çarpıklıkların temsilcisi odaklarla bir olup siyasete ayar veren kalemşörler karşısında yerli ve milli basının nasıl olması gerektiğini yine sizler gösterdiniz. Örnek duruşunuzdan ötürü sizlere ve yerel medyamıza şahsım, ülkem ve milletim adına bir kez daha teşekkür ediyorum.

"DÖRDÜNCÜ KUVVET İFADESİ BİZİM MEDYAMIZIN DA SAHİPLENDİĞİ BİR KAVRAMDIR"

Bürokratik iş ve işlemlerin kolaylaştırılması başta olmak üzere pek çok alanda sizlerin yükünü hafiflettik. Her zaman güçlü bir iradeyi sorunlarınızın çözümlemlenmesi noktasında sergiledik. İnşallah bundan sonra da sizlere desteği sürdüreceğiz. Özgür, tarafsız, halka karşı kendini sorumlu hisseden bir medyanın demokrasiler açısından taşıdığı önemi hepimiz biliyoruz. Bunun için literatürde medyayı takip ederken 'dördüncü kuvvet' kavramına başvurulduğunu görüyoruz. Dördüncü kuvvet ifadesi bizim medyamızın da sahiplendiği bir kavramdır. Kamu adına siyaset kurumunu izleyen, denetleyen, varsa hatalarını ortaya çıkaran bir medya elbette bu tanımı ziyadesiyle hak eder. Medyanın asıl görevi zaten vatandaş adına gözcülük yapmaktır.

Ancak ülkemizde 'dördüncü kuvvet' ifadesi genellikle yanlış yorumlanmış, millet ve milletin seçtiklerinin üzerinde bir tahakküm aracı olarak vurgulanmıştır. Halkın sesi olmak yerine anti demokratik güç odaklarının dümen suyuna girmeyi tercih etmiştir. Gazete manşetleri, televizyon ekranları siyasetçiyi hizaya sokmak; hatta alenen tehdit etmek amacıyla kullanılmıştır. Hatırlarsanız 27 Mayıs öncesinde ana akım medya yalan ve iftira dozu yüksek utanç verici manşetlerle resmen darbeye ortam hazırlamıştır.

Aynı şekilde 12 Eylül darbecilerine manşetlerden selam çakan medya kuruluşlarımız olmuştur; hatta ileri gidiyorum kalemşörler olmuştur. Ülkenin seçilmiş başbakanına diktatör diyen gazeteci kılıklılar gördük.

"MUHTAR BİLE OLAMAZ DEDİĞİNİZ KİŞİ CUMHURBAŞKANI OLDU"

28 Şubat döneminde muhtıracıların haber bülteni gibi yayın yapan medya organlarımız vardı. Okuduğumuz şiir sebebiyle hakkımızda verilen mahkeme kararını 'muhtar bile olamayacak' şeklinde adeta kutlayan gazeteler gördük. Burada bir muhtarları küçümsemek, iki yarının siyasetine kendine göre yön vermek. E ne oldu? O kadar ufkunuz dar, o kadar kısır ki muhtar bile olamaz dediğiniz kişi cumhurbaşkanı oldu. Önce bu başlıkları atanlara bir şeyi hatırlatmak lazım; kendinize ayar verin ayar. Ayar vermezseniz millet size ayar verir. Hükümetlerimiz döneminde hak ve özgürlükleri genişletmek için yaptığımız bir yasa değişikliğine '411 el kaosa kalktı' diyerek saldıran, vesayet odaklarına davetiye çıkaran medya kuruluşları oldu.

Şahsımıza ömür biçilmesinden terör eylemlerinin desteklenmesine, kadınlarımız hakaret eden köşe yazarlarına kadar medyamızda 4'üncü kuvvet ifadesiyle asla bağdaşmayacak kepazeliklerle karşılaştık.

Kandil'deki terör baronlarına 'yere izmarit atmıyorlar' diye övgü yağmurları yapan gazeteler gördük. Şu anda o baronlar kız yavruların taciz edildiği merkezler hale geldi. Bay Kemal niye konuşmuyorsun? Oraya niye sesin çıkmıyor? Diyarbakır annelerine niye bir ziyaret etmiyorsun? Orayla niye bir irtibat kurmuyorsun. İşte sen kurmazsan millet sana hizaya gelmeyi gösterecek.

Biz bugünlere sadece darbecilere çetecilere, terör örgütlerine meydan okuyarak gelmedik; biz aynı zamanda şahsımızı, davamızı, milli iradeyi hedef alan kirli manşetlerle çarpışa çarpışa bugünlere geldik. Gerçeğin peşinden koşmak, yerel ve küresel güç odaklarına tetikçilik yapanlara rağmen mücadelemizi yürüttük. Duruşumu bozmadık, yalan ve iftiraya asla teslim olmadık. İtibar suikastları karşısında geri adım atmadık.

Karşımızdakiler ne yaparsa yapsın biz hakkın ve hakikatin hatırını üstte tuttuk. Milletimizle ve milli iradenin sesi olan basın yayın kuruluşlarımızla omuz omuza hareket ederek, ülkemizde tarihi nitelikte pek çok demokratik kazanıma imza attık. İnşallah Türkiye Yüzyılı'nı da medyamızla yükseltip, gençlerimize emanet edeceğiz.

"TÜRKİYE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNE BİZİM DÖNEMİMİZDE KAVUŞMUŞTUR"

Türkiye yaşadığı bu olumsuzluklara rağmen, son 20 yılda demokrasi ile birlikte basın ahlakı ve hürriyetinde de bir seviye atlamıştır. Ülkemizin basın yayın tarihini bilen herkes, medyamızın bugün daha bağımsız bir yapıya sahip olduğunu kabul edecektir. 2023'ün Türkiyesi'nde basın 90'lara 70'lere 80'lere göre çok daha özgürdür, serbesttir, halkın gözünde çok daha itibar kazanmıştır. Hangi cenahta yer alırsa alsın, basın yayın kuruluşları asli görevlerini hakkıyla yerine getirebilme selayatine bizim dönemimizde kavuşmuştur. Herkes istediğini yazmakta, söylemekte, ifade edebilmektedir.

Gezi olaylarında esnafımızın malını mülkünü yağmalayan vandalları kahramanlaştırırlar ama benzer hadiseler Paris'te ve Washington'da yaşandığında eylemcileri hemen terörist ilan ettiler. Fransa sokaklarını ateşe veren sarı yeleklilere demokrasi havarisi Amerikan Kongresi'nin silahına basanlara özgürlük savaşçısı diyen hiçbir uluslararası medya organı görmedik duymadık. Aynı çifte standarda son günlerde el değiştiren bir sosyal medya şirketi ile ilgili süreçlere şahitlik ediyoruz. Herhalde neresi olduğunu anladınız.

Güya özgürlükten ve kişi mahremiyetin den asla taviz vermeyen bu sosyal medya platformunun kimlerle iş tuttu perde arkasından neler servis ettiği, hazzetmediği belli kişiler ve fikirler hakkında nasıl sansür uyguladı tek tek ortaya çıkıyor. Ancak ne uluslararası medya organları nerede insan hakları kuruluşları bu skandallar karşısında hiçbir tepki göstermiyor ağızlarını her açtıklarında Türkiye'yi sansürcülükle suçlayanlar sansürün daniskasını yapanlar hakkında tek bir kelime dahi etmiyorlar.

Milyarca insanın iletişim hakkını gasp edenler hiçbir şey olmamış gibi demokrasi ve özgürlüklerden de vurmaya devam ediyor. Sadece bu örnekler bile ülkemize eleştirenlerin ne kadar bozuk ve kirli bir sicile sahip olduklarını ispat etmeye yeterlidir. Bunların hiçbirinin derdi basın özgürlüğü değildir. İnsan hakları değildir. Demokrasi asla değildir. bunların tek derdi kendi çarpık düzenlerini ayakta tutmak. Türkiye gibi tekerlerine çomak sokan ülkelerin önünü her türlü aracı yalanı iftirayı kullanarak kesmektir. Ama artık Türkiye'nin önünü kesemeyeceksiniz. Onlar Eski Türkiye'de kaldı şimdi yeni Türkiye var yeni Türkiye Yüzyıl var."