Google Play Store
App Store

Toplumsal desteği azalmaya devam eden Erdoğan, Meclis’teki yeni düzenlemeler ve belediyelerdeki borç tahsilatlarıyla nefes almaya çalışıyor. Düzenle derdi olmayan politikaların rejime alan açtığını söyleyen Siyaset Bilimci Örnek, “Sorunları dillendirmektense tepkiler örgütlenmeli” dedi.

Erdoğan’a bütün kapılar kapatılmalı
Fotoğraf: BirGün

Politika Servisi

Ekonomik kriz başta olmak üzere yargı, eğitim, sağlık alanlarının tamamında yaşananlar iktidarın ülkeyi yönetememe krizini de ortaya koyuyor. Rejimin ülkede yarattığı bu tahribat özellikle son yerel seçimlerin ardından toplumun büyük itirazını da karşısında bulurken irili ufaklı tüm kesimler yaşanan her olayda iktidarın karşısında pozisyon almayı sürdürüyor.

Açlık ücretlerine mahkûm edilen ve en yükseği sadece 2 bin 500 lira artırılan aylıklar karşısında emekliler, yaşam haklarına saldırıları sürdürülen kadınlar, yaratılan yoksullukla kaderlerine terk edilen işçiler, geleceği çalınan öğrenciler bulundukları her alanda iktidara ‘yeter’ seslerini artırıyor. Ancak yine de tüm bu kesimlerin itirazına, rejim içerisindeki krizlere, ekonomik krizin yarattığı eşitsizliklere rağmen rejim kendine yeni alanlar açma çabasını sürdürüyor.

DÜZENE KARŞI OLMAYAN MUHALEFET BAŞARAMAZ

Normalleşme tartışmalarıyla muhalefete sınır çizmeye çalışan AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu tartışmaların ardından kendisi için avantaja çevirebileceği birçok konuda da yeni gerilimler yaratmaktan geri durmuyor.

Meclis’te alelacele görüşülen öğretmenlik meslek kanunu, hayvan hakları yasası, 9’uncu yargı paketi gibi gündemlerle kendine yeni alanlar açmaya çalışıyor. Kendine karşı risk barındıran her olayda da vites artırmaktan geri durmayan Erdoğan’ın, son olarak muhalefetin eline geçen belediyelere yönelik verdiği vergi borçlarını alacağız emri ile hayvan hakları yasasına uygulamayan belediye başkanlarına tutuklama kararı çıkartılabilir söylemleri bunun son örneklerini oluşturuyor.

Seçimler sonrası güç kaybetmeyi sürdüren, krizden krize savrulan, hatta ülkede ikinci parti konumuna düşen iktidarın kendine hâlâ bu denli alan bulabilmesi ise muhalefet güçleri içerisindeki eksikleri de ortaya koyuyor.

Yaşanan son gelişmeleri ve muhalefetin durumunu değerlendiren Siyaset Bilimci Cangül Örnek, toplumsal muhalefetin güçsüzlüğü ile meclis muhalefetinin tercihlerinin hâlâ bu iktidara çeşitli insiyatifler verdiğini belirtti.

SORUNU DİLLENDİRMEK VE TALEPKÂR OLMAK YETMEZ

Ülkenin en ağır krizlerden birinin yaşadığının altını çizen Örnek, “En büyük problem artan gelir adaletsizliğiyle beraber sınıflar arası uçurumun rekor seviyelere gelmesi” dedi. Örnek şöyle konuştu: “Sınıflar arası uçurumu dile getirmeyen, asıl vurguyu buraya yapmayan hiçbir muhalif gücün, toplumdaki tüm öfke ve itiraza rağmen halkı harekete geçirme şansı yok. İktidarın sermaye ile kurduğu ilişkiye, yani düzenin işleyişine dair alınmayan tavırlar ve bu düzlemde yaşanacak olası bir karşı karşıya geçişten kaçınılan politikalar, bugün hâlâ bu iktidara alan açan bir hale evriliyor.

Krizin olduğunu vurgulamak, sorunları çeşitli şekillerde dillendirmek ve bir takım talepler sunmak gibi hamlelerle yoluna devam eden muhalefet emekçinin lehine olacak hiçbir çözümü ortaya atabilmiş değil. Dolayısıyla ücretler üzerinden yapılan muhalefet ve bir takım eylemsellikler sorunun çözümüne ve alternatifine ilişkin veriler ortaya koymuyor. Sonuç olarak dillendirmek ve talep etmek aslında bu iktidar karşısında yetmiyor. Kitlesel tepkiler örgütlenmedikçe de farklı sonuçlar elde edilmesi oldukça zor”

ELİTLER GRUBUNU ZORLAYACAK BİR GÜÇ YOK

CHP’nin yaptığı mitinglerin de bu tercih edilen bu çizgi doğrultusunda gerçekleştiğini vurgulayan Örnek, “Miting silsileleri ve yapılan işler toplumu örgütleyen işler değil. Muhalefetin tavrı şu an daha çok gerginliği biz artırmayalım, seçimlerinde elde edilen üstünlüğü ve belediyeler üzerinden kazanılan ivmeyi sürdürüp, yapılacak ilk seçimleri kazanalım mantığı hakim” ifadelerine yer verdi. Örnek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Toplumsal muhalefette zayıflığıyla beraber buradaki itici gücünü kaybetmiş durumda. 12 Eylül’den bu yana zayıflayan sendika ve emek meslek örgütleri, bugün gündem belirleyen, gündeme yön veren yapılarını da yitirdi. Ortada siyasi elitler grubu var ve bu grubu bir şey yapmaya zorlayacak bir faktör yok. Ortadaki bu boşlukta eski gücü kalmayan bu iktidara yeni gerginlikler yaratma ve hamle şansı veriyor. Meclis’ten alelacele çıkartılan son düzenlemeler de bunun bir ayağı aslında. Hem politikalarını uyguladıkları hem de muhalefet güçlerinin yarattığı boşlukları doldurma açısından kullanışlı hamleler. Kriz, ekonomi, vergi afları konuşulmasın ama toplumu gerecek bu gündemler günlerce tartışılsın. Öte yandan Erdoğan’ı en çok rahatsız eden konulardan olan belediyeler meselesinde de hamleler gelebiliyor. Belediye borçlarına dair vergi tahsilatı hamlesi, hayvan katliamının belediyeleri sıkıştırmak için kullanılması ve yasayı uygulamayacak olanlara hapis tehditleri bile inisiyatifin Erdoğan’a bırakıldığının işaretlerinden.”