AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan ve bakanlar söyledikleriyle kadınların kürtaj hakkını elinden almak için adeta seferber oldu. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Irmak Saraç, kürtajın kadın sağlığına etkisini ve verilen mücadeleyi anlattı

Erişilebilir kürtaj her kadının hakkı

SEDA BALMUMCU sedabalmumcu@birgun.net

Son yıllarda kadın mücadelesinin en önemli taleplerinden biri de kadınların bedenleri ve hayatlarıyla ilgili tercihlerine vurgu yapan kürtaj hakkı. Dünyanın birçok yerinde ataerkil zihniyet tarafından kısıtlanmak ya da tamamen engellenmek istenen kürtaj hakkı için kadınlar mücadelesini sürdürüyor.
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve bakanların kadın bedenini tahakküm altına almak isteyen kürtaj karşıtı söylemleri de her geçen gün artıyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Irmak Saraç ile iktidar baskısı sonucunda hekimlerin kürtaja yaklaşımı, kısıtlamaların kadın sağlığına etkisi ve Türkiye’deki mücadele üzerine konuştuk.

► Kürtaj kaçıncı haftaya kadar yapılabilir? Belirlenen yasal süre kadın sağlığını gözeten bir şey mi yoksa kadın bedeni üzerinde tahakküm kurmayı kendine görev edinen devletin bir politikası mı?
1983 yılında çıkarılan 2827 Sayılı Nüfus Planlaması hakkındaki kanuna göre gebeliğin onuncu haftası dolana kadar isteğe bağlı olarak gerçekleştirilebilir. İsteğe bağlı gebelik sonlandırmanın yasal olduğu ülkelerin bir kısmında bu süre 12 haftaya kadar. Gebelik haftası büyüdükçe elbette sonlandırma yöntemleri değiştiği gibi kanama başta olmak üzere komplikasyon oranları da artabilir. Bununla beraber tecavüz sonrası gebelikler 20. haftaya kadar sonlandırılabilir. Bebekte ciddi anomali varlığı veya annede ciddi bir hastalık varsa da, iki imzalı rapor ile 10 haftanın üzerinde gebelik sonlandırılabilir.

► Resmi olarak yasak olmamasına rağmen Erdoğan aba altından sopa göstererek kürtaj uygulamasını devlet hastanelerinde engelledi diyebiliriz. Hekimlerin bu baskı sonucundaki tutumunu ve/veya kürtaj yapmamasını nasıl yorumluyorsunuz?
İsteğe bağlı gebelik sonlandırma halen yasal. Elbette bu söylemlerin olumsuz etkisi oldu. Yasal süreyi kısaltmaya yönelik bazı girişimler de oldu ancak kadınların tepkisi bu konuda geri adım attırdı. Devlet hastanelerinde bulunan ve gebelik sonlandırma hizmetlerinin de verildiği Aile Planlaması klinikleri fiili olarak kapattılar. Örneğin emekli olan doktorların yerine yenisi atanmadı vb. Performans sisteminde karşılığı yoktu, o da mücadele sonucu sisteme girdi. Hekimler üzerinde bazen kurumsal baskı bazen de mahalle baskısı olabiliyor. Bu söylem o kadar baskın ki bazı hekimler halen yasal olmadığını zannediyor. Toplumda da böyle bir kaygı var. İnsanlar, halen yasal mı diye soruyor. Son durumda İstanbul’da sadece bir devlet hastanesinde bu hizmet halen veriliyor. Sonuçta parası olan zaten bu hizmeti özel sektörde yaptırabiliyor. Olan yoksul kadınlara oluyor…

► Uygulanan politikalar sonrasında kürtaj oranlarında nasıl bir değişim oldu? Maalesef gebeliği sonlandırmak isteyen kadınlar merdiven altı yöntemlere itildi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
2018 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması verilerine göre, Türkiye’de toplam doğurganlık hızı neredeyse 15 yıldır aşağı yukarı aynı. Yaklaşık 2. 3. çarpıcı değişim, karşılanmamış aile planlaması ihtiyacında. Bu oran 2013’te yüzde 8’ken 2018’de yüzde 12’ye yükseldi. Burada en önemli etken birinci basamakta kişilerin gebeliği önleyici yöntemlere ulaşmasındaki sıkıntı. Karşılanmamış aile planlaması ihtiyacının istenmeyen gebeliklere yol açması beklenen bir sonuç.

2008 TNSA’da isteyerek düşük oranı yüzde 10’ken 2013 yılında bu oran yüzde 5’e düştü, 2018’de ise yüzde 6. Kendiliğinden düşük oranlarında ise artış var. Bu acaba isteyerek düşüklerin kendiliğinden düşük olarak bildirilip bildirilmediği sorusunu akla getiriyor. Güvenli olmayan ortamlarda, ehil olmayan kişiler tarafından gebeliğin sonlandırılması anne ölümlerine ya da kalıcı sakatlıklara yol açabilir. Bu nedenle yasal ve güvenilir olması çok önemli.

BENİM BEDENİM BENİM KARARIM

► Gebeliği sonlandırmak isteyen kadınlardan istenen eş onayı yasalardan kaynaklı bir durum mu, keyfi mi? Kadının bedeni ve hayatı ile ilgili vereceği bir karar için erkekten onay alma dayatması hakkında ne söylemek istersiniz?
2827 sayılı yasa, evli ise eş rızasının gerektiğini belirtmekte. Ancak Türkiye’nin daha sonradan imzaladığı Uluslararası Biotıp Sözleşmesi’ne göre kişi bedeni üzerine yapılacak girişime kendi karar verir. Kanun ile uluslararası sözleşmeler arasında uyuşmazlık varsa bu sözleşmeler geçerli oluyor. Bu durumda eş rızası aranması gerekli değil. Aynı zamanda eş rızasının aranmamasının Türk Ceza Kanunu’nda yeri yok. Yani rıza aranmaması suç değil. Kaldı ki eş rızası, kadını zor durumda bırakabiliyor. Örneğin eşi tarafından şiddete maruz kalan bir kadından gebelik sonlandırması için kocasının rızası isteniyor. Ya da kocası, uzakta olabilir, kadın boşanma aşamasında olabilir vs. Bu konuda verilen mücadelenin sloganını unutmamak gerek: “Benim bedenim, benim kararım!”

► Dünyanın birçok yerinde kadınlar kürtaj hakkı için mücadele ediyor. Türkiye’de verilen mücadele sizce yeterli mi/neler yapılabilir?
Türkiye’de kürtaj karşıtı söylemlere yönelik yapılan mücadele yasanın varlığını koruduğu gibi gebelik haftasının azaltılmasının da önüne geçti. Bizim ülkemizde gündem çok yoğun. En önemli gündem de her zaman kadına yönelik şiddet elbette. Bunun yanında İstanbul Sözleşmesi, nafaka hakkı gibi mücadeler de devam ediyor. Kürtajla ilgili mücadele de tüm bu mücadele alanlarından bir tanesi.

***

Okur mektubu: Özel hastanede bile zor

Gazetemiz okurlarından Zeynep B. geçmişte yaşadığı kürtaj deneyimini bir mektup yazarak bizimle paylaştı. Zeynep kendini şu sözlerle ifade ediyor:
Ben kürtaj olduğunda sorun yaşamayan azınlıktanım sanırım. Bunda özel bir hastanede işleme girmemin de etkisi olduğunu düşünüyorum. Bugün devlet hastanelerinde kürtaj yasak olmamasına rağmen kadınlara bir sürü zorluk çıkararak engelliyorlar. Ben hamilelik testi yaptırdıktan hemen sonra kan testi yaptırarak bundan emin oldum. İlk aklıma gelen doktoru acele ile aradım. Tepki olarak ‘Canım, ben kürtaj yapmıyorum, ahlaki olarak doğru bulmuyorum ama seni istersen başka bir doktora yönlendirebilirim’ dedi. Erkek bir arkadaşımı aradım ve doktor önerisi aldım, bütün süreçte bana yardımcı oldu. Doktordan hasta kartıma kürtaj yazmamasını rica ettik. Hemen o sabah kürtaj oldum, kürtaj yaklaşık 15 dakika sürdü, işlemden sonra tek başıma yürüyebilecek kadar iyi hissettim kendimi. Kan uyuşmazlığı olduğu için bir iğne vurdurmak zorunda kaldım. Onun için hastanede daha fazla vakit geçirmek zorunda kaldım. Halbuki bir an önce çıkmak istiyordum. Ertesi günlerde ağrım ve kanamam olmadı. Kontrollerimde de herhangi bir anormal duruma rastlanmadı. Bu süreçte psikolojik olarak kendimi kötü hissetmedim, çocuk istemediğimden ya da o zaman istemediğimden emindim. Psikolojik ve fiziksel olarak da sağlıklı bir süreç geçirdim. Erişilebilir ve güvenli kürtaj bütün kadınların hakkıdır. Devlet bunu sağlamakla yükümlüdür, engellemekle değil.”