Stiletto’nun festival yürüyüşü devam ediyor. Filmin başrol oyuncusu Murat Kılıç, “Bu rol var olduğum duygu ve düşüncelerden uzaklaşarak beni bir erkeğin duyumsayamadığı duygulara yakınlaştırdı” diyor.

Erkeğin stilettosu

Işıl ÇALIŞKAN

Ödüllü oyuncu Murat Kılıç, oyun yazarı ve sinemacı Can Merdan Doğan’ın yazıp yönettiği, kısa film ‘Stiletto’ ile seyirciyle buluşuyor. İlk kez Antalya Altın Portakal’da gösterilen film, Londra Kısa Film Festivali’nde ve Dublin Uluslararası Film Festivali’nin uluslararası yarışmasında en iyi film ve seyirci ödülleri için yarışacak. 22. İzmir Kısa Film Festivali’nde, Murat Kılıç’a En İyi Oyuncu Ödülü’nü getiren filmde Kılıç’ı alıştığımız ‘baba’ karakterinin dışında izleme şansı buluyoruz. Kara komedi türündeki filmde Kılıç, arzuları ve toplum değerleri arasında seçim yapmaya zorlanan taksi şoförü Hasan’ın yaşadıklarına tanıklık ettiriyor. Kılıç ile “Stiletto” deneyimini konuştuk.

Kumbara, Albüm, Çıplak dizilerinin hepsinde baba karakteriyle tümünde özdeşleşen Murat Kılıç karakteri tersine çeviren bir rolü kabul etmeniz beni oldukça etkiledi. Rolü kabul ederken bu konuda ne düşündünüz?
Bir Zamanlar Anadolu’da, Albüm, Anons, Kumbara gibi filmlerde oynadığım karakterlerden sonra böyle bir rolü oynama isteği, aslında herkesin sandığı gibi çok zor bir karar değildi benim için. Aslında bu konunun neden bu kadar büyütüldüğünü biliyorum. Tamam, muhafazakâr bir toplumda yaşıyoruz biliyorum ama inanın oyuncuların ya da bu sektörde yer alan insanların dahi bunu bu kadar büyütmesini garip karşılıyorum. Oyuncu her rolü oynar gibi bir kurallar bütününü kabul etmiyorum ama alıştığı rollerin dışında gelen roller karşısında da bir oyuncunun bu riski göze alarak kendi duygusal ve teknik donanımına katacağı zenginliklere açık olmasını doğru buluyorum.

Hasan rolü size nasıl duygularla döndü?
Önce şunu söylemem gerek ben Hasan rolünü çok sevdim. Ama sadece sevmek yetmez bir karakteri oluşturmak için. Oynayacağınız rolle aranıza çok uzak olmayan bir mesafe koyarak karakteri çok iyi anlamak zorundasınız. Sevgili Esra Ronabar bana, “Rol oyuncunun kalesi gibidir ve sen de bu kaleyi her yönüyle savunmak zorundasın” demişti. Hep aklımda kaldı bu güzel söz. Oynadığınız her rolü savunmak zorundasınız. Ben de Hasan’ı da oynadığım tüm karakterleri savunduğum gibi savundum. En ufak bir sıkışmışlıkta yönetmenim Can Merdan Doğan devreye girip yaratmak istediği her anı ve karakterlerin kalacağı her durumu çok açık olarak anlatıyordu. Bu rol yani "Hasan" var olduğum duygu ve düşüncelerden uzaklaşarak beni bir erkeğin duyumsayamadığı duygulara yakınlaştırdı demek belki de daha doğru olabilir.

UZUN METRAJLARI YARI YOLDA BIRAKIR

Kısa filmde oynamak bir oyuncu için düşünülenin aksine daha zor olmalı. Kısa sürede birçok duyguyu seyirciye geçirmeyi başarabilen Hasan karakteri bunun canlı kanıtı olsa gerek. Bu konudaki tecrübelerinizi paylaşır mısınız?
Son yıllarda okuduğum ve oynadığım pek çok kısa film inanın uzun metraj pek çok filmi yarı yolda bırakır. Sürenin kısa olması ama anlattığınız mevzunun büyük olması kuşkusuz büyük bir dert. Ama tüm çekim sürecine iyi hazırlanınca, ne yapacağını ve sonucun ne olacağını bilmek için kâhin olmaya gerek yok. Can Merdan Doğan gibi hazırlanmanız yeterli, çünkü Can o kadar iyi hazırlanmıştı ki hiç bir an ya da duygu tesadüf değildi onun için. Sürpriz yok gibiydi sanki. Ama yine de ne olursa olsun çekimler sırasında oyuncuların onun dediklerini yapması ve hatta dediklerinin üstüne çıkması karsısında yaşadığı heyecanı unutamam. Uzun ya da kısa film arasında hiçbir fark yoktur işin ciddiyet bağlamında. Buna yönetmenden başlayarak sette çalışan tüm departmanların inanması gerektiğini düşünüyorum, ancak o zaman ortaya çıkan sonuçtan mutlu oluyorsunuz.

erkegin-stilettosu-967205-1.
Can Merdan Doğan

Filmin bütün meselesi stiletto üzerine kurulmuş durumda. Bir erkek oyuncu olarak bu filmden sonra sizin için ne ifade ediyor?
Evet, film kadın hayatını ya da duygusunu temsilen stilettoya dayanıyor ve biz erkekler için bu oldukça seksapiletesi olan bir pabuç... Başta şunu söylemeliyim ki ayakta durması zor değildi benim için. Ayağınıza giyer giymez, stiletto sizi bir duruşa sokuyor ve bunu siz istemeseniz bile yapıyor… Bunu hissetmek acayip ilginç bir duyguydu benim için… Ama inanın çok zorlanmadım ayağımda stiletto ile oynamaktan hatta çok keyif aldım. Erkek olarak çok seksi bulduğum ama uzun süre giyilmesi bu kadar zor bir şeyi, ayaklarından tüm gün çıkarmayan tüm kadınlara saygı duyuyorum diyebilirim.

KAPİTALİZM İNSANI YARIŞA SOKUYOR

Film, 32. Ankara Film Festivali’nde En İyi Film Ödülü aldı. Sanatta yarışma fikrine nasıl bakıyorsunuz?

Sanatta yarışma fikrini hep anlamsız buldum… İnsanoğlunun varoluş nedenine dair yaptığı bu anlam ya da cevap arayışının, günün birinde birbiriyle yarışıyor olması illa ki gerekli bir durum değil… Kapitalizm insanı her alanda yarışa zorladığı ve bunu da normal bir süreç gibi gösterdiği için, artık sanatın yarıştırılıp yarıştırılmaması meselesinin çok bir anlam ifade ettiğini düşünmüyorum. Belki de festivallerde ödül alan yapımlar için jürinin açıkladığı gerekçeli kararlara bakarak bu sorunuzun karşılığını bulabiliriz ya da belki bulamayabiliriz.