Erkeklik ideolojisi

İlayda Çağla Koçoğlu

Erkeklik ideolojisi, bir erkeğin erkek statüsünü hak edebilmesi için nasıl davran(ma)ması ve nasıl görün(me)mesi gerektiğini belirleyen normlar bütünüdür.

Bu toplumsal statüyü kazanma ve kaybetme kaygısı yaşatan ve bu kaygıdan açığa çıkan yeniden inşa stratejileriyle hem erkekleri hem de kadınları mağdur eden bütüncül bir düşünce ve pratik biçimidir.

Diğer bir deyişle erkeklik ideolojisi, toplumda idealleştirilen bir erkeklik yaratmayı hedefler ve bu idealden sapan erkeklikleri de bu ideali tehdit eden herkes gibi cezalandırır.

Erkeklik ideolojisi farklı davranış şekilleriyle kendini gösterebilir. Kadınları ve kadınsı gördüklerini küçümsemek, şiddeti erkeksi bir davranış olarak görmek bunlardan sadece birkaçıdır. Araştırmalara göre, erkekler toplumdaki erkeklik ideolojisini ne kadar içselleştirir ve uygularsa o kadar fazla cinsel şiddet göstermektedirler.

APA üyesi psikolog Jared Skillings, ‘erkeklik ideolojisinin’ erkekler için sağlıklı olmayan karakteristik özelliği temsil ettiğini; bu tarz erkeklerin cinsiyetçi, şiddet eğilimli olduğunu ifade ediyor.

Türkiye siyaseti uzun bir süredir erkeklik jargonuyla karşı karşıya ve ne yazık ki iktidar partisi erkeklik siyasetiyle ülkeyi yönetmekte.

Bir süredir gerek sosyal medya kanalları üzerinden gerekse televizyonlardan devlet-mafya ilişkisinin iç içe geçmişliğine şahit oluyoruz.

Sedat Peker’in bir süredir yayınladığı, bir süredir de yayınlayamadığı videolar tam anlamıyla geçtiğimiz aydan beri gündemimizde yer almakta. Bunun sebeplerinden bir tanesi şüphesiz ki geçtiğimiz ay ilk defa Peker’in yayınladığı videolara hükümet tarafından cevap verilmesi ve aslında faillerin bilindiği faili meçhul cinayetler ve siyasetçilerin karıştığı uyuşturucu ve kadın ticareti gibi konulardan bahsetmesi.

Ancak, Sedat Peker videoları devlet-mafya ilişkileri yanında başka bir gerçekliği daha yüzümüze vurdu. Devleti yöneten kişilerin erilliği ve bu durumu içselleştirip empoze etmeleri.

Sedat Peker, hükümet kanadından ilk kez İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından muhatap alınmıştı. Bakan, mafya liderini ‘’karısının iç çamaşırına sığınan aciz’’ tamlamasıyla nitelendirmişti.

Soylu bu tamlamayla karşısındaki erkeğe hakaret ederken kadını araçsallaştırarak aslında tüm kadınları aşağılamış oldu.
İstanbul Sözleşmesi’nde kadına karşı şiddeti önleme yükümlülüğü vardır; bunun da toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaktan geçtiğini anlatır.

Danıştay 10. dairesi, İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin Cumhurbaşkanı kararının yürütmesinin durdurulması talebini reddetti.
Danıştay’ın talebi reddettiği gün Fikirtepe’de bir kadın şort giydiği için sözlü saldırıya maruz bırakıldı.

Danıştay’ın talebi reddettiği gün daha önce 9 yaşındaki bir kız çocuğunu istismar ettiği iddiasıyla yargılandığı davada serbest bırakılan ve çocuğun stresten kalp krizi geçirmesine neden olan Tuncay Çınar, Muğla’nın Menteşe ilçesinde 2 çocuğa cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla gözaltına alındı.

İçişleri Bakanı’nın televizyonda alenen kadınları aşağıladığı, şiddeti meşrulaştırdığı Türkiye’de yargı eliyle istismarcılar serbest bırakılmakta. Tüm bu şiddet ortamında kadınların ve çocukların haklarını koruyan İstanbul Sözleşmesi için erkeklik ideolojisine sahip aygıtlar kendilerinden beklendiği gibi şiddete karşı olmak yerine şiddeti ve istismarı destekleyen yerden bir karar verdiler.

Ankara’da evinde şüpheli şekilde ölü bulunan Aleyna Çakır’ın ölümünün baş şüphelisi olan ve uyuşturucu madde kullandığı görüntüleri sosyal medya hesabından paylaşmasının ardından tutuklanan Ümitcan Uygun, tahliye edildi.
Pınar Gültekin’i katleden Cemal Metin Avcı, sosyal medyada ‘linç edildiğini ve bu nedenle mağdur olduğunu’ savundu. Avcı, ayrıca “İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesi iyi oldu” diye de konuştu.

İstanbul Sözleşmesi’ni kaldıranlar ve kaldırılmasını isteyenlerin kimlerle yan yana düştüğü ortada.

Karar altında imzası bulunanlar istismarcılar ve katillerle yan yana düşerken biz çocukların ve kadınların haklarını savunmaya, İstanbul Sözleşmesi için ısrarcı olmaya devam edeceğiz.