Sanat tarihçi David Kunzle, 2008’de yayımlanan Chesucristo: Fusions, Myths and Realities adlı makalesinde, “Roma’ya karşı İsa, ABD’ye karşı Che; şifacı İsa, tıp mezunu Che” gibi örnekler üzerinden iki figürün benzerliğinin izini sürerek, Che’nin nasıl mit hâline geldiğini açıklıyordu.

Ernesto böyle fotojenik olmasaydı

Mert Yılmaz Güler

Che Guevara 1967’de öldürüldüğünde, ABD cesedi sergileyerek zaferini tedirgince kutladı. John Berger bu olay üzerine kaleme aldığı yazıda, servis edilen teşhir fotoğraflarını yorumlarken, Che’nin düşmanlarının tedirginliğine değiniyordu. Tedirginlerdi çünkü bir martyr yaratmış olma ihtimalleri vardı. Fakat çok daha kötüsü olmuştu; İsa’yı yeniden yaratmışlardı ve bunu anladıklarında iş işten geçmişti.


Berger, aynı yazıda Mantegna’nın Ölü İsa tablosuyla Che’nin cesedinin fotoğrafını karşılaştırarak aradaki benzerliği ortaya koydu. Bir mitin son bulmasını umanlar, aksine yarım kalmış bir miti tamamlamışlardı. İsa’nın yaşlanıp ölmesiyle, çarmıha gerilmesi arasında dramatik bir fark olduğunu kabul etmeliyiz; zira çarmıha gerilmeyen, acı çekmeyen İsa pek de ilgi çekici olmayacaktır. Che için de aynısı geçerliydi, inancı uğruna savaştı, öldürüldü ve teşhir edildi. Ayrıca Berger haklıydı, ceset ürkütücü derecede İsa’ya benziyordu. Che’nin ölümü kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Alberto Korda’nın 1960’ta çektiği meşhur fotoğraftan yıllar sonra, bu fotoğraflarla bir mit tamamlanmış oluyordu. Geriye kalan bir imgenin yaşatılması, tekraren yaratılmasıydı. Bu ise insanlık için epey alışıldık ve kolaydı.

Che insan doğasının ötesinde, 20. yüzyıl toplumsal belleğinin bir parçası olarak görsel kültüre işlendi. İrlandalı sanatçı Jim Fitzpatrick, Korda’nın fotoğrafını kırmızı fona oturtarak Che’nin bakışlarını vurguladığı ikonik eseri yaptı (1968). Ardından Andy Warhol, Fitzpatrick’in bu resmi üzerinden bir pop-art eseri ortaya koydu. İnsanlar Che’nin dövmesini yaptırıyor, yüzünün basıldığı tişörtleri giyiyor, Che etiketlerini eşyalarına yapıştırıyorlardı; ölümünden sonra Che artık her yerdeydi.

ernesto-boyle-fotojenik-olmasaydi-982894-1.



Cesedi fotoğraflayan Freddy Alborta o anı, “İsa’yı fotoğrafladığım izlenimine kapıldım” diye anacaktı. Che’nin İsa ile olan benzerliği defalarca ele alındı. 1999 yılında ise İngiltere’de bir kampanya oldukça ses getirdi. Kilise propagandası için İsa’nın suretiyle Fitzpatrick’in kırmızı Che’sinin yüzleri üst üste bindirilerek, “Che Jesus” isimli bir poster yapılmış ve posterin altına “Meek. Mild. As If.” (Uysal. Ilımlı. Güya.) yazılarak binlerce kopya basılmıştı.

Kimileri “vahşi bir komünist” ile İsa’nın böyle özdeş bir form hâlinde sergilenmesini saygısızlık addettiler; kampanyayı yapanlar İsa’nın “beyaz gecelik giyen yumuşak başlı ve uysal birisi değil” otoriteye karşı savaşan tutkulu ve güçlü bir devrimci olduğunu söyleyerek kendilerini savundular. Che ve İsa nihayet aynı surete bürünmüştü. Zaten, baştan beri bilinçdışı bu yöne akmıyor muydu?

ernesto-boyle-fotojenik-olmasaydi-982895-1.



Sanat tarihçi David Kunzle, 2008’de yayımlanan Chesucristo: Fusions, Myths and Realities adlı makalesinde, “Roma’ya karşı İsa, ABD’ye karşı Che; şifacı İsa, tıp mezunu Che” gibi örnekler üzerinden iki figürün benzerliğinin izini sürerek, Che’nin nasıl mit hâline geldiğini açıklıyordu. Ülkemizde bu konuya pek değinilmese de Batılı için Che, -içten içe- ’99 senesindeki o reklam posteriydi.

Burada kapitalizmin Che’yi ne hâle getirdiğinden bahsetmek istemiyorum. 2000 yılında Korda’nın Smirnoff adlı vodka markasına Che’nin görseliyle yaptıkları reklam yüzünden dava açtığından bahsedip, “reklam malzemesi olarak Che” üzerine bir yazı yazmayı planlamıyorum. Kısacası ne Che’nin reklamcılığın sevilen yüzü olması ne de bir zamanların devrimci gerilla önderinin yıllardır popüler kültür tarafından silahsızlandırılarak bir nevi kızıl hippiye dönüştürülmüş olmasıyla ilgilenmiyorum bu yazıda. Burada basitçe sormak istediğim, Che Guevara’nın niçin böylesi ikonik hâle geldiğidir. Neden Mao Zedung, Ho Chi Minh yahut Amilcar Cabral gibi önderler de Che ile aynı popülariteye sahip değildir? Bu isimler Che’den daha mı başarısızdırlar? Yoksa Ernesto bu isimlerden çok daha fotojenik ve pitoresk midir? Yani, Batılının gözüne daha hoş görünen yüz hatlarına sahip olmasının, popülaritesine etkisi var mıdır?
Elbette Che’nin dünya solu içerisindeki konumu, devrimden sonra Küba’da bir bakan olarak yaşayabilecekken devrimi Latin Amerika’ya yaymak istemesi, hatta Afrika’da dahi verdiği mücadeleyle açıklanabilir.

Burada tartışılan Che değil, toplumdur. Niçin Che’yi seviyoruz? Siyasi fikri ne olursa olsun, Rene Burri’nin, purolu Che fotoğraflarına bakan kişi, ona sempati besleyecektir; bu fotoğraflardan estetik zevk almamak zordur. Peki, Mao Zedung? Öyle ya, Warhol onun da pop-art resmini yapmıştı. Amilcar Cabral da düşmanları tarafından öldürülen bir devrimciydi. Niçin popüler kültürde Che Guevara kadar yer edinemediler? Asyalı, siyahi yahut Ortadoğulu olsaydı, kitleler Che’yi böylesine sahiplenecekler miydi?

Bilindiği gibi İsa Asyalı, siyahi, hatta Filistin’de doğmasına rağmen Ortadoğulu değildir. İsa imgesi, malum Avrupalıdır. 2 ila 4. yüzyıl arasına tarihlenen, Roma’daki katakomplara çizilmiş ilk İsa tasvirlerinde Grek etkiler açıkça görülür. Commodilla katakompundaki en eski sakallı İsa portresi pir-ü pak Zeus imgesidir. Bu bir yana, Hıristiyan ikonografisinin çok sevdiği “İyi Çoban İsa” teması da Tanrı Hermes’in Hıristiyanlıktaki izdüşümü olarak karşımıza çıkar. Romalı Grek tanrılarından devşirilen İsa’nın ilk tasvirleri günümüz İsa algısının temelini oluşturur; sözün özü İsa imgesi, Antik Yunan güzelliğinin çarmıha gerilmesiyle meydana gelmiştir.

Ernesto Guevara Lynch sahiden İsa’ya benziyordu, dolayısıyla Batı estetiğine uygundu ve bunda elbette İrlandalı-İspanyol kökenlerinin payı vardı ve tam da bu sebeple, mesela Ho Chi Minh asla böylesine popülerleşemeyecekti.

Oksidentalizme düşmemek gerekiyor. Niyetim, Batı’nın dünyayı kendi etrafında döndürmesi, emperyalist temellerini bombalamak isteyen bir devrimciyi dahi kendi algısıyla yeniden şekillendirmesi üzerinden Batı düşmanlığı yapmak değildir. Mesele, kitle iletişim araçlarıyla binlerce yıllık bir estetik anlayışın tüm dünyaya pazarlanması ve bu süreçte kitlelerin, endüstrinin yarattığı metayı (Che imgesini) kökleri bilincin derinlerine işleyen sebeplerden ötürü “gönüllüce” kabul etmesidir.

Bugün, Che’nin dünyasından farklı bir dünyada yaşıyoruz. Belki kitle iletişim araçlarının eskisinden daha demokratik olduğunu düşünüyoruz. Eski araçlar despotik yapılarını kısmen korusa da teknoloji, internet ve sosyal medya bize tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar geniş bir serbest iletişim alanı sağladı. Bu, estetik algımızı nasıl etkiliyor ve etkileyecek? Che’nin yarım asırdır karşıladığı ikonik tatmin günümüzde ne kadar geçerli? Endüstrinin bize sunduğu yeni metalar Che örneğinde olduğu gibi kutsal ikonlara dönüşebilecek mi, yoksa bu durum iletişim araçlarının daha merkeziyetçi olduğu dönemlerde mi kaldı? Basit bir denemenin ortaya attığı, düşünmesi keyifli bu sorulara kendimizce yanıtlar verebiliriz.

Son olarak, başlıktaki soruyu yinelersek, ya Ernesto böyle fotojenik olmasaydı? Cevabı açık, elbette Che’nin anlamından hiçbir şey eksilmeyecekti, -hatta anlamı korunacaktı- yani böylesi meşhur olmayacaktı ama Küba Devrimi’ndeki rolü, emperyalizmle olan enternasyonal mücadelesi sebebiyle, aynı ideali paylaştığı insanların, yoldaşlarının, bugün de olduğu gibi daima saygıyla anacağı birisi olacaktı. Sanıyorum ki Che’nin bundan fazlasına da ihtiyacı yoktur.