Lafı eveleyip gevelemeye gerek yok. Türkiye halkları AKP errkekliği karşısında tarihsel bir sınavla karşı karşıyalar. Kadim zamanlardan bu yana her rejim değişikliği mücadelesinde olduğu gibi muktedirler salyalarını akıtarak, kadın bedeni üzerinde tepinmeye başladı.

Kadına egemen olan dünyaya egemen oluyor. Egemenlik mücadelesi de kadın bedeni üzerinden sürdürülüyor.

Onlar da bunu çok iyi biliyorlar. Ruhlarının en gizli kuytularına sakladıklarını sandıkları korkularıyla biliyorlar. Özgürlükten ödleri patlıyor çünkü özgürlüğün olduğu yerde esamelerinin bile okunmayacağının farkındalar.

Öylesine korkuyorlar ki, çatışmanın bir meydan savaşına, ölüm kalım meselesine döndüğünün farkındalar. Tam da rejim değişikliği tartışmalarının göbeğindeyken bir gece yarısı, sinsice önerge verme yoluna gitmeleri kaçınılmazdı. Korkuları, akıllarını eritmiş durumda ve zorlandıkları bu mücadelede savaşı ancak güçlerinden çok emin oldukları bir alana taşımak zorunda kaldılar. Kadın bedenine…

Siz bakmayın yok İslam şunu söyler, yok Batı değerlerine göre çocuk kavramına uymak zorunda değiliz, ‘bizim dinimizin’ çocuk ölçütünü almamız daha doğrudur diye, ağızlarının suyunu akıtmalarına. Konuşan, kendisini dinin koruyucu, kollayıcı kanatları arkasına saklamış zavallı bir errkek müsveddesinden öte biri değil.

Yaslandıkları Tanrı’nın üç dini de, ortaya çıkmalarından çok daha önceye dayanan errkek egemenliğini meşrulaştırmanın aracı olarak kullanılmış tarih boyunca. O kadar alçaklar ki, sanki Batı bir coğrafya parçasıymış da oralarda 18 yaş sınırı hep varmış gibi yaparak, meselenin bir Müslüman olup olmama meselesi olduğunu iddia edecek kadar tiksindirici olmaktan kaçınamıyorlar. Müslümanlığın ardına saklanmadıklarında açıkta kıçları değil gücünden hiçbir zaman emin olamadıkları başka bir organları kalacak çünkü. O kadar zayıflar ki ancak dini kendilerine kalkan yaparak kitleleri ikna edebileceklerine inanıyorlar.

Bu errkekler, neden elele tutuşmuş iki gencin üzerine ‘ahlaksız, dinsizler’ diye hücum ederlerken, bir kadının adet gördüğü andan itibaren evlenilebilecek yaşa geldiğini kabul ediyorlar? Dikkat edin evlenebilecek değil, evlenilebilecek! Bir kadının özgür iradesiyle istediği kişiyle cinsel ilişki kurma hakkından neden ölesiye korkuyorlarsa o yüzden. Neden adet görmeye başlamayı doğurganlığın başlaması olarak kabul ediyor ve hemen o bedeni, daha kimse ‘dokunamadan’, bir errkeğin mülkiyetine satmaya çalışıyorlar? Evlenilebilecek kadın yaşını neden olabildiğince aşağıya çekmeye çalışıyorlar?

Bir errkek tarafından mülk edinilmemiş bir kadın, daha çocuk bile olsa onları neden bu kadar korkutuyor? Daha önce cinsel deneyimi olmuş bir kadın karşısında neden hiçbir zaman kendilerinden emin olamıyorlar? Bir kadının haz almayı ‘öğrenirse’ neden her erkekten haz almaya kalkacağını sanıyorlar? Kadın sünnetinde, kadın cinsel organının haz almaya katkı sağlayan bölümü dağlanıyor, kesilip, çıkarılıyor. Bu işkenceye maruz kalmış bir kadın için cinsellik, sadece acıya yol açan sonsuz bir tecavüze dönüşüyor. Böylece kadının bedeni sadece sahibi olan errkeğe haz veren, bir de zürriyeti sürdüren bir araca dönüştürülüyor. Niye?

Neden errkekler kadının haz almasından ölesiye korkuyor, haz alan kadını ‘orospulaştırıyor’, sahibi oldukları kadının haz alıp almadığını önemsemiyorlar da, seks işçisiyle beraber olduklarında o kadına sahte de olsa haz çığlıkları attırabilmeleriyle övünüyorlar?

AKP gericiliği öyle bir zamanların ‘hakiki Müslümanlığına’ özlem duyan bir geçmişe dönme arzusu değil. Daha da geriye gücü olanın gücü yettiğini köle edip, sömürdüğü bir errkek iktidarına duyulan özlem. AKP, bu stratejinin sağdan sola her errkeği etkileyebileceğini de umut ediyor.

AKP, kadın bedeni üzerindeki savaşı kazanırsa rejim mücadelesini de kazanacağını varsayıyor. Adalet Bakanının ırkçılık yaptığını umursamadan “Roman vatandaşlarımız da istiyor” demesi boşuna değil. Etnisite, kimlik, inanç, siyasal düşüncesi ne olursa olsun bu farklılıkların ortak payda errkeklik olunca ona yancı olacaklarını sanıyor.

Bu uğurda istismarcıdan, tecavüzcüden, çocuğunun bedenini satan babalardan, bu satışa meşruiyet kazandıran imamdan, ‘rızası olmuş olabilir’ diye akıllar yürüten vicdansız savcı ve hâkimlerden, ‘kuyruk sallamasaydı’ diye tecavüze maruz kalmış kadını aşağılayan polisten, kemik yaşını büyüten doktordan, ‘istismar ruhsal hasar vermemiş’ diye rapor yumurtlayan psikiyatrdan, ‘dinimizce caizdir’ diye fetva veren dinci yobazdan ve bu errkekliğe tutsak olarak kadınlığını, insanlığını unutmuş zavallı kadınlardan medet umması bundan.

Kadınların özgürleşmesi erkekleri de errkek olmak zorunda olma tutsaklığından kurtaracak. Çocuklarımızı bu errkek muktedirlerden koruyup korumayacağımıza karar vereceğiz ve bu karar hepimizin özgür insanlar olup olamayacağımızı belirleyecek. Bedenlerimizin üzerinde errkekler tepinirse ruhlarımız o errkekler sürüsünün reisinin tecavüzüne maruz kalacak ki; o kadın, erkek, çocuk, LGBTİ, Kürt, Türk demeden saldıracak.