31 Mart’ta halk sandığa gitti. Oyunu kullandı. Oyunun sayımına şahitlik etti. Zira her seçimden sonra demokrasiye sahip çıkmak için kendisinin de ortaklaşmasının bir zorunluluk olduğunu deneyimle biliyor artık. Geçmiş deneyimlerimiz bize oyumuzu kullandıktan sonra mutlaka sayımında bulunmamız, ıslak imzalı tutanakları görmemiz ve teslim etmemiz gerektiğini gösterdi çünkü. 16 Nisan Referandumu’nda mühürsüz oyları geçerli sayarak ve […]

31 Mart’ta halk sandığa gitti. Oyunu kullandı. Oyunun sayımına şahitlik etti. Zira her seçimden sonra demokrasiye sahip çıkmak için kendisinin de ortaklaşmasının bir zorunluluk olduğunu deneyimle biliyor artık.

Geçmiş deneyimlerimiz bize oyumuzu kullandıktan sonra mutlaka sayımında bulunmamız, ıslak imzalı tutanakları görmemiz ve teslim etmemiz gerektiğini gösterdi çünkü. 16 Nisan Referandumu’nda mühürsüz oyları geçerli sayarak ve “atı alan Üsküdar’ı geçti” dayatmasıyla rejimi değiştiren iktidarı çok iyi tanıyoruz. Artık sandık kurul başkanlarının kamu görevlileri arasından kura ile belirlendiğini ve kamu görevlilerinin kurulan parti devletinde nasıl atandıklarını, atananların nasıl bir parti baskısı ile karşı karşıya olduğunu da çok iyi biliyoruz.

Tüm bu deneyimlerden öğrendiğimiz şeyler var zira hepimizin! Neyi değiştirmek istediğimizi çok iyi biliyoruz. Demokrasi, katılımcı yerel süreçlerle kurulsun istiyoruz. Barışı büyüten özgür kent meydanları olsun, barış ve kardeşlik buralardan tüm ülkeye yayılsın istiyoruz.

Halkı yok sayan ve kamu kaynaklarını koşulsuz olarak hep yüzde 1’den yana kullanmayı seçen rantçı ekonomik düzeni değiştirmek istiyoruz. Yerelden kurulacak halkçı bir ekonomik düzenle Türkiye’nin bugün içinde olduğu ekonomik krize çare olmamızın mümkün olduğunu ve hatta artık bir zorunluluk olduğunu çok iyi biliyoruz. Üretici kooperatifleriyle halkı üretime katan, bu kooperatiflerle halkı aracısız buluşturarak tüketicileri koruyan, emekten yana bir üretim düzenini yerelden kurabileceğimizi deneyimimizle biliyoruz. Eskişehir’de, İzmir’de yaptık. Şimdi bunu bir Türkiye gerçeğine dönüştürme fırsatımız ve görevimiz var.

Ama tabii bunlar için önce bir türlü bitirilmeyen seçimleri bitirmemiz gerektiğini de çok iyi biliyoruz! Tam da bu nedenle dayanışmanın, kardeşliğin, barışın, merkezine taşındığı bir demokrasi mücadelesinde ortaklaşıyor Türkiye 1 Nisan’dan beri. 31 Mart’ta oyumuzu kullandık ama 1 Nisan sabahından itibaren kaybedenlerin mızıkçılığına karşı sabırla, haklılığımızın kararlılığıyla, dayanışmanın gücünü bilen deneyimlerimizle hepimiz oylarımızın başındayız.

Bugün itibariyle 10 gündür nöbetteyiz hepimiz. Kimimiz sandıkların başında, yeniden yeniden sayılan oyların hakkıyla ve doğru sayılması için görev alıyoruz. Kimimiz sandıkların bulunduğu okulların kapısında nöbet tutuyoruz. Kimimiz nöbet tutanlara sıcak çorba taşıyoruz. Kimimiz de gecelerin soğuğundan nöbetteki yoldaşları korumak için battaniyelere sarıp sarmalıyoruz dostlarımızı…

Bana düşen de atı alanın Üsküdar’ı geçmemesi için, Üsküdar’da demokrasi savunucuları ile birlikte nöbet tutmak oldu seçimden itibaren. Ne kadar sayılırsa sayılsın, ne kadar uzatılırsa uzatılsın, kaç gün geçerse geçsin İstanbul seçimlerini Ekrem İmamoğlu’nun kazandığı gerçeğini tekrar tekrar tescilleyen bir sürecin parçası oluyorum Üsküdar’da. Dayatılanı kabul eden değil, hakkını ve haklılığını sonuna kadar sahiplenen bir güce ortaklaşıyorum. Üsküdar 2. Seçim kurulunda, düşmanlaştıran, bölen, ayrıştıran bir siyasetin ortaya çıkarttığı zorbalığa ve fiziki şiddete maruz kalanların ısrarla kardeşlik, barış, birlikte mücadele diyen insanlığına ortaklaşıyorum. Ve burada, Üsküdar’daki demokrasi ve hukuk nöbetimizden yayılan o yeninin filizlerini görüyor, koruyor ve büyütmek için heyecanla ortaklaşıyoruz biz.

Atı alan bu sefer Üsküdar’ı geçemedi.

Çünkü Üsküdar’da, Esenyurt’ta, Sancaktepe’de, Avcılar’da, Beyoğlu’nda, kısacası İstanbul’da, arkasında Türkiye’nin tüm demokrasi, özgürlük, kardeşlik diyenlerinin gücünü hisseden ve sükûnetini bozmadan kararlılıkla bu değerlere sahip çıkan milyonların temsilcileri var.

Az kaldı… Öyle ya da böyle değişim artık başladı. Şimdi hepimize düşen karşıtlıkta ortaklaşan bir iradeyi, bir yeni gelecekte ortaklaştırmak…

Esas şimdi başlıyoruz!