Çok bilinen Kayseri hikayesinde eşek boyanır, at olarak satılmaya çalışılır. Bu örnek genellikle uyanıklığı, dolandırıcılığı yermek için kullanılır.

İstanbul Şehir Tiyatroları konusunda belediyenin mutlak iktidar olma cüretiyle giriştiği son işlemde, Kayserilinin eşek boyama kurnazlığı doğrusu çok masum kaldı!


Artık Kayserililer ticari becerilerini kanıtlamak için eşeği boyamak yerine, tam tersine, boyamadan doğrudan at diye yutturmaya çalışmalılar. Bu girişimler teşebbüs aşamasında kalmamalı ki, o bölgenin ticari kurnazlığı/işbilirliği konusundaki ünleri ellerinden alınmasın.

Bize özgü ve belli coğrafi alanla ilgili özellikler, zenginlikler kimi zaman bizden alınmaya çalışılır. Bu kez, Kayseri’nin somut olmayan kültürel değerine, önemli yerel ününe tehlike dışarıdan değil, içerden! Yani Maraş’ın dondurması, Kayseri’nin pastırması Antep’in baklavası konusunda, bunları Yunanlı komşularımızın kendilerine maletme haberlerine alışmışızdır ya! Şimdi ünlü Kayseri uyanıklığını İstanbul Belediye Başkanı ellerinden aldı.


Sayın Başkan, sanata, sanatsal birikime, emeğe yapılan doğrudan, siyasal iktidar müdahalesine açıklama getirdi: Demokrasi. Tiyatronun Sanat Kurulu’na iki bürokrat atanmasının ne anlama geldiğini bilmeyecek denli cahilleştirilmiş bir toplum olduğumuzu düşünüyor olmalılar! Yoksa, hiç boyamadan, doğrudan “demokrasi" diye bize satmaya çalışılmazdı.


İstanbul Belediye Başkanının “demokrasi”  açılımı yaptığı sırada, aynı gün  4+4+4’lü eğitim sistemine ilişkin yasanın Anayasa Mahkemesi’ne CHP tarafından taşınmasına sayın Başbakan çok özlü bir eleştiri getirdi; “Bu sistemde Kuran var, Peygamberin hayatı var.” Televizyonlara yansıyan bu açıklamada Başbakan doğrudan ayrımcılık ve nefret suçu işliyor aslında. Eğitim sistemine karşı çıkanlar için, Kuran’ı ve Peygamber’i anarak örtülü bir tehditte bulunuyor. Sorulsa o da “demokrasi” diyebilir. Sanat kurulunun demokratikleştirilmesine de zaten “Çok doğru tebrik ederim” demişti.


Bu işler olurken, görsel ve yazılı medyada “muhafazakâr sanat” tartışması da “Tiyatroda Demokrasi” operasyonuna yoğun bir düşünsel destek sunmaya başladı. Tartışma aralarında, argo içerikli oyunların da kulağı çınlatılarak bir başka meşruiyete dayanılmak istendi.


Günlük hayatımız ve günlük politika hepten argolaşmışken sanatta muhafazakârlık hapını yutmamız bekleniyor. Demokrasi eşeğinin heybesine muhafazakâr kültürü sanatı koyar, Niğde’ye yol alırız. Olmadı Bor pazarına. Yeter ki satılacak eşeklerle, satın alacak eşekler olsun!


Bir yıl önce AKP demokrasisi tiyatronun sanat kurullarına karışacak, denseydi “O kadar da değil”  diyen itirazcılara tanık olunabilirdi. Ama şimdi “o kadarı” oldu. Bir yıl sonra, şairlerin şiirlerine karışılacak desek, yine aynı itirazı duyarız. Evet, AKP demokrasisi aslında çoklu temele sahip, kendinde demokrasi: Türk, Müslüman, Sünni ve demokrat nitelikli, dörtlü bir çokluk. Daha ne olsun!

Haftanın dizesi; “Masallara, şiirlere ayıracak bir ömür sürdürmüyoruz;” Küçük İskender, yirmi5april, Sel Y.)