Eşeklerle çıkılan yolculuk

İtalya’nın kartpostal gibi görünen adası Sicilya’dan Bozcaada’ya gelip buradaki Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali’ne jüri üyeliği yapan İtalyan doğa aktivisti Raffaella Spadola ile felsefesini, “Eşek Yolu”nu ve amacını konuştuk. Evinde kurduğu küçücük bir film odasıyla, doğayla ilişkili filmlerin gösterimlerini yapan Spadola, eşeklerle çıktığı yolculukta da “yavaş ve yalın” olmayı hedefliyor.

► Fitzcarraldo Cineclub ismiyle kurduğunuz bir sinema kulübünüz var. Gösterimler gerçekleştiriyorsunuz. Film seçiminizi nasıl yapıyorsunuz?
Genellikle bağımsız ve güncel filmlerden oluşuyor seçtiklerimiz. Çünkü onlar en az görünenler ya da kendilerine gösterim alanı bulamayanlar. ‘İtalyan Alpleri’ diye bir yürüyüş grubuyla birlikte çalışıyoruz. Onlarla birlikte insan ve doğayı birleştiren temalar üzerine film gösterimleri düzenliyoruz. Çok küçük bir şehirde yaşıyorum. Bizim için küçük şehirlere bağımsız filmlerin gelebiliyor, oralarda görülebiliyor olması çok önemli. Hem herkese açık genel temalar üzerine gösterim lerimiz var, hem de yerelde farklı gruplara yönelik farklı tematik etkinliklerimiz de oluyor. Üç yıl önce kendi sinemamı kurmaya karar verdim. Kendi evimde 30 kişilik bir salon hazırladım. Kendi küçük sinemamda çevreyle, doğayla, hayvanlarla ilgili filmleri göstermeyi tercih ediyorum ve bundan hoşlanıyorum. Ekoloji konularına ağırlık veriyorum.

► “Eşek Yolu”nu anlatır mısınız?
Bu bir yürüyüş rotasıydı. Yürüyüş rotaları düzenleyen bir organizasyon aracılığıyla yapıldı. 2012’deki Büyüme Konferansı için düzenlendi ve yavaş yürüyerek yavaş yaşamın önemine dikkat çekmek istedik. Yavaş ama farkında olarak, an’da olarak yaşamak üzerindeydi aslında yavaş yürümekteki felsefemiz.

► Peki neden eşek?
Bunu eşeklerle yapıyor olmamızın nedeni eşeklerin saatte en fazla 5-6 km yürüyor oluşu. Daha fazla yürümüyorlar. Yani eşeklerle birlikte biz de yavaş yürüdük. Tüm bu yolculuk boyunca onlara gözkulak olmak zorundaydık. Onların yemeğiyle, suyuyla, gece uyurken korunaklı bir alan bulmakla ilgilenmek zorundaydık. Dolayısıyla insan ve doğa, insan ve hayvan ilişkisi adına da bizim için enteresandı. Bunu da mümkün olduğunca onların alanına saygı duyarak, onları sahiplenerek, kısıtlayarak değil, özgür bırakarak, onların ritmine uyum sağlamaya çalışarak yaptık.

eseklerle-cikilan-yolculuk-542730-1.

► Yürüyüşün sizde yarattığı farkındalık ne oldu?
Yürüdükçe, bütün eşyalarını yanında taşıdığın için, bir sırt çantasıyla devam ediyorsun ve o bir ağırlık sebebi. Dolayısıyla gereksiz ihtiyaçlarından arınmaya başlıyorsun birkaç gün sonra. Zamanla iki tshirt, bir pantalona düşüyorsun. Sadece hem vücusunu hem kıyafetlerini yıkayabileceğin bir sabun yeterli olmaya başlıyor. Saç tokanı, aynı zamanda çamaşırlarını kurutmak için mandal olarak kullanıyorsun. Çok daha az eşyayla hayatını idame ettirebildğini görüyorsun ve daha kullanışlı bir noktadan yaklaşıyorsun hayata. İlkel dönemlerde bile aslında bunu görüyorsun, onlar da yolculuklara çıkmadan önce herşeylerini geride bırakıyorlar. Yani daha az eşyayla hayatı sürdürebileceğimizi fark ettik.

► Yavaş, küçük ve yalın yaşamak… Varmak istediğiniz sonuç neydi? Bu bir yaşam tarzı mı?
Ampul yanar gibi bir anda bir aydınlanma yaşamadım. Zamanla gelişen bir şeydi. Bir şeyler yapabileceğimi farkettim. Arabamı hibrit bir arabayla değiştirdim. Plastik şişeden su içmemeye, kendi şişemi yanımda taşıyıp doldurmaya başladım. Bunu bir manifesto olarak anlatmıyorum. Asla öyle bir kaygım ya da amacım yok. Bir ormanda yaşamıyorum, şehirde yaşıyorum. Bir şehir yaşamının içinde hayatımı daha doğal ve yavaş bir biçimde oturtmaya, yapabildiğim kadarını değiştirmeye çalışıyorum. Dünyamıza daha az zarar vermeye çalışıyorum.