BirGün’ün ortaya çıkardığı tarikatta cinsel istismar skandalı ardından tepkiler devam ediyor. Eşitlik İçin Kadın Platformu tarafından yapılan açıklamada, “maalesef bu olay ülkemizdeki çocuk cinsel istismarı suçlarında buzdağının sadece görünür kısmı” denildi.

EŞİK’ten çocuk istismarı tepkisi: Maalesef bu olay buzdağının sadece görünür kısmı
Fotoğraf: Serra Akcan (csgorselarsiv.org)

Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) İsmailağa Cemaatine bağlı Hiranur Vakfı kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızını 6 yaşında ‘evlendirmesi’ ve erkeğin çocuğa sistematik cinsel istismarda bulunulmasına tepki gösterdi.

EŞİK tarafından yapılan basın açıklamasında, çocuk cinsel istismarı, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması ve kadınlar ve LGBTİ+’lara karşı üretilen nefret söylemleri ele alındı.

Hiranur Vakfı’ndaki çocuk istismarı skandalı hakkında, “maalesef bu olay ülkemizdeki çocuk cinsel istismarı suçlarında buzdağının sadece görünür kısmı” denen açıklamada, “suçlular ve bu suça yardım ve yataklık eden herkes; evlenme ehliyeti olmayan çocuklara dini nikah kıyan din görevlileri, evlatlarını çocuk yaşta evlendiren aileler, ihbar yükümlülüğünü yerine getirmeyerek buna göz yuman görevliler ve resmi otoriteler kamu davası açılarak yargılanmalı ve eylemleri nedeniyle cezalandırılmalıdır” ifadeleri kullanıldı.

“BUZDAĞININ GÖRÜNEN YÜZÜ”

Açıklama metni şöyle:

“Türkiye günlerdir çocuk cinsel istismarını konuşuyor. Bir tarikat şeyhinin henüz 6 yaşındaki kızını bir müridine “peşkeş çekmesi”, ardından 13-14 yaşında imam nikahıyla zorla evlendirmesi kamuoyunun gündemine ve vicdanlara bomba gibi düştü. Genç kadının 6 yaşından itibaren yaşadığı cinsel istismar şok edici olsa da maalesef bu olay ülkemizdeki çocuk cinsel istismarı suçlarında buzdağının sadece görünür kısmı.

Yıllarca bu istismarı yaşamış ve hayatta kalmayı başarmış olan kadının beyanı, doktor raporları, fotoğraflar, ses kaydı, şüpheli ikrarları dikkate alınarak; suçlular ve bu suça yardım ve yataklık eden herkes; evlenme ehliyeti olmayan çocuklara dini nikah kıyan din görevlileri, evlatlarını çocuk yaşta evlendiren aileler, ihbar yükümlülüğünü yerine getirmeyerek buna göz yuman görevliler ve resmi otoriteler kamu davası açılarak yargılanmalı ve eylemleri nedeniyle cezalandırılmalıdır.

“700 BİNDEN FAZLA KIZ ÇOCUĞU İSTİSMAR EDİLDİ”

Nüfus ve Sağlık Araştırması (2018) sonuçlarına göre, 20-49 yaş aralığındaki kadınların %21’i 18 yaşından önce, %4’ü 14 yaşında veya daha küçük yaşta evlendirilmiş. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2018 yılındaki nüfus verilerine baktığımızda, bahsedilen yüzdelerin 700 binden fazla 14 yaş ve altı kız çocuğunun cinsel istismarı anlamına geldiği görülüyor.

Yine TÜİK’in yayınladığı doğum istatistiklerine göre, 2015-2020 yılları arasında 15-17 yaş grubundaki kız çocuklarının yaptığı doğumların sayısı 81 binden fazla. Bu rakamlar başlı başına bir skandal iken çocuk cinsel istismarının bu rakamların çok ötesinde olduğunun altını çizmek gerekiyor.

Kız çocuklarının yaşının büyütüldüğü veya bildirilmediği pek çok vaka ve TÜİK’in kendi verilerinde annenin yaşının “bilinmeyen” kategorisinde yer aldığı doğumlar düşünüldüğünde, çocuk yaşta doğum yapan kız çocuklarının bu verilerin işaret ettiğinden çok daha fazla olduğu ortadadır.

Çocuk cinsel istismarı faillerine yönelik bir af girişimini gündemde tutmanın kendisi, çeşitli kültürel, dini yorum ve benzeri motiflere sığınarak bu suçu işlemeye meyilli olanların, yargının cinsiyetçi uygulamalarının ve göz yummaya meyilli kamu görevlilerinin doğrudan cesaretlendirilmesi anlamına gelmektedir. Oysa İstanbul Sözleşmesi’nin 42. maddesinde kültür, gelenek, din, görenek veya ‘namus’un kadınlara ve kız çocuklarına karşı şiddet suçlarında kabul edilemez gerekçeler olduğu düzenlenmektedir.

“ANAYASAYI UYGULAMAYANLAR ANAYASA YAPAMAZLAR”

‘Rızası var’ yalanıyla, ‘aile kurmak kutsaldır’, ‘kültürümüzde/dinimizde var’ gibi söylemlerle çocukların zorla evlendirilmesi cinsel istismardır ve suçtur.

Bu suçu soruşturmayan ve suçluları cezalandırmayan, din tüccarlarıyla mesaisini sıkı tutan, ‘aile’yi ağzına sakız eden ama kız çocuklarının, kadınların en temel haklarının ihlaline göz yuman mevcut iktidar, Anayasa’ya ‘hürriyetleri’ koruyacak hükümler getireceği iddialarına kimseyi inandıramaz.

Medeni Kanun ve Ceza Kanunu olmak üzere yasaların altını oyanlar, kadınlara ve kız çocuklarına karşı şiddeti ortadan kaldırmayı hedefleyen İstanbul Sözleşmesi’nden hukuka aykırı şekilde çıkanlar, çocukları cinsel istismar ve sömürüden korumayı amaçlayan Lanzarote Sözleşmesi’ni hedef alanlar, kadınların kazanılmış haklarına ve hayatlarına kastedenler ve onların işbirlikçilerinin yapacakları Anayasa’yı kabul etmeyeceğiz. Eşitlik İçin Kadın Platformu olarak iki yıldır söylüyoruz: Yasalara dokunma, uygula! Anayasa’yı uygulamayanlar, Anayasa yapamazlar.”