Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine ilişkin hukuk dışı karar, 1 Temmuz itibariyle kesinleşecek. EŞİK, 1 Temmuz’a kadar, toplumun her kesimini İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkmaya, demokratik ve yaratıcı bir yöntem, söylem, eylemlilik sürecine çağırdı.

EŞİK: Toplumun her kesimini İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkmaya çağırıyoruz

Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİK), 20 Mart gecesi yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile feshedilen ve 1 Temmuz’da yürürlükten kaldırılacak olan İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin yazılı açıklama yaptı.

"Danıştay yürütmeyi durdurma kararı vermek için ne bekliyor?" diyen Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİK) 1 Temmuz’a kadar, toplumun her kesimini İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkmaya, demokratik ve yaratıcı bir yöntem, söylem, eylemlilik sürecine çağırdı. EŞİK "Aksi takdirde kaybedeceklerimiz İstanbul Sözleşmesi’yle sınırlı kalmayacak!" uyarısında bulundu.

EŞİK tarafından yapılan yazılı açıklamada şu ifadelere yer verildi:

"İstanbul Sözleşmesi Mor Çizgimizdir… Öldürüldük, sokak ortasında öldüresiye dövüldük. İşsiz kaldık, daha da yoksullaştırıldık. Evde, işte, sokakta, emeğimiz yok sayıldı. Kadın ve LGBTİ+ hareketi açık hedef haline getirildi.

İşte bu hayatta kalma mücadelesi sırasında, ev içi şiddeti ve kadına, LGBTİ+lara, toplumun diğer dezavantajlı gruplarına yönelik ayrımcılığı önlemede hayati bir öneme sahip olan İstanbul Sözleşmesi tek kişinin kararıyla feshedilmek istendi. Karar açıkça hukuk dışı ve yok hükmünde. Bu gerekçe ile kadın örgütlerinin ve demokratik kitle örgütlerinin açtığı sayısız dava var. Soruyoruz: Danıştay yürütmeyi durdurma kararı vermek için ne bekliyor?

‘DEVLET, KADINA KARŞI ŞİDDETİ ÖNLEME GÖREVİNDEN VAZGEÇME KARARINI TESCİLLEMİŞ OLACAK’

Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine ilişkin hukuk dışı karar, 1 Temmuz itibariyle kesinleşecek. Böylece devlet, kadına karşı şiddeti önleme görevinden vazgeçme kararını tescillemiş olacak. Bu aynı zamanda Türkiye’nin uluslararası insan hakları hukukundan kopması demek; çok yönlü olumsuz etkileri olacağı kesin ve toplumun tüm kesimlerince öncelikli sorun olarak görülmesi gerekiyor. Yani yalnızca kadın hareketinin değil tüm Türkiye'nin meselesi.

‘TEHLİKE HEPİMİZ İÇİN BÜYÜK’

Çünkü İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılması kadınların haklarına göz dikenlerin ilk adımı olacak ama son olmayacak. Kadın erkek eşitliğinin sağlanmasına yönelik kazanılmış tüm hakların tek tek kaybedilmesi tehlikesiyle karşı karşıya kalacağız. Sıra nafaka hakkına, çocuk istismarından ceza alanların affına, 6284 sayılı yasaya, çocukları istismardan koruyan Lanzarote Sözleşmesi’ne ve belki de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne, Medeni Yasa’ya gelecek.

Bu ülkenin demokrasiye inanan, yaşananları geride bırakmayı isteyen bireylerinin sayısının hiç de az olmadığını biliyoruz. Biz çok’uz; bir araya gelerek, hayatlarımızı, geleceğimizi, çocuklarımızın mirasını korumak için bu gidişe izin vermemeliyiz.

Her gün en az 3 kadın erkekler tarafından öldürülürken; kadınlar toplum yaşamından soyutlanırken-yoksullaşır ve ev içi işlere mahkûm edilirken; çocuk istismarcıları için af girişimleri gündemdeyken; şu andan başlayarak 1 Temmuz’a kadar, toplumun her kesiminin bu hukuksuz gidişe itirazını yükseltmesini, tek kişi kararının geri alınması için Hükümet’e çağrı yapmasını, Sözleşme ’de kalma ve etkin uygulama talep ve kararlılığını dile getirmesini talep ediyoruz.

1 Temmuz tarihi bütün Türkiye için yakın gelecekte dönüm noktası olarak adlandırılacak bir tarihtir. Bu hukuk dışı karardan geri dönülmesi için her bireyin ve kurum/kuruluşun yapabileceği ne varsa ortaya koyması günü bugündür.

Biz kadınlar ve LGBTİ+’lar, hep birlikte sislerin içinde kaybolmadan, sizi de demokratik ve yaratıcı bir yöntem, söylem ve eylemlilik sürecine, İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkmaya, birlikte değiştirmeye çağırıyoruz"