Pandemiyle birlikte ev içi iş yükündeki artışın yanı sıra, ev içinde ya da işyerlerinde ücretli çalışmaya devam eden kadınların toplam çalışma saatleri sürdürülemez boyutlara ulaştı

Eşit ve iyi bir yaşam için

DOÇ. DR. EMEL MEMİŞ

Geçtiğimiz hafta Kadın Emeği Çalışan Feminist Araştırmacılar (KEFA) olarak hazırladığımız politika önerileri ve taleplerimizi paylaştık. Salgın sürecinde derinleşen eşitsizliklere karşı talep ve önerilerimizi dile getirdik bu metinde. Kadın emeği açısından salgın etkilerinin ne anlama geldiğini, acilen alınması gerekli önlemleri ortaya koymaya çalıştık. Bu kolektif bilginin paylaşılmasını da tarihi bir sorumluluk olarak gördük. Taleplerimiz herkesin eşit ve iyi yaşam hakkına erişimini sağlamayı amaçlıyor ve bu bağlamda meselelerimiz emeğiyle yaşamı üreten herkesle ortaklaşıyor elbette.

Aslında biz yıllardır ürettiğimiz politika notlarında ve üyesi olduğumuz Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi (KEİG) platformunun faaliyetlerinde mevcut ekonomik sistem ve refah rejimi sonucu derinleşen eşitsiz iş yükünden ve bunun ağır sonuçlarından söz ediyorduk. Pandemi ile birlikte apaçık hale gelen bu sonuçları ortadan kaldırmak için yıllardır kafa yorduğumuz bu meseleye dair başta erkekleri sorumluluğa davet ederek başladık; ve tüm taraflar için yerine getirmelerini istediğimiz taleplerimizi sıraladık. Hepimizin bildiği üzere, okulların kapatılması, evin dışından hizmet alımının büyük ölçüde azalması, uyulması gereken hijyen standartlarının yükselmesi, evde hastalanan ve bakıma muhtaç birisinin bulunma riskinin artmasıyla birlikte ev içi iş yükü yıpratıcı boyutlara yükseldi.

Ev içi iş yükündeki artışın yanı sıra, ev içinde ya da işyerlerinde ücretli çalışmaya devam eden kadınların toplam (ücretli + ücretsiz) çalışma saatleri ise sürdürülemez boyutlara ulaştı. İşten atılmalar, ücretsiz izin ya da ücretlerin tam ödenmemesi gibi nedenlerle düşen hane geliri nedeniyle satın alınamayan mal ve hizmetleri telafi etmenin yükü de büyük oranda kadınların bedel ödediği durumlar yarattı. Biliyoruz ki, eşitsiz iş yükü kadın yoksulluğunun hem nedenlerinden biri hem de bir sonucu. Artan işsizlik ki Türkiye’de salgın öncesi dönemde, kadınlarda işsizlik oranı yüzde 16,3 ile erkeklerden çok daha yüksek düzeydeydi. Tarım dışı işsizlik oranları açısından açık daha da yükselmekte: erkeklerde yüzde 14, kadınlarda ise yüzde 19,5 (TÜİK, Ocak 2020). Bu işsizlik oranlarıyla karşı karşıya olan kadınların koronavirüs salgını döneminde ve sonrasında düşen emek talebi karşısında erkeklere göre yoksullaşma riskleri çok daha yüksek düzeyde.

İkinci olarak yine herkes için kritik olan toplum hizmetlerinde çalışma koşullarına dair taleplerimizi ortaya koyduk. Sağlık, eğitim, gıda gibi sektörlerde pandemi nedeniyle ağırlaşan çalışma koşullarına dair önlemler sunduk. Başta sağlık, yaşlı ve engelli bakım hizmetleri, sosyal hizmetler, ev ve yemek hizmetleri, eğitim, gıda ve perakende hizmetleri gibi çalışma alanlarında salgın koşulları altında mesai saatleri arttı ve çalışma koşulları (sağlık riski de dahil olmak üzere) daha zorlayıcı hale geldi. Biliyoruz ki bu alanlar aynı zamanda kadın emeği yoğun olduğu çalışma alanları ve son yıllarda da kadın istihdamının artış gösterdiği alanlardı. Özellikle sağlık, eğitim ve perakende ticaret gibi mesafesiz çalışma zorunluluğu getiren işlere yönelik detaylı öneriler sunduk.

Üçüncü olarak da salgına yönelik hazırlanan Ekonomik İstikrar Kalkanı mali önlemler paketine dair görüşlerimize ve taleplerimize yer verdik. Bütçeden doğrudan hanehalklarına yapılması tasarlanan desteğin miktar ve paketin içindeki payı göz önüne alındığında ihtiyaç sahipleri için gerekli olan kıyaslandığında istikrar kalkanın çok kısıtlı kaldığı açık biçimde ortaya çıkıyor. Kayıt dışı, güvencesiz, geçici sürelerle çalışanlara koruma sağlamayan mali destek paketi kadın emeği açısından araçsız ve gerekli niteliklerden yoksun anlamına gelir. Kadınların yoğun çalıştığı sektörlerde kayıt dışı çalışanların oranı hâlâ çok yüksek. Bunu göz önüne alarak korona salgınının yol açtığı ekonomik tahribata yönelik mali önlemler paketini masaya yatırdık.

Ev işi ve bakım işlerinin eşit paylaşılmasına yönelik atılması gereken adımlar şöyle:

Ev ve bakım işleri, ekonomik faaliyetler arasında çalışma faaliyeti olarak tanınması ve gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı.

Erkekler yaşamımız için gerekli bu yükü eşit biçimde paylaşmalı.

Sosyal politika kapsamında yoksulluğu önleyici etkilerinin daha güçlü olması ve hane içi eşitsiz dağılan yükü azaltıcı olması sebebiyle koşullu destekler yerine koşulsuz gelir destekleri gibi hak temelli önlemler alınmalı.

Devletler imza attıkları uluslararası sözleşmelerle herkes için bir hak olarak kabul edilen iyi yaşam standardını vatandaşlarına sağlamalı.

Bakım işlerinde kadınlar aleyhine var olan cinsiyetçi ücret farkının ortadan kaldırılması amacıyla aynı tür işlere eşit ücret ödenmesi ve daha iyi çalışma koşulları sağlanmalı.

Bakım hizmetleri ve ev işlerinin piyasadan sağlandığı alanlarda hizmetlerine erişim maliyetlerinin düşürülmesi için, talep tarafında etkisi olabilecek KDV indirimleri getirilmeli.

Uluslararası Çalışma Örgütü 156 sayılı Aile Sorumlulukları Olan İşçiler Sözleşmesi, 175 sayılı Kısmi Süreli Çalışma Sözleşmesi, 177 sayılı Ev Eksenli Çalışma Sözleşmesi, 183 sayılı Annelik Hakkının Korunması Sözleşmesi, 189 sayılı Ev İşçileri için İnsana Yakışır İş Sözleşmesi imzalanmalı ve yürürlüğe konulmalı.