Google Play Store
App Store

Humboldt Üniversitesi’nden Doç. Dr. Coşkun’a göre Almanya’da aşırı sağın yükselişi, sosyal devlet anlayışının gerilemesiyle paralel ilerledi. Coşkun, aşırı sağın kadınlara yönelik eşitsizliği derinleştirebileceğini söyledi.

Eşitsizlik ve sağ birbirini besliyor
Fotoğraf: Depo Photos
Sarya Toprak
Sarya Toprak
saryatoprak@birgun.net

Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinin hemen ardından Berlin’e seyahat ettim. Berlin, orada yaşayanların “burası Almanya değil” diye tanımladığı kozmopolit bir kent. Çok fazla göçmenin yaşadığı kentte AP seçim sonuçları herkesin dilindeydi. Aşırı sağcı AfD’nin (Alternative für Deutschland-Almanya için Alternatif) oylarını 15,9 gibi bir orana çıkararak önceki seçimlere kıyasla 6 koltuk daha kazanmasının özellikle göçmenlerde kaygıya sebep olduğu görülüyordu. İnsanların en çok vurgu yaptığı şey ise Rusya-Ukrayna savaşının kendilerini yoksullaştırdığı oldu. Özellikle kiraların çok yükselmesine sebep olan enflasyon, iklim krizi, savaş, göç gibi meseleler Almanya’da aşırı sağı bir seçenek haline getirmiş durumda.

Seçimlerin etkisini, Almanya’daki solun durumunu, Filistin’i ve daha birçok şeyi Humboldt Üniversitesi’nden siyaset bilimci Doç. Doç. Dr. Gülçin Balamir Coşkun ile konuştuk.

AP seçimlerinde Almanya'da aşırı sağcılar ikinci parti oldu. Bu noktaya gelene kadar aşırı sağın ülkede yansıması nasıldı?

Bu konuları çalışmasam da Berlin’de yaşayan bir akademisyen olarak gözlemlerimden bahsedebilirim. Ama gözlemlerim Berlin ile sınırlı. Berlin çeşitli nüfusa sahip kozmopolit bir yer. Tüm dünyadan göç alıyor. Bu da kente liberal bir karakter veriyor. Sonuçlara bakarsanız aslında AP seçimlerine eski Batı Almanya dediğimiz yerde ağırlıklı olarak CDU/CSU Hristiyan Demokratlar önde. Eski Doğu Almanya eyaletlerinde ise AfD ağırlıkta. Yeşillerin önde olduğu iki yer var. Biri Berlin diğeri ise Hamburg. Dolayısıyla Berlin'den Almanya'yı yorumlamak pek mümkün değil.

Doç. Dr. Gülçin Balamir Coşkun

Özellikle Almanya'da göçmen düşmanlığı neden bu kadar arttı?

Bu noktaya gelineceği uzun zamandır belliydi aslında. Çünkü doksanların sonu itibarıyla çok ciddi bir ekonomik model değişikliği var Avrupa'da. Bu ekonomik model değişikliği de eşitlik ilkesini çok zedeliyor. Sosyal devlet anlayışı geri plana atılıyor. Ekonomik olarak bazı sınıflar çok aşağı düşüyor. İnsanlar ekonomik olarak güç ve statü kaybettiği zaman tutunacak bir dal arıyorlar ve ilk hedef aldıkları da yabancılar oluyor. Aşırı sağ dediğimiz hareket de bunu kullanıyor. Yani aslında aşırı sağ, yerleşik demokratik kurumların yok saydığı eşitsizlik sorununun günah keçisi yapıyor göçmenleri.

Aşırı sağ iyi örgütlendi diyebiliriz o zaman...

AP seçimleri ulusal seçimlerin aynısını yansıtmıyor olabilir. Çünkü AP seçimlerine katılım daha düşük oluyor genelde. Ulusal meclis seçimleri daha yoğun katılımla geçiyor. Ama bu seçimde aşırı sağın seçmeni sandığa götürmek konusunda daha örgütlü davrandığı söylenebilir. Sandık sandık kim ne oy vermiş gibi bir araştırmam yok tabii...

Doğu Almanya'da AfD nasıl bu kadar güç kazandı?

Eski Doğu Almanya eyaletlerinin bazılarında eşzamanlı olarak belediye seçimleri de yapıldı. İlçe belediyeleri seviyesindeydi bu seçimler. Orada da AfD oylarını çok yükseltmiş. Dolayısıyla görüyoruz ki eski Doğu Almanya tarafında, AfD'nin ciddi bir yükselişi var. Yine eşitsizlik konusuna bağlanıyor bu. Birleşmeden sonra kendini ikinci sınıf vatandaş olarak gören taraf Doğu Almanya tarafı oldu. Senelerce daha kapalı kalan bir toplum. Özellikle tarım işçilerinde ciddi bir memnuniyetsizlik var. Dolayısıyla sağ söylemi çok daha çabuk kabul edebiliyorlar.

Sol hareketler buralarda yeterince örgütlenemiyor mu?

Ben biraz Türkiye soluna benzetiyorum aslında. Çok fazla parti var, çok bölük pörçük. Halka ulaşma konusunda etkililer mi bilemiyorum.

Filistin meselesine Almanya solunun yaklaşımı nasıl?

Bu meselede hiçbir siyasi parti Filistin yanlısı tutum sergileyemiyor. İsrail-Filistin meselesi büyük bir tabu. Hatta Filistin ile ilgili yorum yaptığın anda çok çabuk “Hamas'ı savunmakla” etiketleniyorsun ve “antisemitik” olarak damgalanabiliyorsun. Bazı küçük sol gruplar dayanışma göstermeye çalışsa da Yeşiller veya Die Linke'den (Sol Parti) Filistin yanlısı bir şey duymak mümkün değil. Resmi söylem ise baştan itibaren “Biz İsrail'in arkasındayız” minvalinde oldu. Durum böyleyken siyasi partiler de devlet politikasının dışına çıkmak istemiyor.

Almanya'da sol hareketler daha çok hangi konularda örgütleniyor?

Son dönemde şehir içi ve şehirlerarası ulaşım hizmetini veren kurumlarda çalışanlar çalışma şartlarının iyileştirilmesi için sıklıkla greve gittiler ki bu durum Almanya’da Fransa’daki kadar sık rastlanır bir durum değil. Keza üniversite çalışanları da protestolar düzenlediler. Bunların örgütlenmesinde sol sendikalar önemli rol oynuyor. Sol gruplar için önemli bir gündem konusu da çevre aslında. Rusya-Ukrayna savaşı ile iklim krizi gündemi biraz geri plana itildi. Yeşiller'i iktidara taşıyan güç aslında o çevreci hareketti. Şimdi ciddi oy kaybı yaşamalarının bir sebebi de muhalefetteyken vaat ettikleri o çevreci dönüşümü hayata geçirememeleri. Tabii Yeşiller’in seçmeninde memnuniyetsizliğin önemli bir kaynağı da, hükümetin eğitim, araştırma gibi alanlarda tasarrufa giderek askeri harcamalarını artırması.

Aşırı sağcıların ülkede bu kadar güçlenmesinin kadınların hayatına nasıl etkileri olur?

Diğer Alman şehirlerinde yaşamadığım için Berlin için konuşacağım. Berlin'de kadınların kamusal alandaki hayatı görece daha kolay. Türkiye'de, gece sokakta yürürken huzursuz olursunuz, sağınızı solunuzu kollarsınız. Giydiğinize çoğu zaman dikkat edersiniz. Burada böyle değil. Bu sosyal hayattaki duruma, aşırı sağın kısa vadede etkisi olur mu bilmiyorum. Ama uzun vadede yansıması olacaktır muhakkak. İş hayatı için daha da sorunlu olabilir. Eğer daha da güç kazanırlarsa kadınların iş hayatındaki kazanımları tartışmaya açılabilir. Mesela doğum izinleri burada Türkiye'ye göre daha fazla. Ayrıca toplam izin süresi iki ebeveyn arasında bölüştürülebiliyor. Hatta bu durumda kullanılabilen süre uzuyor.

Öte yandan özel sektörde kadın-erkek arasındaki ücret eşitsizliği Almanya’da zaten ciddi bir sorun. Bu eşitsizlik derinleşebilir. Doğum izinleri gibi kazanılmış haklar sorgulanabilir. Eğer aşırı sağ güçlenir ve daha muhafazakâr bir gidişat içerisine girilirse, genel olarak kadının toplumdaki rolü ile ilgili bir politika değişikliği olacaktır şüphesiz, çünkü muhafazakâr hareketler kadını aile içerisinde tanımlıyor, rolünü eş/anne olarak sınırlamaya çalışıyor. Macaristan, Polonya gibi yerlerde bu denemeler yapıldı. Almanya'da böyle bir kayma kolay yaşanır mı bilemiyorum tabii. Bir yandan, şu an için çok örgütlü bir hareket yok gibi gözükse de, gittikçe artan bir baskı durumunda var olan kadın hareketinin bir reaksiyon verebileceğini umuyorum.