1990’larda başlayan Güney Kore dalgası, son yıllarda tüm dünyayı etkisi altına aldı. Sınıf eşitsizliğinin odak noktasında olduğu Güney Kore yapımı film ve diziler milyonlarca kişi tarafından izleniyor, ödüle doymuyor. Güney Kore’nin en çok etkilediği ülkelerden birisi de Türkiye oldu. Birçok Kore yapımı dizi ve film Türkiye’ye uyarlandı. Korece eğitime olan ilgi ise had safhada.

Eşitsizliklerle büyüyen Güney Kore dalgası

Sercan MERİÇ

Dünyayı saran Güney Kore dalgası, milyarlarca dolarlık değer yaratıyor. 2012 yılında yayımlanan PSY’nin Gangnam Style şarkısı sadece YouTube’da 4 milyarı aşkın kez dinlendi. K-Pop’un fenomen grubu BTS’nin pandemide düzenlediği online konser için 107 ülkede 756 bin civarında bilet satıldı. 2019 yılında vizyona giren Bong Joon-ho’nun yönetmenliğini üstlendiği Parazit, Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye’yi; 92. Oscar Ödüllerinde, En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Uluslararası Film ve En İyi Orijinal Senaryo ödüllerini kazandı. Güney Kore’nin dünyaya sunduğu son fenomen ise Netflix’te yayımlanan Squid Game oldu. Sadece 21,4 milyon dolara mal olan dizi, Netflix’e 891 milyon dolar kazandırdı. Güney Kore dalgasından nasibini alan Türkiye’de de yüz binlerce K-Pop hayranı oluştu. 93. Oscar Ödülleri için Türkiye’nin aday gösterdiği 7. Koğuştaki Mucize de bir Güney Kore filmi olan Beon-bang-ui seon-mul’dan uyarlanmıştı. Bu filmin yanı sıra Mucize Doktor, Evim Sensin, Kiraz Mevsimi gibi yapımlar da Güney Kore’den uyarlamaydı.

DEMOKRASİYE GEÇİŞ

Kore Üniversitesi’nde doktora yapan TED Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Kerem Kılıçdaroğlu, Güney Kore’nin 1960-1990 arasında büyük bir ekonomik kalkınma gerçekleştirdiğini belirterek, “Bu süreç boyunca ülke, Park Chung-hee ve Chun Doo-hwan gibi asker kökenli diktatörler tarafından yönetilmişti. Bir tarafta planlı bir ekonomik kalkınma gerçekleşirken diğer tarafta demokrasiden ve insan haklarından uzak, sivil toplumun dışlandığı bir yönetim modeli tercih edilmişti. Fakat otoriter rejime rağmen bu dönemde önemli protestolar gerçekleşmiş ve 1980 Gwangju ayaklanması gibi bazılarının sonuçları çok kanlı olmuştu. Otoriteye direniş zaman içinde toplumsal muhalefetin farklı kesimlerin desteğini alarak güçlenmesiyle ve 1987’de demokrasiye geçilmesiyle sonuçlandı” dedi. Güney Kore’de toplumsal hareketlerin güçlü olduğuna değinen Kılıçdaroğlu, “2016’da eski Devlet Başkanı Park Geun-hye’nin görevden alınma sürecinde gerçekleşen ‘Mum Işığı’ protestoları buna örnek. Ayrıca Kore’de yapılan araştırmalara göre sivil toplum kuruluşlarına güven, siyasi partiler gibi kurumlara nazaran oldukça yüksek” açıklamasını yaptı.

OTORİTEYE DİRENİŞ

Güney Kore toplumsal yaşamının her noktasında “rekabetin olduğunu” vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle dedi: “Yaşamın her alanında görülen rekabet ve stres gibi unsurlar halk üzerinde bir baskı oluşturuyor. Mesela Kore dalgasının gelişim süreci düşünüldüğünde bile K-Pop grupları arasındaki rekabetin oldukça yüksek olduğunu söylemek mümkün. Kapitalizmin de önemli bir unsuru olan rekabet, kısacası yaşamın her alanında varlığını hissettiriyor. Bununla beraber sosyoekonomik eşitsizlikler, yolsuzluk gibi konular zaman zaman protestoların gerçekleşmesine sebep olabiliyor. Demokrasiye geçiş yılı olan 1987’den önce de işçiler, din görevlileri, üniversite öğrencilerinden oluşan geniş bir kesim ve özellikle ülkenin Güneybatı bölgesi, otoriter yönetime başkaldırmıştı.”

TÜRKİYE İLE BENZERLİKLER

Güney Kore ile Türkiye arasındaki benzerliklere de değinen Kılıçdaroğlu, şu ifadeleri kullandı: “Başlangıçta otoriter rejime karşı sadece muhalifler tarafından yürütülen demokratikleşme hareketi, zaman içinde orta sınıf, işçiler, üniversite öğrencileri, Hıristiyan kesim gibi farklı gruplarla genişleyerek geniş bir demokratikleşme cephesi oluşturmuştu. Günümüzde Türkiye’de de benzer bir cephenin oluşumunu sistem tartışması üzerinden görüyoruz. İdeolojik zeminde soldan sağa farklı kesimlerin bir araya gelerek demokratik bir parlamenter sistem talebinin giderek arttığı görülüyor.”

MİLYONLAR DİNLİYOR

Kore dalgasının yayılmasındaki en büyük etkenlerden birisi de K-Pop oldu. Güney Koreli müzik grubu BTS’nin öncülüğünü yaptığı K-Pop’un dünya müzik endüstrisindeki yerine değinen müzik yazarı Ece Ulusum, “Spotify kullanıcıları dünya genelinde 96 milyon çalma listesine K-Pop şarkıları ekledi. Pandemide online konserler bilet satışı sorunu yaşarken, BTS’nin geçen yıl haziranda yaptığı online konser dünya çapında 107 ülkede 756 bin 600 bilet sattı” dedi.

esitsizliklerle-buyuyen-guney-kore-dalgasi-943589-1.

DİPLOMASİDE K-POP ETKİSİ

K-Pop için “Dünyanın içinde bulunduğu sorunlardan uzak, sanki başka gezegenden bir parça gibi” tanımlaması yapan Ulusum, 2020’de Twitter’ın verilerine göre K-Pop’un en çok konuşulduğu 12. ülkenin Türkiye olduğunu anımsattı. Güney Kore devletinin geçtiğimiz yıl 400 milyon dolarlık bir yatırımla yeni müzik arenası inşa etme planına değinen Ulusum, “K-Pop’un Kuzey ve Güney Kore arasındaki bağları tamir etmekte bir etkisi olabileceği bile konuşuluyor. Kuzey Kore’de gerçekleşen görüşmelere 2018’de 160 Güney Koreli müzisyen de katılmıştı” açıklamasını yaptı.

Sinema yazarı Murat Tırpan, Güney Kore sinemasının düzenin tekerine çomak soktuğunu belirtti. 92. Oscar Ödülleri’nde İngilizce olmayıp da “En İyi Film” ödülünü alan ilk film Parazit’i örnek gösteren Tırpan, “Kore toplumunun son yirmi yıldaki değişimini keskin bir dille anlatan ve genelde sınıf meselesini öne çıkaran bu filmler uluslararası planda aldıkları ödüllerle daha öne çıktılar. Yeni Kore sineması genellikle sağlam sinematografisi, oyunculukları ve muhalif yaklaşımıyla artık dünya sinemasında özel bir yere sahip” dedi.

ABD’YE ELEŞTİRİ

“1990’ların sonuna doğru Yeni Güney Kore Sineması, bir grup sinemaseverin enerjileri ve deneysel yaklaşımları sonucu kendi Rönesans’ını başlattı” diyen Tırpan, film anlatılarının en büyük özelliklerinden birisinin sınıf eşitsizliği olduğuna değinerek, “Bilinen kapitalist kuralların ötesine geçildiği, sınıfsal farklılıkların en sert halini aldığı 2000’lerde toplum bir ‘yüzüne yeni zenginleri koyarken diğer yüzüne de işsizler ordusunu’ koydu. Bu sınıf farklılığı konusu birçok yönetmenin de eleştirilerinin hedefinde. Son dönemin yükselen yıldızı Bong Joon-ho’nun filmografisine baktığımızda bu sınıfsal farkların kaynağı olarak görülen Amerikan sermayesinin eleştirisini görmekteyiz. Okja, Snowpiercer, Parasite, hepsi kapitalizmle ilgili hikâyeler” dedi.

Sınıf eşitsizliğinin yarattığı sorunlu düzenin sorgulandığı dizilerden birisi de Squid Game oldu. Tırpan, dizinin borç, sınıf farklılıkları ve düzen karşıtı mücadele ekseninde döndüğünü belirterek, “Squid Game düzenle uğraşan bu Uzak Doğu sinemasının tavrının televizyon dizilerinde de sürdürülebileceğini gösteren bir kanıtıdır ve bu yanıyla da takdire değerdir” açıklamasını yaptı.

YEMEKLERİ DE REVAÇTA

Güney Kore kültürüne olan hayranlığından dolayı, 2019’da Güney Kore’ye giden İstanbul Sejong Hakdang Enstitüsü öğrencisi Nazmiye Köseer Dil, üniversite yıllarında Kore kültürünü araştırmaya başladığını belirterek, “Korelilerin ‘Hallyu Dalgası’ dedikleri dizilerinin, müziklerinin ve sanatçılarının tüm dünyada popüler olması sürecine ben de kapılmıştım. Özellikle tarihlerinde bir isim var ki onun mücadelesi beni Korece öğretmeye itti. 15’inci yüzyılda yaşayan Kral Sejong, halkının kendi dilini konuşması için bugünkü Koreceyi oluşturmuş ve halkına öğretmiş. Ben de bu alfabeyi öğrenerek yazılarını okuyabilmek, şarkılarını ve dizilerini anlayabilmek istedim. Bu nedenle Korece öğrenmeye başladım” dedi. Dil, Kore’nin kendisini en çok etkileyen unsurlarıyla ilgili ise şunları söyledi: “Yemek kültürü, günlük yaşamdaki birbirlerine olan saygı ifadeleri, kaligrafi ve yerel dansları çok hoşuma gidiyor. UNESCO’nun korunması gereken lezzetler listesindeki Kimçi’nin herkesin denemesi gereken bir lezzet olduğunu düşünüyorum.”

esitsizliklerle-buyuyen-guney-kore-dalgasi-943588-1.

ONLİNE EĞİTİMLE BİRLİKTE KORECEYE OLAN İLGİ ARTTI

Güney Kore etkisi Korece öğrenmeye yönelik ilgiyi de artırdı. İstanbul Üniversitesi Dil Merkezi’nde Korece dersi veren öğretmenler, pandemi ile birlikte başlayan online derslere birçok öğrencinin katıldığını açıkladı. Dil Merkezi’nde bir araya geldiğimiz öğretmenler şunları söyledi:

Eunhee CHUNG: 12 sene önce Türkiye’ye geldim. Son zamanlarda Korece öğrenmek isteyen gençlerin sayısı bir hayli arttı. İlk geldiğimde bana “Çinli mi, Japon mu olduğum” sorulurdu. Kore dizileri, K-Pop çok popüler olduktan sonra, artık ilk olarak “Koreli misiniz?” diye soruluyor. Hatta insanlar öğrendikleri Korece kelimelerle bana sesleniyor.
Jaeuk KIM: 5 senedir Türkiye’de Korece öğretiyorum. Pandemi ile birlikte online derslerin başlaması ile İstanbul dışında da birçok öğrenciye Korece öğretmeye başladık. Kore filmlerinin başarısından sonra her yaştan insan Kore kültürü de merak etmeye başladı.
Eunkyung JEONG: Son zamanlarda Koreceye karşı çok artan bir ilgi var. Ben 21 senedir Türkiye’de yaşıyorum. Bu ilgi karşısında yeniden eğitim gördüm ve Korece öğretmeni oldum.
Myunghye HWANG: Daha önce birçok ülke gezdim. Ancak Türkiye’ye geldikten sonra çok rahat ettim. İnsanlar çok sıcakkanlı. Korece ile Türkçe aslında birbirine çok benziyor. Ben de Türkçeyi rahat bir şekilde öğrendim. İki ülkenin kültürleri birbirine benziyor. İnsanları yardımsever.
Eunmi JEON: 19 sene önce İstanbul Üniversitesi’nde doktora yapmak için Türkiye’ye geldim. Şimdi aynı üniversitede öğretmen olarak görev yapıyorum. Türkiye’de Kore yapımı diziler, müzikler, oyunlar çok ilgi görüyor. Kore’de olduğu gibi Türkiye’de de aileye çok önem veriliyor. Korece öğrenmek çok zor değil. Türkçe ile Korece aynı dil ailesindeler. Dilin gramer yapısı çok benzerlik gösteriyor.

***

Güney Kore’nin dünyaya ihraç ettiği pop kültürü değeri: 12,3 milyar $
BTS’nin her yıl yarattığı ekonomik değer: 3,5 milyar $
Gangnam Style’ın YouTube’daki dinlenme sayısı: 4,2 milyar
SquId Game’in NetflIx’e kazandırdığı para: 891 milyon $