"Katar bir diğer bölge ülkesi Umman’a benzer şekilde ekonomik ve politik nedenlerle İran'la denge siyaseti güdüyor. Yakın dönemde Suudi Arabistan’a giden Trump, İran'ı yeniden başat tehdit sınıfına soktu"

Eski Erbil Başkonsolosu Aydın Selcen: İran’la denge siyaseti Katar’ı hedef yaptı

GÜZİN ÇAMUR

Türkiye’nin eski Erbil Başkonsolosu Aydın Selcen, Suudi Arabistan, Mısır, Libya, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri ve Yemen’in Katar ile diplomatik ilişkileri kesmesini ve bunun Türkiye’ye olası etkilerini değerlendirdi. Selcen, ABD’nin bölgede Suudi Arabistan ve Katar’la ayrıcalıklı ilişkileri olduğunu belirtti ve “Suudi Arabistan’ın yaptırımları, kısa vadede olmasa da, orta/uzun vadede Katar'ı olumsuz etkiler” dedi.

Ankara'nın bölge siyasetinin uzun zamandır öngörülebilir olmaktan çıktığına değinen Selcen, bu nedenle krizin Türkiye’ye yansımasına dair yorum yapmak için erken olacağını belirtti ve ekledi: “Ortadoğu siyasetinde cumhuriyetin kurucu ayarlarına bir an önce dönülmesinde, parçası olduğumuz ittifakların dayanışmasını zorlamadan, onlardan yararlanmayı bilmekte, soğukkanlı, uzgörülü ve öngörülebilir davranmakta yarar olacağını düşünürüm.”

Selcen’in Körfez’de yaşanan krizle ilgili değerlendirmeleri şöyle:

eski-erbil-baskonsolosu-aydin-selcen-iran-la-denge-siyaseti-katar-i-hedef-yapti-297745-1.BU KRİZ 2014’TEKİNDEN FARKLI
Suudi Arabistan yanına Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn'i alarak Katar'la köprüleri attı. Suçlaması Katar'ın El Cezire yayın organı üzerinden içişlerine (yani Şii nüfus meselesine) müdahalesi, İran'la içli-dışlı ilişkileri ve Müslüman Kardeşler'e ev sahipliği etmesi. Yaptırımı, 2014'teki benzeri krizin ötesinde, diplomatik ilişkileri kesmekle yetinmeyip, Katarlı diplomatların iki gün, vatandaşlarının ise iki hafta içinde bu ülkeleri terk etmesi, ayrıca kara ve hava sınırlarının kapatılması. Birleşik Arap Emirlikleri'nin Etihad Havayolları da Katar uçuşlarını durdurdu.

HER İKİ ÜLKEDEN PARA AKIŞI AKP AÇISINDAN ÖNEMLİ
Bizim hem Katar hem Suudi Arabistan ile iyi ilişkilerimiz var. Her iki ülkeden sermaye akışı AKP hükümeti için önemli. Ayrıca, keza Suriye'deki iç çatışmada da her iki ülkeyle perde gerisinde derin bir işbirliği içinde olduğumuz biliniyor. Suriye krizinde IŞİD'le Mücadele Koalisyonu'nun da NATO müttefikliğimiz (dolayısıyla İncirlik Üssü) ve 911 km’lik kara sınırımız itibarıyla sorunlu da olsak çok önemli bir üyesiyiz. Gerek NATO gerek Koalisyon'un lokomotif gücü, tek küresel güç olan ABD.

ABD’NİN İKİ ÜLKEYLE DE AYRICALIKLI İLİŞKİLERİ VAR
ABD'nin de Suudi Arabistan ve Katar'la bölgede ayrıcalıklı ilişkileri var. Tarihsel bağlamda ABD ile Suudi Arabistan'ın petrol ticareti üzerinden İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana süregiden bağlantısı biliniyor. Yakın dönemde yeni ABD Başkanı'nın Suudi Arabistan ziyaretini ve bu ziyaret arasında açıklanan dev silah anlaşmaları ile Trump'ın İran'ı yeniden başat tehdit sınıfına sokan ifadelerini izledik.

Katar'da ise ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı'nın (CENTCOM) bölgesel karargâhı bulunuyor. Ana karargâh ise Tampa-Florida'da. Katar, kendi gibi yegâne kara sınırı Suudi Arabistan ile bulunan Bahreyn'e Suudi Arabistan askeri müdahalesi, Körfez'in karşısında İran'la hasımlaşmamak ve belki ekonomisinin tek ürün olan doğalgaz ihracatına bağımlılığı gibi nedenlerle (Umman'a benzer biçimde) İran'la denge siyaseti güdüyor.

KATAR’A YAPTIRIMLARIN ETKİLERİ NELER OLACAK
Suudi Arabistan'ın yaptırımları, kısa vadede olmasa da, orta/uzun vadede Katar'ı olumsuz etkiler. Ayrıca, ABD'nin de CENTCOM etrafına ördüğü bölge stratejisini bozma potansiyeli taşır. Nitekim, ABD Dışişleri Bakanı Tillerson, çabukça yatıştırıcı bir tonda tepki verdi. Bizim açımızdan ise bu ülkelerin tümüyle farklı ilişkilerimiz olduğu cihetle durum daha karmaşık.

KRİZ TÜRKİYE’Yİ NASIL ETKİLEYECEK
Ankara'nın bölge siyaseti uzun zamandır öngörülebilir olmaktan çıktı. Hatta beklenmedik hamle yapmak bir diplomatik ve askeri avantaj yaratma özelliği olarak gösteriliyor. Bu bakımdan, Ankara'nın olası tepkisi hakkında yorum yapmak için henüz çok erken. Şimdilik, Alman mevkidaşıyla yaptıkları ortak basın toplantısında Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun "Her şartta diyaloğun devam etmesi lazım ki var olan sorunlar barışçıl yoldan aşılsın. Mevcut tablodan üzüntü duyduk. Bu durumun normalleşmesi için elimizden geleni yaparız" ifadeleri var elimizde.

Böyle olacağına dair herhangi bir emare olmasa da ve o yönde bir gelişme olacağını sanmasam da, Ortadoğu siyasetinde cumhuriyetimizin kurucu ayarlarına bir an önce dönülmesinde, parçası olduğumuz ittifakların dayanışmasını zorlamadan, onlardan yararlanmayı bilmekte, soğukkanlı, uzgörülü ve öngörülebilir davranmakta yarar olacağını düşünürüm.