Bunalım geçiriyorum; hem yazın sıcağından hem de şu seçimler-hükümet kurulması üzerine bitmez tükenmez laf salatalarından; Çengelköy hıyarından söz etmiyorum tabii, onun tadı nerde var, her bir ısırıkta serinliğini duyumsatırca Boğaz’ın… Derken, karşı yakada Rumeli Hisarı; hani yakın zamana dek kültür-sanata hizmet veren alanda şimdi gelmişimizin geçmişimizin ruhuna okumak için mescit yapılan; orada işte, ne filmler de çekilmişti Yeşilçam’ın tarihinde yer alan. Hele bir tanesi, nasıl unutulur; bilinçli yapılsa belki denebilir ki, saçmalığın(absürd) uç noktalarında dolaşan bu bir felsefi yaklaşımdır; Osmanlı döneminde geçen, kılıç kalkan ekibi sahnelerine öykünürcesine gavurlarla çarpışırken, yukarıdan geçen uçağın alıcı yönetmeninin dikkatini delen dalgın görüntüleriyle bir hoş olduğumuz… Yahu nasıl dağılmazsın, gülmekten ölmezsin; yüzyıllar öncesinde düşmanla kale burçlarında vuruşurken, aynı karede gökyüzünde bir uçağı izlerken beyaz perdede! Her ne kadar inanılmazlarla dolu alemse Yeşilçam filmleri, onları aratmaz ancak gerçek bir yaşam öyküsü var anacağımız önümüzde: 16 Ağustos 2011, toplumcu devinimin-eylemin simge adlarından Mihri Belli’nin yaşamını yitirdiği gün…

Daha 1936’da İktisat okumaya gittiği Amerika’da nerede buluyor kendini Belli? Gençlik ve işçi eylemlerinde. Mississippi Üniversitesi’nde tanışıyor Marksist düşünceyle 18 yaşlarındaki Mississippi’de siyahiler arasında, pamuk tarlalarında... Sonrası, çok kısa özetle: 1943-44 yıllarında İÜ İktisat Fakültesi’nde assistanlık yaparken İleri Gençler Birliği davasından tutuklanıyor, 2 yıl hapis ve sürgün cezası yiyor. 1946’da yurtdışına çıkıyor. Yunan iç savaşına gerilla olarak katılıyor. Çatışmalarda yara alıyor. 50’de Türkiye’ye pasaportsuz giriyor. Bir de üstünde iki tabanca. Tutuklanıyor. Serbest bırakıldıktan sonra, 1951 TKP Tevkifatı’nda yeniden yargılanıyor, 7 yıl hapis cezası alıyor. 12 Mart 1971 darbesinden sonra yurtdışına çıkıyor yeniden. Bir süre Filistin Kurtuluş Örgütü’nün konuğu oluyor. 1974 Af Yasası’ndan sonra arkadaşlarıyla Türkiye Emekçi Partisi’ni kuruyor. 1979’da suikasta uğruyor. Saldırıdan yaralanarak kurtuluyor. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra yurtdışına çıkıyor. Bir süre Ortadoğu’da kaldıktan sonra İsveç’e geçiyor. 1992’de Türkiye’ye dönüyor…


Düşünceleri tartışıladursun, inanılmaz yaşam öykülerinden biri. Diğer Eski Tüfekler gibi Belli; hepsinin yaşadıkları aynı: bitmez tükenmez davalar, sürgünler, yıllarca hapis yatmalar, gördükleri işkenceler... Ama inançlarını hiçbir zaman yitirmiyorlar: Dünyayı değiştirme isteklerini...