Eren Erdem için… Geçen haftalarda bir mahkeme, avukatın savunmasını beğenmediği için “akıl sağlığı yerinde mi” diyerek onu hastaneye sevk etti. Üstelik bu karar, 3 üyeli mahkemece “oybirliğiyle” alındı. Tarihte, savunması sırasında “mahkemeye hakaret” ettiği için hakkında “suç duyurusu” yapılan avukatlar vardı, ama “ruh sağlığı yerinde mi” diye hastaneye sevk edilen avukat herhalde bir ilktir (Neyse […]

Eren Erdem için…

Geçen haftalarda bir mahkeme, avukatın savunmasını beğenmediği için “akıl sağlığı yerinde mi” diyerek onu hastaneye sevk etti. Üstelik bu karar, 3 üyeli mahkemece “oybirliğiyle” alındı. Tarihte, savunması sırasında “mahkemeye hakaret” ettiği için hakkında “suç duyurusu” yapılan avukatlar vardı, ama “ruh sağlığı yerinde mi” diye hastaneye sevk edilen avukat herhalde bir ilktir (Neyse sonra bu avukat paçayı kurtardı).

Zaten Yeni Türkiye’nin Yargıtay’ı mahkemelerde avukatların savunma yapmasına da karşı: “Avukat olmayanlar neden mahkemelerde savunma yapmasın” diyerek koskoca Yargıtay iki ay evvel bir bildiri yayınladı. Bildiriye göre, hukuk mezunu olmayan kişiler de pekala mahkemelerde savunma yapmalıdır. Kimler peki? Yeni Türkiye Yargıtayı bunun cevabını şu anlık vermemiş, biz verelim: İmamlar, Hacılar, Hocalar, Cinciler, Kadılar, Üfürükçüler vd.

Yargının en üstü Yargıtay’ın başkanı (ki yürütmenin başıyla Karadeniz’de çay toplamıştır), son demecinde, “Türk halkının yargıya güvenine layık olmak istiyoruz” dedi. Aynı kişi, kısa süre evvel, “Türkiye’de adli kontrollü 9 milyon kişi var” demiş -ve galiba hacme veryansın etmiş-, yargının Türk halkını “kolayca suçlu gördüğünü” ima etmişti. Şimdi işin içinden Yeni Türkiye hukukçularının çıkması -nafile- bekleniyor.

Esasen Yeni Türkiye’nin yargıçları da eskisi gibi değil. Artık yargıç ve savcı olmak için belli bir yükseklikte puan gerekmiyor. 30-40 puan, AKP ilçe teşkilatında yöneticilik, AKP avukatlığı, filanca bakanın, milletvekilinin, il ve ilçe başkanının akrabası olmanız hakim olmanız, ağır cezaya atanmanız, yüksek cezalar basmanız için yeterli. Liyakat? O eski Türkiye lakırdısı.

Hem eskiden neydi öyle, git Şırnak’ta başla, 10 yıl doğu’da sürün, evlen, çocuk yap, çocukları okula yaz -sabah adliyeye akşam lojmana, ne çarşı, ne kahve, sosyal münasebet hepten sıfır-, bu arada sulh ceza, asliye, tapu, kadastro hakimliği yap, Ankara veya İstanbul’a yirmi yılda, saçların ağarmış, başın kelleşmiş, gözlerin körleşmiş, çocukların büyümüş ve bir ton tecrübeyle gel. O işler geride kaldı artık, Yargıtay’a, Danıştay’a jet atama var, hele bağlantın varsa Saray’da bile işbaşı yaparsın. Yeni Yürkiye bürokrasiyi bitirir işte böyle.

Yolu son yıllarda adliyelere düşenlerin gördüğü artık temiz duruşma salonları, lacivert üniformalı mübaşirler, tonton yüzlü yaşlı hakimler değil; elinde kaleşnikof olan polisler, savcı ve hakimlerin kapısında duran polisler, takım elbiseli korumalar. Yargıç ve savcılara ulaşmak öyle kolay olur mu, onlar meşgul insanlar, çok yoğunlar, cumhurbaşkanına hakaret işlerinden başları aşkın -bilmem kaç bin dosya varmış-, bir de FETÖ’cular, bölücüler, öğrenciler, hamile kadınlar, dopdolu hapishaneler. Metin Akpınar, Deniz Çakır, Osman Kavala, Selahattin Demirtaş. Bak Eren Erdem yargılandığı mahkemece bırakıldı, oğlu Ali Mert hapishaneye babasını almaya geldi, altı saatte başka bir mahkemede karar alıp hücresinden çıkarmadılar, kolay mı bu sürat, Eren hücrede yıllansın, on yaşındaki Ali Mert beklesin, ne olacak.

Mahkeme salonlarında insanlardan çok kameralar var. Yargılamanız Ankara’da olsun, siz Sinop’ta küçük bir hücrede televizyonun karşısına geçip derdinizi anlatıyorsunuz. Hakim sizi televizyon ekranında dinliyor ve cezanızı veriyor. Siz hakimi, hakim sizin gül yüzünüzü görmeden işi bitiriyor. Hapishane-mahkeme modeli var, işi uzatmaya gerek yok.

Anayasa Mahkemesi biliyorsunuz evvelden Cinnah’ı çıktığınızda sol taraftaydı, şirin, küçük, beyaz bir bina, etrafında akasya ağaçları vardır, aldılar onu bir gün Ahlatlıbel’e götürdüler, dev bir bina, ışıklar, katlar, yemekhane, cafe, girişte elektronik kapılar. Eski bina SGK’ye verilmiş, para topluyorlar orda şimdi. Yeni bina güzel, ferah, ama ne KHK’lere bakıyor, ne hükümeti frenliyor, adı ve tabelası var, kendisi yok.
Bugün sözde Eski Türkiye’den Yargı Manzaraları anlatacaktım, Yeni Türkiye’den bir türlü zaman kalmadı ki, zamanı ve yeri iyi kullanamamak buna denilir işte, acemi yazar.