“Eskiden Gelecek Güzeldi”

Yusuf ALPER

Kırk yıllık şair Adnan Özer de roman yazdı. Tabii kırk yıllık dil bilinciyle, sözcükleri kırk süzgeçten geçirerek şiir yazan bir kişinin romanının kötü olabileceğini düşünmek olası değil. Gerçek şairler dili en iyi kullanmak zorunda olan ve yeteneği de olan kişilerdir. Adnan Özer, ayrıca yıllar içinde çok önemli yayınevleri kurmuş, önemli yayınevlerinde editörlük yapmış bir kişidir de. Böyle olunca, gerçekten Özer de harika bir dille, akıcı, kendini hızla okutan bir roman yazmış.

Eskiden umudumuz vardı ve çok güzeldi, diyor. Romanı otobiyografik özellikler taşıyor. Batman’daki şoke eden ilk gençlik yılları, 12 Eylül öncesinin siyasal olayları, gidilmeyen ya da öldürülme korkusuyla gidilemeyen üniversite, yayıncılık çıraklığı, dernek kurma, örgütle Küba ziyareti, aşağılanan ama aynı zamanda çok korunan, kollanan cılız bir delikanlının kişiliğini bulma çabaları, ebeveyn-delikanlı ilişkilerinde zaman zaman çok baskıcı zaman zaman sevecen tutumlarla çok da dengeli olmayan ilişkiler, aşkın nasıl bir şey olduğunu anlama, dünyayı ve insanları tanıma sancıları. Yoğun, çok özel, tutkuya varan bir aşk. 30 yıl sonra gidip aşkını arayıp bulma serüveni...

Aşk, siyasa, aranmalar, aile sıkıntılarıyla derin bir depresyon çukuruna düşüş. Yanlış ya da insana saygısız tıbbi yaklaşım sonucu yaşanan çok yoğun sıkıntı. Bütün bu süreçten geçerken ruhsal yapısının, insan oluşunun, var oluş sorunlarının sancısı...Bir yanda 12 Eylül öncesinin her gün onlarca genç öldürümleri, düşmanlaştırılmış grupların hatta kardeşlerin birbirlerini vurmaları, kahvehane taramaları, öte yanda polis devletine dönüşen ülkenin baskınları, işkenceleri…

Çok yararlı çalışmalar yaptığı için olmalı ki Küba’ya Uluslararası Sosyalist Gençlik Toplantısı’na götürülme ödülü. Bu hiç beklenmedik bir ödüldür. Küba’yı çok merak etmektedir. Karşılama çok sayıda grubun çaldığı hareketli Küba şarkılarıyla çok görkemlidir. Gönüllü görevliler vardır. Üniversite profesörü öğrencisinin emrinde aşçılık, temizlik yapabilmektedir. Bütün bunlar, ülkemizde hiç görmediği ve görmeyi de ummadığı şeylerdir. Kahramanımız “işte aşkımı buldum” diyeceği bir kızla karşılaşır. Bu aşktan öte bir tutkudur. Gencecik insanlar olarak sözler verilir. Küba’ya bir daha gitmek, onu; Margarita’yı bulmak ve onunla evlenmek hayaliyle yıllar geçer. Bir süre aşk mektupları bayram şenliği gibi gidip gelir. Umut kesilir. Küba’ya ancak 30 yıl sonra gidebilecektir. Günlerce tek başına Havana’yı baştan sona dolaşır, rastlamak için. Sonunda arkadaşlarından birine ulaşırlar. Kadın arkadaş “Turco”’yu tanır. Bulunur Margaritta. Coşkulu, gözyaşları içinde bir buluşmadır. Abi, kız kardeş, abla, anne, baba vb. her şey gibi. Aşk mı? Ne kalmıştır bilemiyoruz. Ama insani ilgiyi esirgemezler birbirlerinden.

Şiirsel, lirik bir dil. Dilsel zenginlik, insana ve aşka tutulan ayna... Neden Küba’da olası ki melez bir kıza âşık olmuştur? Aşk diye gerçekte yaşanan nedir? Margarita neyi temsil etmektedir? Kahramanımızın annesine mi benzemektedir? Yoksulluk ve yoksunluk içinde büyüyen ve özellikle ödipal iğdiş edici babanın “… bitli” diyerek doğrudan cinselliğini aşağılamasından dolayı güven duygusunu çok mu yitirmiştir? O nedenle mi Batman’lı delikanlılarla siyasal grup oluşturma eylemine girmiştir? Narsisistik ihtiyacı olduğu için mi Beyoğlu’nun arka sokaklarından daha tekinsiz yerlere, Batman mağaralarına gider olmuştur. Doğunun, garip, hüzünlü, bireyi ve kendini yok sayan insan ve aşk anlayışlarını dinlemiş, etkilenmiştir. Aynı zamanda İstanbul’a üniversiteye gelince de yoğun siyasal ortama kendini atması, gözünü budaktan esirgemeyen bir tutumla, özellikle “sen aslansın, kaplansın, bu işi en iyi sen yaparsın” diyen abilerin bu narsisistik ihtiyacını karşılamaları sonucu mu bu kadar gözü pekçe 12 Eylül öncesi oluşumlara dalmıştır?...

Tabii bütün bunları sadece babanın ettiği o söze bağlamak saçma olacaktır. Biliyoruz ki o cinsel aşağılayıcı deyim bu toplumda birçok bölgede, evde baba vb. tarafından kullanılmaktadır. Bir anlamda kültürün bir parçası olmuştur. Ama dış dünyanın yoksullukları, yoksunlukları, eşitsizlikleri, iktidarın topluma baskısı vb. sonsuz dış etken vardır. O nedenle de kahramanımız bunları yapmış olabilir. Vicdanı olan genç bir şair ve entelektüel adayı olarak. Estetik açıdan üst düzey, haz veren, topluma bilinç taşıyan, yansıtan bir roman yazmıştır. Yeni romanlarını da bekleyeceğiz. Kutluyorum Adnan Özer’i. Okuyucusu çok olsun. Edebiyata verdiği emekle fazlasıyla hak ediyor.

*Doğan Kitap, Haziran 2020, İstanbul.