Sizin bir anlayışınız var: başarı ve başarısızlık anlayışınız.

Sizin bir anlayışınız var: başarı ve başarısızlık anlayışınız. Kazanmak ve kaybetmek anlayışınız var sizin. İyi bir vatandaş, iyi bir kadın, iyi bir adam olmak yani kısacası bir «iyi» anlayışınız var kendinize göre bir de «kötü». Kim bilir zorlasak grilerinizi bile keşfedebiliriz belki izin verirseniz. Kendinize göre bir düzen, bir de düzene başkaldıranı bastırma anlayışınız var. Namus anlayışınız , namussuzluk anlayışınız, bir kibarlık, bir de kabalık anlayışınız var. Kurallarınız var. Belli ki çok katı. Doğrularınız, yanlışlarınız var. Doğru ve yanlış anlayışınız var, en doğru sandığınız belki de. Sizin de sevdiğiniz şarkılar, filmler, kitaplar, şiirler var.  Belki bizim sevdiklerimizden çok başka. Siz de gülersiniz bazen bizim gibi kendi komiklik anlayışınızla. Hatta ağlarsınız belki, tıpkı bizim gibi. Yani sizin de, bizim gibi yaptığınız şeyler vardır. Günahlarınız da vardır sevaplarınız da.
Bizim de bir anlayışımız var. Elbet sizinkilerden çok farklı ve sizin tarafınızdan bakınca belki de çok yanlış. Oysa böylesine ayrı yerlerde durmayı, böylesine düşman olmayı istemedik biz hiç kimseyle. Ama şimdi işler bu kadar çığrından çıkmışken, bu kadar artmışken haksızlıklar, sorular sormadan, merak etmeden duramıyoruz. Öfkemiz belki bastırılmışlığımızdan, belki yok sayılmışlığımızdan belki de uğradığımız haksızlıklardan geliyor. Doğa katliamlarını durdurmak isteyen, parasız eğitimi destekleyen insanlar da şiddete maruz kalabiliyorsa, terörist olarak karşımıza çıkarılıyorsa o yoldan dönmesi gerekenler kimlerdir? Emekli öğretmeni öldürülen, öğrencileri, gazetecileri hapse atılan bir toplum mudur yaşamak istediğimiz? Hopa tutukluları davasının iddianamesi şaka mı peki? Marx, Engels kitapları hala mı bir suç nesnesi? Bu iddianamenin 12 Eylül dönemindeki iddianamelerden farkı ne? Biz 2011’de değil miyiz ? Protestoyu terör kapsamına kim soktu? Biz bunları çok merak ediyoruz.
Ve biz, tutuklu olan suçsuz gencecik insanlar için vicdanınıza yaptığınız açıklamaları da merak ediyoruz. Belki bize de bir yararı olur. Çünkü bizim vicdanımız hiç rahat değil. İşte biraz da bu yüzden kendi yargı anlayışımızla, sindirme politikalarınızın karşısında duruyoruz. Biz «o kadın, kız mıdır kadın mıdır» dediğiniz kadınız, biz «eşkıya Hopa’ya inmiş» dediğiniz eşkıyalarız. «Bir tanesi de ölmüş, adını bilmiyorum üzerinde de durmak istemiyorum» dediğiniz o bir tanesi biziz. Ne dirisine, ne ölüsüne saygı gösterdiğiniz öğretmeniz. Evet bizi öldürdünüz, kalça kemiklerimizi kırdınız, saçlarımızı kestiniz, kitaplarımızı suç nesnesi bellediniz. Bizim düşüncelerimiz tehlikeli, isteklerimiz yasak. Ne namus anlayışımız bir sizinle, ne hak hukuk anlayışımız.

Ama bu konuların üzerinde durmayan gün gelir altından kalkamaz.