Eylemlerin önümüzdeki aylarda artması çok mümkün. Sadece motokurye, lojistik değil pek çok sektörde işçilere enflasyon altında zam dayatılıyor. Sermaye örgütsüz işçilere adeta 19. yüzyıl kapitalizmi dayatıyor

Esnaf değil işçi!

Pandemin ve pahalılığın yarattığı ağır geçim sıkıntısı ve yoksullaşmaya karşı itirazlar, tepkiler ve mücadeleler yaygınlaşıyor. 2021’in sonlarında insanca bir asgari ücret talebiyle başlayan işçi eylemleri, toplu pazarlıklar sırasında sendikalı işyerlerinde artan işçi eylemleri, sendikasız işyerlerindeki protesto eylemleri ve direnişler, zam protestoları ve son olarak başta kuryeler ve depo işçileri olmak üzere nakliyat, e-ticaret, metal, sağlık ve belediye işçilerinin eylemleri...
Pandemiyle beraber çalışmaları yoğunlaşan ve çalışma koşulları ağırlaşan kuryeler aslında salgının ilk günlerinden itibaren sendikalaşmaya başladılar. Ancak “platform” adı da verilen e-ticaret şirketleri işçilerin taleplerine baskı, tehdit ve hileyle karşılık verdi. Sendikalaşmayı engelleyebilmek için yasaya karşı hile (muvazaa) yoluna gidildi, şirketler bölündü, isim ve unvanları değiştirildi.


“Kendi hesabına çalışma” aldatmacası

Dahası “platform” olarak anılmayı tercih eden e-ticaret ve lojistik şirketleri ‘esnaf kurye’, ‘kendi hesabına çalışma’, ‘iş ortağı’ gibi sahte unvanlar altında ve aldatmacayla işçilerin yasal haklarını gasp etmeye çalıştılar. Özel istihdam büroları, paravan şirketler üzerinden taşeronlaşma ve güvencesizliği yaygınlaştırmak istediler. Daha önceki yıllarda taşeron-alt işveren, kiralık işçilik ve özel istihdam büroları yoluyla ile ne yapılmak isteniyorsa, şirketleri “platform” işçileri “esnaf”, “kendi nam ve hesabına çalışan” olarak göstermek de aynı amacı güdüyor: İşçileri iş hukukunun dışına çıkarmak, güvencesiz ve ucuz çalıştırmak.

Sektörde gelişmelere Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verileri üzerinden baktığımızda ne görüyoruz? SGK’nin “Taşımacılık İçin Depolama ve Destekleyici Faaliyetler” ile “Posta ve kurye faaliyetleri” olarak tasnif ettiği iki sektörlerde pandemi öncesinde (Kasım 2019) 312 bin sigortalı çalışırken Kasım 2021’de bu sayı 380 bine çıktı. Posta ve Kurye Faaliyetlerinde çalışan sayısı ise 50 binden 80 bine çıkmış. Posta ve kurye faaliyetlerindeki istihdam artışı yüzde 60 ile en yüksek sektörlerden biri olmuş. Ancak 80 bin kişi posta ve kurye faaliyetleri için oldukça sınırlı bir sayı. Bu alanda çok daha fazla çalışan olduğu biliniyor. Nitekim bunu anlayabilmek için SGK’nin kendi nam ve hesabına bağımsız çalışanlar (4/b) sayılarına bakmakta yarar var. Nitekim tarım hariç 4/b kapsamındaki sigortası sayısının pandemiye rağmen 350 bin kişi (yüzde 17 oranında) arttığı görülmektedir. Elimizde ayrıntı olmamasına rağmen 4/b kapsamındaki bu artışta “esnaf kurye” sayısının önemli bir yer tuttuğunu söylemek lazım.

E-ticaret ve lojistik alanında faaliyet gösteren şirketler kendilerine “platform” çalışanlara ise “bağımsız çalışan”, “çözüm ortağı, “iş ortağı” demeyi tercih ediyor. Ülkemizde bu alanda çalışan kuryeler “esnaf kurye” olarak tanımlanıyor. Dünyada da benzer bir eğilim olduğunun ve bu alanda ciddi hukuksal tartışmalar ve mücadeleler verildiğinin altını çizmek lazım. Bu yeni çalıştırma biçimi güvencesizliğin, eğreti çalışmanın (prekaryalaşmanın) yeni bir zirvesi olarak öne çıkıyor.

Kuryeler bağımlı çalışan

Aslında bu alanda büyük bir hile ve hak gaspı yaşanıyor. Platform adı verilen şirketler bütün özellikleriyle işveren özelliği taşıyor. İşi onlar buluyor, işin kurallarını onlar saptıyor. Siparişlerin hangi noktalardan nereye götürüleceğini onlar saptıyor, ne kadar süre ile götürüleceğini onlar saptıyor, hangi ürünlerin, hangi fiyattan taşınacağına onlar karar veriyor, bütün b u işlemin yapılacağı alt yapıyı, yazılımı ve algoritmayı bu şirketler sağlıyor. Dahası kuryelere bu taşıma ve teslimat için ödenecek miktarı da bu şirketler sağlıyor.

Kuryelerde “kendi nam ve hesabına bağımsız çalışanlar” değiller. Ne iş yapacaklarına ne zaman yapacaklarına, hangi usulle yapacaklarına, hangi fiyattan yapacaklarına, hangi araçları kullanacaklarına karar veremiyorlar. Bunun neresi bağımsız çalışma! Kurye işçiler ile platform şirketler arasında tam anlamıyla bağımlı çalışma ilişkisi var. Bu ilişkinin bir kargo şirketinde dağıtıcı olarak çalışan işçilerle bu şirket arasındaki ilişkiden farkı yok. Ancak platform şirketleri burada iş hukukunun yükümlülüklerinden kurtulmak için iş sözleşmesi ile işçi çalıştırmak yerine sözde hizmet alımı yapıyorlar.

Böylece platform şirketlerinin bünyesinde çalışanlarının sigorta primlerini kendilerinin yatırmaları gerekiyor. Kuryeler işçi olarak işlem görmeyince asgari ücret güvencesi ortadan kalkıyor. Pek çok kurye asgari ücret kadar bile kazanamıyor. İş kazası ve meslek hastalığı karşısında güvenceye sahip değiller. İşçi olarak çalıştıklarında dağıtım sırasında kaza geçirseler bu iş kazası olacakken şimdi trafik kazası geçirmiş oluyorlar. Kıdem tazminatı hakları, izin hakları yok. Çalışma süreleri alabildiğine belirsiz ve uzun. İş araç gereçleri (motor, telefon vb.) kendilerine ait. Böylece platform şirketleri iş mevzuatının bütün yükümlülüklerini hile yoluyla bertaraf etmiş oluyor. Asgari ücret yükümlülükleri olmuyor, izin verme yükümlülükleri olmuyor, çalışma sürelerine uyma yükümlülükleri olmuyor. Dahası işçilerin sendikalaşması yasal kılıfına uydurularak da engellenmiş oluyor. İşçiler sendikalaşamıyor çünkü işçi olarak görünmüyorlar. Böylece işveren başka bir engelleme “zahmetine” katlanmadan sendikadan da kurtulmuş oluyor. Kâğıt üzerinde her şey kılıfına uygun görünüyor.

Ekmek ve haysiyet mücadelesi

Bu sözde “bağımsız çalışma” tipiyle işçilerin iki yüzyılda elde etmiş olduğu haklar berhava oluyor. Bu yöntem şirketlere dakikalık işçi kiralama imkânı veriyor. E-ticaret şirketleri işçileri teslimat süresi için için kiralıyor, diğer zamanlarda boş bekletiyor. Bir ödeme yapmıyor. Dahası bir sonraki işin ne zaman olacağı belli değil. Bunun bilgisi önceden işçiye verilmiyor. Böylece çalışma süresi belli olmayan, çalışma zamanı belli olmayan devasa bir esnek ve keyfi çalışma düzeni ortaya çıkıyor. Sonuçta çalışma sürelerinin alabildiğine uzadığı, ücretlerin asgari ücretin altına gerilediği bir vahşi kapitalist çalışma ilişkisi ortaya çıkıyor. 19. yüzyıl kapitalizmi bile bu kadar keyfi değildi!

Üstelik bu vahşi kapitalist çalışma ilişkisi oldukça modern bir kisve altına ortaya çıkıyor. Gelişmiş yazılımlar ve algoritmalar, akıllı telefonlar ve tabletlerin kullanıldığı bu yeni çalışma düzeni bildiğiniz pespaye, 19. yüzyılın kapitalist çalışma ilişkilerini tekrar ediyor. Bu vesileyle fütüristik, teknolojist ve fantastik analizlerin biçimsel değişikliklere odaklanıp çalışma ilişkisinin özünü gözden kaçırdıklarını vurgulamak gerekiyor. En ilkel çalışma biçimleri en modern teknikler kullanıldığında da söz konusu olabiliyor. Tıpkı sanayi devrimin başlarında dönemin en modern makineleriyle ilkel çalışma ilişkilerinin ortaya çıkması gibi.

Eylemlerin önümüzdeki aylarda artması çok mümkün. Çünkü sadece moto-kurye veya lojistik alanında değil pek çok sektörde işçilere resmi enflasyon altında zam dayatılıyor. Sermaye örgütsüz işçilere adeta 19. yüzyıl kapitalizmi dayatıyor. Buna karşı işçilerin eylemleri, kendilerini savunmaları, hak aramaları hayatın olağan akışının gereği. Başka eylemler de yaşanacaktır. Yoksulluk ve haksızlık karşısında direnmek umut yaratır ve sirayet eder. Başka işçiler de bu kervana katılacaktır. Sendikalaşmanın zayıflığı ve işçi eylemlerin dağınıklığı ve tekilliği önemli bir zaaf olarak duruyor.

Yeni işçi eylemlerinin önemli bir bölümü hizmet sektöründe, yeni işçilerin eylemi olarak ortaya çıkıyor. Önemli bir bölümü sendikasız, sendikalı olmaya çalışanlar var. İşçi olmalarına rağmen, esnaf-kurye adında yasadışı çalıştırılanların işçi olma mücadelesi var. Şu an eylemdeki işçilerin neredeyse tamamı özel ve hizmet sektörü işçisi. Bu açıdan bakıldığında yeni kuşak farklı bir emek mücadelesi ile yüz yüzeyiz. 2022 işçi eylemleri yoksullaşma ve pahalılık karşısında kendini koruma çalışan işçilerin isyanıdır.

Son zamanlarda e-ticaret ve lojistik sektöründe yaşanan işçi eylemlerinin arkasında bu gerçekler var. Ağırlaşan ekonomik koşullar ve düşen ücret ve gelirler ise işçi eylemlerinin tetikleyicisi oldu. Kısacası bu sektörlerdeki işçiler ekmek ve haysiyet mücadelesi veriyor. Eylemlerde şaşılacak bir yön yok. Güneş çarığı çarık ayağı sıkıyor. İşçiler can havliyle nefsi müdafaa yapıyor ve yapacaklar.

Okuma ve kaynak önerileri:
Erkan Kıdak (2021). Kargo Taşımacılığında Kendi̇ Hesabına Çal��şma Aldatmacası Esnaf Kurye Modeli, TÜMTİS Yayınları, https://tumtis.org/v2/wp-content/uploads/kitaplar/esnaf_kurye_kitap_tumtis.pdf

Can Kaya (2021). “Eski iş, yeni güvencesizlik: Dijital emek platformları”, https://sendika.org/2021/07/eski-is-yeni-guvencesizlik-dijital-emek-platformlari-624957/

***

DİSK Tarihi 2. cilt yayımlandı

Editörlüğünü yapmaktan onur duyduğum DİSK Tarihi kitap dizisinin 1975-1980 dönemini kapsayan 2. cildi dün (13 Şubat 2022) DİSK’in 55. Kuruluş yıldönümünde yayımlandı. Kitaba arastirma.disk.org.tr/?p=8207 adresinden PDF formatında erişilebilir. Kitabın kâğıt baskısı önümüzdeki günlerde okurlarıyla buluşacak.

İlk iki cildi yayımlanan DİSK Tarihi kitabı DİSK’in mücadele ve deneyimini bugünlere ve yarınlara taşıma amacıyla hazırlandı. Kitap, DİSK’in yarım yüzyılı aşkın mücadelesini ve deneyimini birincil kaynaklara dayalı olarak kapsamlı ve nesnel biçimde ele almayı hedefliyor. Özgün arşiv kaynaklarından, binlerce belge, yayın ve fotoğraftan yararlanılarak hazırlanan kitabın 2. cildi 920 sayfadan oluşuyor. Kitabın birinci cildi 704 sayfaydı. Böylece 1967-1980 dönemini kapsayan iki cilt 1600 sayfayı aşmış bulunuyor.

DİSK Tarihi 2. cildinin de editörlüğünü 1. ciltte olduğu Aziz Çelik, yayın danışmanlığını ise Can Şafak ve Ergün İşeri yaptı. Kitabın araştırma, arşiv ve redaksiyon çalışmaları DİSK-AR uzmanları Deniz Beyazbulut ve Zeynep Kandaz tarafından gerçekleştirildi. Kitap tasarımını ise Can Kaya yaptı. DİSK Tarihi 2. cildine çok sayıda yazar katkıda bulundu: Aziz Çelik, Can Kaya, Can Şafak, Deniz Beyazbulut, Ergün İşeri, Fahrettin Engin Erdoğan, Faruk Pekin, Feza Kürkçüoğlu, Kıvanç Eliaçık, Meltem Azdemir, Nuran Gülenç, Necdet Okcan, Selim Mahmutoğlu, Tevfik Güneş ve Zeynep Kandaz.