Etel Adnan’da doğanın şiir, şiirin resim hali

Nagehan KARA

Etel Adnan’ın Pera Müzesi’nde 8 Ağustos’a kadar devam edecek olan “İmkansız Eve Dönüş”sergisinde doğa var. Doğanın resim ve şiir hali. Onun resimleri şiire, şiirleri resme benziyor. Birbirleri içine geçiyor, bazen birlikte, iç içe bazen yan yana yer alıyor. Adnan’ın“Ben öldüğümde evren kendisini çok seven birini kaybetmiş olacak.” sözleri, onun doğaya bakışını, doğayı resmine ve şiirine nasıl aktardığını, kendisini, belki de insanoğlunu doğa ile olan ilişkisinde nasıl gördüğünü çok güzel özetliyor. Onunki doğaya duyulan büyük bir sevgi, bir aşkhikayesi. Romantik dönemden sonra unutulduğunu düşündüğü doğayı sanat pratiğine taşıyarak yazı, imge ve semboller üzerinden okunabilecek bir doğa güncesi sunuyor.

İzmirli Rum bir anne ve Şamlı bir Osmanlı kurmay subayı babanın kızı olarak 1925 yılında Beyrut’ta dünyaya gelen Adnan çok dilli, çok dinli, çok kültürlü bir aile ortamı içinde ancak anne ve babasının ayrılmak zorunda kaldığı asıl evleri olarak özlemle andıklarıİzmir’den uzakta büyür. Hiç görmediği kayıp cennettir İzmir. Pandemi nedeniyle sergiye katılması mümkün olmayan Adnan, İstanbul’da bir sergi açmanın kendisi için biraz eve dönüş gibi olduğunu belirtiyor.

Adnan, 1949 yılında Paris’e gider, felsefe ve estetik okur. Sanat pratiğine şiirle başlar, edebiyat,gazetecilik, kitap, tiyatro oyunu gibi yazın alanıyla devam eder. Yaşadığı dönemde, Beyrut’ta evlerde tabloyer almadığını ancak 20 yaşından sonra resimle tanıştığını belirtir. 1958’de Amerika’da sanat felsefesi dersleri verdiği okulda kırmızı kare ve daire formu üzerinden ilk resimlerine başlar. Malevich’in siyah karesi nesneler dünyasının reddiyken, Etel Adnan’ın kırmızı karesi tam da doğa dünyasını işaret eder. Tuvali dikey kullanmak yerine sanki küçük not defterine şiirlerini yazar gibi masa üzerine yerleştirdiği küçük tuvallerine yaparresimlerini.Fırça yerine spatula ile çalışır, boyayı tüpten çıktığı gibi karıştırmadankullanır. Ara tonlar yaratmaya çalışmaz, ışık gölge, üç boyut, yanılsama hissi verme gibi dertleri yoktur. Doğrudan tuvale aktarır hislerini, doğayı. Ona göre bu bir içgüdü gibidir, doğaçlamadır.

1961-2021 tarihlerinde ürettiği iki işi karşılıyor girişte ziyaretçileri. Sanatçının 60 yıllık üretimine odaklanan sergide resimdendokumaya, seramiğe, desen ve şiiri birlikte kullandığı katlanabilir defterler, leporello’lardan videolarına kadar şiirlerinin de eşlik ettiği 112 eser yer alıyor. Adnan yeni dillere, kültürlere merakla yaklaştığı gibi yaklaşır yeni sanat pratiklerine, her öğrendiği teknik ve malzemeyi dahil eder üretimine. 96 yaşındaki sanatçı eser ve geleceğe dair yeni projeler üretmeye devam ediyor. Hala bir çocuk naifliği ile doğaya, dünyaya neşe içinde, merakla ve umutla baktığını söyleyebiliriz.

Çalışmalarında güneş, ağaçlar, dağ, dünya, ay, gök cisimleri, kısaca doğa, uzay, evren yer alır. Onun üretimi mimesis, doğayı taklit üzerine gelişmez. O her an oluş, değişim ve yenilenme içinde olan doğada değişmeyenin peşindedir. Sonluda sonsuzu, belki de yaşadığımız her eşsiz anı, o andaki doğayı yansıtma çabasındadır. Cézanne için nasıl ki defalarca resmettiği Sainte-Victoire bir dağ olmaktan çıkmış, bir mutlağa, bir resme dönüşmüşse, Kaliforniya’da yaşadığı evinin penceresinden görünen, tüm bölgeye hakimTamalpais Dağı da onun için bir eve dönüşmüştür. Yaşamı için bir referans noktası olarak alır onu. Her an değişen dünyamız, çevremiz ve bedenimizden farklı değişmeyen bir gerçeklik olarak her pencereyi açışında karşısında durur.Zeytin ağaçları, ağaçlar, babası ile izledikleri gökyüzü, gök cisimleri çocukluğundan referanslar taşır. Çocukluğunda insanın seyahat etmesininimkansız olduğuna inanılan Ay ise imkansızın olanaklılığına işaret eder belki de. Onun için ev, varlığını her an hissettiği, sanatının ana teması, doğa olabilir. Ne kadar uzak kalıp ayrılsak da dönüşün mümkün olduğu…