Google Play Store
App Store

Göç Araştırmaları Merkezi’nin İstanbul’daki göçmenlere ilişkin hazırladığı raporda barınmadan eğitime sorunlar ele alındı. Suriyeliler sınırlı eğitim alabiliyor, barınma ciddi bir sorun ve göçmenler Türkiyelilerle yoksulluk gettosu kurmuş durumda.

Etnik gettolar değil yoksulluk gettosu var
Fotoğraf: Göç Araştırmaları Merkezi

Mustafa KÖMÜŞ 

İstanbul, ülkede en çok göçmenin yaşadığı şehir. Öyle ki Esenyurt gibi bazı ilçeler göçmen nüfusuyla anılıyor.

Göç Araştırmaları Merkezi de İstanbul’da yaşayan göçmenlere ilişkin bir rapor hazırladı.

‘İstanbul İlçelerinde Kent Ve Göç İlişkileri’ başlıklı rapor, Didem Danış, koordinatörlüğünde hazırlandı. Danış’ın yanı sıra Ayşenur Ölmezses, Birgül Çay, Çisel Karacebe ve Yasir Bodur ise araştırmacı olarak yer aldı.

Rapor Esenyurt, Zeytinburnu, Beyoğlu ve Kadıköy’e mercek tuttu. Rapora göre Zeytinburnu’nda özellikle Türki cumhuriyetlerden göçenler ile Afganlar yaşarken Kadıköy daha çok Rusya ve Ukrayna’dan göçen göçmenler tarafından tercih ediliyor. Beyoğlu’nun farklı bölgelerinde hem yoksul hem de ‘expat’ diye ifade edilen yüksek nitelikli yabancılar yer alıyor. Kadıköy de genelde expat’lar tarafından tercih edilirken Esenyurt ve Zeytinburnu’nda ise ucuz işgücü olarak çalışan göçmenler yaşıyor. Raporda en dikkat çeken tespitlerden birisi ‘gettolaşma’ tartışmalarına ilişkin oldu. Rapora göre birçok yerde etnik gettolaşmadan ziyade ‘yoksulluk gettoları’ kurulmuş durumda.

Rapordan öne çıkan bazı tespitler şöyle:

İkamet izni olan veya kayıtsız olarak İstanbul’da yaşayanlarda dahil edildiğinde, İstanbul’da ki Suriyeli nüfusun 800 bin civarı, yani toplam nüfusun yaklaşık %5’i, olduğu tahmin ediliyor.

• İstanbul’un çeper ilçelerinde veya kenar mahallelerinde mevcut olan ucuz konut stoku göçmenlerin İstanbul’a gelmesini etkiliyor.

• Türkiye’de göçmenlerin yoğunlaştığı alanlar, Amerikan kentlerinde görüldüğü şekliyle “etnik getto” tanımına uymazlar. İstanbul’daki göçmen mahalleleri, yoksul ve kırılgan göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı bölgeler olarak kentin diğer dezavantajlı kesimlerinin de toplaştığı mekanlardır. O açıdan bir tür “yoksulluk gettosu” olarak tanımlanabilir.

• Düşük sosyoekonomik seviyedeki ilçelerde daha çok yasal statüsü olmayan, yoksul ve dezavantajlı göçmenler kümelenirken, yüksek sosyoekonomik seviyedeki ilçelerde aksi durum söz konusudur.

• Genç Afganlar sosyal ve mekânsal hiyerarşinin en altında yer almakta, çalışma hayatında “uysal ve çalışkan” olmaları takdir görse de, araştırma yapılan dönemde en çok şikayet edilen grup olarak ön plana çıkmaktadır.

• Emlakçılar da göçmenleri mağdur ediyor. Çoğu görüşmecinin çıkarcı ve kâr odaklı olmakla suçladığı emlakçıların hem mahalle dokusu hem de kiralar üzerinde olumsuz bir etkisi olduğu söyleniyor. Muhtarlar ve yerli sakinler emlakçıları başkası adına sözleşme yapıp “yabancıları eve doldurmakla”, emlakçılar ise mal sahiplerini açgözlülükle ve daha çok kâr elde etmek için ev kiralarını artırmakla suçlamaktadır.

• Eğitime erişim hakkı sadece kayıtlı çocuklara verildiği için, devlet okullarında göçmen öğrenci denildiğinde esas olarak Suriyeli çocuklardan bahsedilmektedir. Zeytinburnu, Esenyurt ve Beyoğlu gibi ilçelerde Afganistan veya Afrika ülkelerinden gelen göçmenlerin bir kısmı kayıtsız olduğu için, çocukları eğitim dışında kalmakta ve okul yüzü görmeden büyüyen bu çocukların büyük kısmı ailelerinin geçim masraflarına katkıda bulunmak üzere erken yaşta çalışmaya başlamaktadır.

• Suriyeli çocuklar devlet tarafından genellikle imam hatip okullarına yönlendiriliyor. Örneğin Zeytinburnu’nda bazı imam hatip okullarında öğrencilerin yüzde 90’a yakın Suriyeli çocuklardan oluşuyor.

• Hâlâ pek çok eksiği olmasına rağmen, Suriyeli öğrenciler İstanbul’daki okullarda büyük ölçüde kaynaşmaya başladı. Öğretmenler ve idareciler, Suriyeli çocukların okullardaki önemli sorunlarından biri olan zorbalık konusunda zaman içinde bir iyileşme olduğunu, başta Türkçe bilmedikleri için zorluk çeken çocukların zamanla kaynaştıklarını ifade etti.

• Entegrasyon ve birlikte yaşam konusunda en önemli bulgu “gönüllü değilse de kabullenilmiş bir uyum” sağlandığı yönünde oldu.

• Araştırma sırasında görüşülen hemen herkes son dönemde artan denetimlerden olumlu bahsederken; doktorlardan öğretmenlere, muhtarlardan işverenlere çoğu vatandaş Suriyelilerin “zaman içinde kurallara adapte olduklarını” ifade etti.

• Yoğun göç alan İstanbul’da yerli halk göçmenlerden “sessiz ve uysal” olmalarını ve kendilerine verilenle yetinip başka hak talep etmemelerini bekliyor. Önümüzdeki dönemde, göçmenlerin, özellikle de Suriyelilerin, hak talep etmeye başlaması toplumsal gerilim hatlarından biri olabilir.

***

KAMUSAL KAYNAKLAR EŞİT PAYLAŞILMIYOR 

Esenyurt: 

•Konut fazlalığı ve ucuz konut imkanı ile göçmenleri bölgeye çekmektedir.

•Bazı iş kollarında yerli çalışan bulunamadığı için yabancı işgücü önemli bir boşluğu doldurmaktadır.

•Göçmenlerin kendi işletmelerinin, marketlerinin, kafelerinin bulunduğu “Şam sokağı” olarak bilinen bölgede, göçmenlerin kendi içlerinde sosyalleştiği ve yerel halk ile ayrı durduğu görülmektedir.

•Bölge halkının algısındaki göçmen ve yabancı nüfus sayısı resmi verilerin çok üzerindedir.

•Mesken sayısındaki artışın, altyapı ve kamusal alanlarda aynı oranda olmaması ile birlikte kamusal kaynakların paylaşımında eşitsizlikler ve beraberinde gerilim noktaları oluşmuştur.

•Ev sahiplerinin daha fazla kira isteyebilmesi, işverenlerin eleman açığını ucuz maliyetle karşılayabilmesi nedenleriyle göçmenleri tercih etmesi karşısında, bölge halkı artan kiralardan ve işsizlikten göçmenleri sorumlu tutuyor.

İŞGÜCÜNÜ KARŞILIYORLAR 

Zeytinburnu:

• Suriyeliler ve Afganların yaşam alanları giderek birbirinden ayrışıyor.

•En yoğun iş alanı olan tekstil sektörünün ihtiyaç duyduğu vasıfsız işgücü yabancı uyruklular tarafından karşılanmaktadır.

•Artan denetim ve kontrol uygulamaları sonucu sınır dışı edilmelerden sonra işgücü eksikliği yaşanıyor.

•Eğitimciler Suriyeli öğrencilerin ana dil seviyesinde Türkçe konuşabildiğini belirtiyor.

•Oturumlarını yenileyemeyen Afgan ve Özbek çocukların büyük bir bölümü, eğitimin dışında.

•Zeytinburnu sakinleri, Suriyeli göçmenlerin çok büyük ölçüde Türkiye’ye uyum sağladığını düşünmektedir.

•Zeytinburnu’nda Suriyelilere ait bir sivil toplum kuruluşu bulunmazken orta Asya kökenli gruplara ait 13 dernek ve iki vakıf bulunmaktadır.

EMNİYETTEN ŞİKÂYETÇİLER 

Beyoğlu: 

•Mahalleleri sınıfsal farklılıklar barındırmakta ve bu durum göçmen profilini, göçmenlerin ikamet tercihlerini etkilemektedir. Rusya - Ukrayna Savaşı ile birlikte savaştan kaçan Rus ve Ukraynalıların ülkelerinden ayrılırken sahip oldukları maddi güç imkânlar sebebiyle ilçede Cihangir, Çukurcuma gibi yüksek kiralı mahallelerde barındıkları görülmüştür.

• İlçedeki turizm, eğlence, yeme içme, imalat gibi sektörlerin kayıt dışı çalışmaya olanak sağlaması ilçenin tercih edilmesindeki önemli sebeplerdendir.

•Kiralarda yaşanan artışla birlikte birkaç aile evlerini birleştirerek yaşamaya çalışıyor.

•Tarlabaşı bölgesinde yaşanan güvenlik sorunu, emniyet güçlerinin bölgedeki bazı figürlerle çarpık ilişkilenmeleri, belediyenin hizmet konusundaki yetersizliği ve bu bölgede yaşayan kişilerin ihtiyaçlarını görmezden gelmeleri yerelin temel şikâyetleri arasında yer almaktadır.

ESKİ KONUTLAR GÖÇMENLERE KİRALANIYOR 

Kadıköy: 

• Kentli, eğitim seviyesi yüksek; eğitim ve uzmanlık gerektiren ekonomik faaliyetlerin yaygınlığı sebebiyle kırılgan gruplardan göçmenlerin ikamet etmek için seçtikleri bir yerleşim yeri değildir.

•Özellikle Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası Kadıköy’e gelmiş olan sosyoekonomik açıdan imkânları daha geniş göçmen grupları için en çok tercih edilen bir ilçe haline gelmiştir.

•Geçici koruma altındaki Suriyelilerin ikameti çok düşüktür.

•Görece sosyoekonomik profilin düşük olduğu göçmen gruplar Fikirtepe’de ikamet etmektedir. Kentsel dönüşüm bekleyen eski konutlar, göçmenlere kiralanmaktadır.

•Göçmenler tarafından güvenli ve canlı sosyal hayata katılımı olan bir yer olarak tanımlanmaktadır.