HIDIR ELİGÜZEL Süreyyya Evren, Can Yayınları’ndan çıkan son kitabı ‘Evsel Dönüşüm’de 1990 – 2019 arasında yazdığı öykülerini ve öykü kitaplarını bir araya getiriyor . Yazarın, 30 yıla uzanan öykü yazarlığının seyrine tanıklık edilebilecek ‘Evsel Dönüşüm’ ile okuyucular, Evren’in ‘ev’ formunun farklı boyutlarını keşfettikçe öykülerin düşünsel ve edebi katmanlarına hayran kalacaklar. Toplumsal cinsiyet, kimlik, uygarlık, göçmenlik, […]

Ev dönüşüyor, atlaslar da

HIDIR ELİGÜZEL

Süreyyya Evren, Can Yayınları’ndan çıkan son kitabı ‘Evsel Dönüşüm’de 1990 – 2019 arasında yazdığı öykülerini ve öykü kitaplarını bir araya getiriyor . Yazarın, 30 yıla uzanan öykü yazarlığının seyrine tanıklık edilebilecek ‘Evsel Dönüşüm’ ile okuyucular, Evren’in ‘ev’ formunun farklı boyutlarını keşfettikçe öykülerin düşünsel ve edebi katmanlarına hayran kalacaklar.

Toplumsal cinsiyet, kimlik, uygarlık, göçmenlik, entelektüel uzam, siyasal söylem ve gündelik hayat vb olgular farklı öykülerde yüzeydeki katmanı oluşturmakla birlikte, ‘Evsel Dönüşüm’de ‘ev’ imgesinin ikinci bir katman olarak yer alması elbette yazarın kurgusal evreniyle yakından ilgili. ‘Evsel Dönüşüm’, her okuyucunun elinde farklı katmanlarında biricikleşecek bir kitaptır. ‘Ev’ değişen bir form olarak Evren’in ilk öykülerinden itibaren kendini duyumsatıyor. Kitapta evi birbirinden farklı olarak konut, yuva, aile üyeleri, yurt, toplumsal birimleri ifade eden formlarda görüyoruz. ‘Evsel Dönüşüm’, okuyucusuna, “siz yola devam edin o sizi gideceğiniz yere götürür” demektedir. Bu nedenledir ki, insan eylemlerinde önemli bir yer tutan ‘ev hali’ ile insanın kendisine ait olan ve özlemini duyduğu coğrafyayı anımsatan evindelik duygusunun yönlendirmemiş olduğu bir kültürden bahsetmek çok güçtür. Ev ister bulunmaya devam edilen istenirse kişinin kendisini bulmak için hesaplaşması gereken aşinalık olsun, esasında kişinin ‘benliğinin’ inşa edildiği zamanmekândır.

TARİH ATLASI ANLATISI

Okuyucuların öykülerde yan rollerde olabileceği ‘Evsel Dönüşüm’deki bazı bağıntılar ancak edebi bir antropolojik kazı sonrası ortaya çıkabilir. Kitabın son öyküsü olan ‘Zenginler Fakirleri Dövemez’de (1991) Sencer Bey’in, ytong’un üzerine bir el ateş etmesi üzerine Çelik Bey, “Rize’deki evlerde aranan özellikler başkadır, İstanbul’dakilerde arananlar başka (474)” diyerek özgünlükleri tarif ediyor. Kitaba da adını veren ‘Evsel Dönüşüm’de (2013) ise evi baştan aşağı yenilenen ve bu ‘yenilenme’ çalışmaları sürecinde eşi öldürülen, çocukları kaçırılan kahramanın evine Yüksek Türk Hayat Standartları’na uygun kapının takılması oldukça çarpıcıydı. Ev imgesinin edebi niteliğinin ötesinde toplumsal değer olarak farklılaşması kitapta ‘olağanlaşan’ ayıltıcılardan yalnızca biri. ‘Zenginler Fakirleri Dövemez’de ‘ev’ Rizeliyi tanımlayan kültürel ve etnografik bir karşılığa sahipken, ‘Evsel Dönüşüm’de ev, sadece müteahhitlik operasyonunun kapsamında değerlendiriliyor. Oysa ki, ev ile kurulan ilişkinin dönüşümü aynı zamanda toplumsal ve bireysel olarak dünya ile kurduğumuz ağın da dönüşümünü işaret etmektedir. Evren, kahramanları aracılığıyla Türkiye’nin ve Dünya’nın başkalaşmasını bir tür tarih atlası anlatısıyla sunuyor. Ancak, farkında olunması gereken nokta, Evren’in atlası kronolojik bir sırayla ilerlemiyor. Bu sadece tarihsel olarak son öykülerinin başta olmasıyla ilgili değil. Evren’in postmodern edebiyatın temel niteliklerini kullanarak kurguda ve üslupta yarattığı ‘yerindesizlik’, atlasları elinde olan okuyucu için bile farklı ‘yurtlarda’ gün ışığına kavuşmasına neden yol açabiliyor.

PARÇACIL ANLATILAR

Kitapta yer alan öykülerde bir anda çok zamanlı bir anlatının içinde kaybolan okuyucu, tüm öykü boyunca adı sanı duyulmamış karakterlerin öyküye dahil olmasıyla sonlanan öykülere şahit olduğunda ilkin bir refleksle tekrar öyküyü gözden geçirerek, bu öyküyü sonlandıran kahramanları nasıl gözden kaçırdığını araştırmak isteyecektir. Bir diğer nitelik de özellikle ‘Buruşuk Arzular’ öykülerinde yoğunlukla hissedilen ‘durum /parçacıl’ anlatılardır. Bitmemiş olayları ve bireyden topluma doğru genişleyen meseleleriyle okuyucuların bir kısmı rahatsız edilmek istemeyebilirler. Parçacıl öykülerin yanı sıra bilinç akışı tekniğiyle kahramanın duygu ve düşüncelerinin bir anlatı etrafında aktarıldığı öykülerin sonunda okuyucular tekinsiz halde kendisiyle başbaşa kalabilir. Tıpkı kızının evine yerleşip kaçan Cecilia ile seçimlerin hemen ardında yok olan C9 Mahallesinin silikleşen seçmenleri Suat ve Suna gibi öyküler en nihayetinde yalnızca okuyuculara kalıyor.

SAHİPLENDİRİLMEYEN YURT

Evin bir form olarak öykülerde sıkça karşımıza çıkan hallerinden biri de ‘sahiplendirilmeyen yurt’ biçimidir. Bir hırsızın girdiği evdeki göçmeni polise şikâyet etme cesaretini gösterdiği ‘Mobil Tohumlar’da; Hrant Dink cenazesinde tanışan iki öykücünün kafadan 301’e dalacak bir öykü yazma macerasını okuduğumuz, ‘İki Yeni Arkadaş Nasıl Öykü Yazar?’da; Kürtçe kursuna giden iki genç Kürt kadının öyküsünü takip ettiğimiz ‘Sıvacılar’da yurt olgusunun bölüştürücü niteliklerinin toplumsal nüvelerine denk geliyoruz.

Evren’in evlerinin kimileri işgal edilmiş, kimileri işgal sonrası yeniden düzenlenmektedir. Ev artık, sınırsız bir biçimde Dünya’nın kendisidir. Ancak, Dünya insanın kültürel kodları nedeniyle sentetik ayrımlarla kaplıdır. Kitapta arka arkaya yer alan ‘Saç’ ve ‘Ceza Sömürgesi’ öykülerinde sömürgeci ile sömürülen arasında ilişkinin dinamiklerini somut kahramanlar üzerinden okuyabiliriz. Bir tutam saçın ardından barışçıl bir karaktere dönüşen ‘kafa derisi yüzen’ cani komutan imgesi günümüz militer toplulukların yansıması olarak imgelenebilir. ‘Ceza Sömürgesi’nde de sömürgecinin ezilen halkı sindirmek için kullandığı ilkel bir işkence aletinin, ‘kurtuluş sonrasında’ oldukça modern haliyle ‘ezilen halk otoriterlerince’ kullanıldığı okuduğumuzda modern devletlerin ve toplumların esasında birer ruh-infaz makinesine dönüştüğünü söylemek kolaylaşıyor.

İNSANIN YÜREĞİNİN OLDUĞU YER

İnsanlık bir yandan, aşina olduğu bir mekânı kendince forma sokmak için çok fazla zaman ve enerji harcıyorken aynı anda istikrarı ve düzeni sağlamak için çabalıyor. Diğer yandan da ev ile gelen güvenlik hissinin macera ve yenilik güdüsüne koyduğu sınırların ardındaki özgürlüğün peşinde olan insanlık, kişisel ve toplumsal gelgitlerini tam da bu ikili karşıtlığın arasındaki salınımlarda fark ediyor.

Evren, uzun yıllara ve birbirinden bağımsız şekilde oluşan kitaplarındaki temalara rağmen kurgusal oyunları, metinlerarası çağrışımları ayrıca da düşünsel meseleleriyle okurunu kahramanlarıyla atlasında gezintiye çıkarıyor. ‘Evsel Dönüşüm’, 30 yıllık büyük öykünün kendisi, belki de.

Ne de olsa, ev, insanın yüreğinin olduğu yere kuruluyor.