Ev hapsi açıkça hak ihlali

Buse İlkin Yerli

AKP’li Melih Bulu’nun Boğaziçi’ne rektör olarak atanmasına karşı başlayan eylemlerde çok sayıda öğrenciye adli kontrol tedbiri olarak ev hapsi verilmesine tepkiler sürüyor. Kişinin bileğine elektronik kelepçe takılarak konutu terk etmemesi sağlanan ve 2012’de başlayan ev hapsi uygulaması beraberinde hak ihlallerini de getiriyor. Avukatlar İbrahim Pehlivan ve Damla Atalay, ev hapsi uygulamasının hukuki boyutunu BirGün’e değerlendirdi.

Tutuklama tedbirinin kuvvetli suç şüphesi, delil karartma ve kaçma şüphesi gerektirdiğini hatırlatan Avukat Pehlivan, ancak 2911 sayılı yasaya muhalefet suçlamasında delil karartma ya da kaçma şüphesinin olmadığına vurguev-hapsi-acikca-hak-ihlali-841837-1. yaptı. Avukat Pehlivan, şunları dile getirdi: “Kişilerin hakkını ihlal ettiği çok açık. Hâkim kişileri görmeden adli kontrol verip serbest bırakıyor. Tutuklama kişiye verilen cezadan düşer ama adli kontrol düşmez. Haksız tutuklama olmadığı için tazminat talebinde bulunması mümkün değil. Ev hapsi, hürriyeti tümüyle ortadan kaldıran bir uygulama. Tutuklamadan tek farkı süreci cezaevinde değil evinde geçiriyor olmak. Hem uygulaması hem yöntemin kendisi hem doğurduğu sonuçlar hak ihlali.”

Devlet sorumluluk üstlenmeyecek

Avukat Damla Atalay ise şunları söyledi: “Bu süreçte konutu terk etmeme adli kontrolü verilen kişilere yönetilen suçlama 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet.ev-hapsi-acikca-hak-ihlali-841838-1. Öncelikle şu hususu belirtelim; bir kişi hakkında adli kontrol tedbiri ancak tutuklama nedenlerinin varlığı halinde uygulanabilirken katalog suçlar arasında olmayan bir başka deyişle belli tedbirlerin uygulanmasını gerektirmeyen Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefetten suçlanan kişiler hakkında da son yıllarda yaygın olarak imza ve yurt dışı yasağı gibi her şekilde kişi hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı adli kontrol tedbirleri uygulamasıyla karşı karşıyayız. Ancak özellikle yaşadığımız son süreçte konutu terk etmeme gibi son derece ağır bir adli kontrol tedbiri uygulaması söz konusu. Konutu terk etmeme tedbiri ya da daha bilinir adıyla ev hapsi en az tutuklama kadar ağır, özgürlük ve hak ihlaline yol açan, ölçülülük ilkesine aykırı bir uygulama. Tutuklama esnasında kişi devletin sorumluluğunda olduğu halde ev hapsinde kişinin ekonomik, yaşamsal her tür sorumluluğu kendi üzerinde. Çalışamayan, eğitimine devam edemeyen kişiler hayatlarını idame ettirebilmek için gerekli ihtiyaçlarla tüm bu süreçte kendileri başa çıkmak durumundalar. Bununla birlikte bu kişiler dosya kapsamında terör suçlaması olmadığı halde iktidar tarafından terörist ilan edilerek hedef haline getirildiler. Kaldı ki dosya kapsamında bu yönde bir suçlama olsaydı dahi haklarında kesinleşmiş bir hüküm bulunmayan kişilere yönelik bu ithamlarla masumiyet karinesini açıkça ihlal eden iktidar bir de bu kişileri belirli kesimlerin hedefi haline getirdiler. İktidarın bu ithamlarla hedef haline getirdiği kişiler için hiçbir güvenlik tedbiri alınmadan konutu terk etmeme tedbiri verilerek bu kişilerin tehlikeye atıldığını da göz ardı etmemek gerek. Kişilere yönelik herhangi bir tehlike meydana gelirse devlet sorumluluğu dahi üstlenmeyecek. Kişi yargılama sonunda ceza alırsa tutuklukta geçen süre cezadan düşüldüğü halde, ev hapsi adli kontrol olarak kabul edildiği için bu süreç cezadan mahsup edilmeyeceği gibi; beraat ettiğinde tutuklukta geçen süre için tazminat talebinde bulunabilecekken ev hapsinde geçen süre için bunu da talep edemeyecek.”