“Hükümet ‘EVET’i anlatmıyor?” diye soruyorlar. Nasıl anlatsın ki? Siz “devleti devlet gibi değil, şirket gibi yönetmek istiyoruz. Milletimizin iradesini, haklarını ve ülkeyi tek adam rejimine dayalı şirketin CEO’suna devretmeyi istiyoruz” tezini nasıl anlatabilirsiniz ki?

“Haklarınızı ve devleti istiyorum” diyerek oy istenir mi?

Elbette istenmez. O nedenle havadan sudan konuşmalar yapıyorlar. Avrupa’ya çatıyorlar, Kılıçdaroğlu’nun SSK Genel Müdürlüğünü, Aleviliğini dillerine doluyorlar. Biraz Yavuz, biraz Fatih diyerek ecdatlarına gönderme yapacaklar. Duble yolu unutmayacaklar, biraz öfke, bolca hamaset, araya şiirler, dinsel ayetler ve biraz da aba altında sopa göstererek oy isteyecekler.

Tek adam rejimini düzenleyen Anayasa maddeleriyle ülkenin ve halkın yaşamında geri dönülmez tahribatları, hamasetle örtüyorlar. AKP bilerek anlatmıyor.

Neden? Çünkü demokratik, kamucu, toplumcu, laik, sosyal, katılımcı, şeffaf, denetlenebilir ve insan hakları hukukuna dayalı parlamenter düzene karşı olmayı nasıl anlatabilirsin ki?

Referandumu anlatan güzel bir laf var; “kasap et derdinde, koyun can derdinde”.

Referandum ile getirilen değişiklik salt tek adam yönetimi değildir. Aynı zamanda devleti şirketleştirmektir.

Devleti Şirketleştirmek

Küresel ölçekte, tek adama dayalı yeni güç arayışlarının temel özelliği, sadece iktidarı değil, devleti, kamu mülkiyetini ve halkın demokratik, siyasi ve medeni hakları ile birlikte ele geçirmektir.

Örneğin, ABD Başkanı Donald Trump sadece bir seçim kazanmakla kalmıyor. Devleti de aile şirketine dönüştürmek istiyor. Ailesi ile birlikte Beyaz Saray’a çıkarma yapması, bu nedenle tesadüf değildir.

Devleti ve siyasal yönetimi yeniden biçimlendirmek için kapsamlı bir stratejiyle saldırıyorlar. Devlet ve yönetim biçimini yeniden şekillendirme sürecinin ve biriminin başına, bizzat sözünden çıkmayacak damadı Jared Kushner’i getirmesi ve kızı İvanka Trump’ı da danışman olarak ataması bu stratejinin parçasıdır.

Kushner “Amerikan İnovasyonu Beyaz Saray Ofisi” adı verilen yeni birimin şefi olacaktır. “Amerikan İnovasyon Şefi”!

İnovasyon ne demek?

Değiştirilmiş ürün, mal, hizmet ve bunların yeni bir pazarlama yöntemidir. Aynı zamanda kâr odaklı iş yeri organizasyonun yönetimidir.

Neymiş; hedef devleti şirketleştirmek!

Peki bir devleti ve kamu hizmetlerini yönetmek ile bir şirket yönetmek aynı şey mi? Kesinlikle hayır!

Kamucu devlet demek, devletin asli sahibinin halk olduğu gerçeğine dayanır. Devlet halkın kendisidir. Kamusal kimliği olan siyasal devlet yönetimi ile özel kimliği olan şirket yönetimi aynı şeyler değildir.

Devlet halkı için vardır, şirket ise sahibi ve kâr için!

Halkın oy, seçme ve seçilme hakkı ile verdikleri yetkiler siyasetin kamucu ve kamu yararı hizmetler hedefine hizmet eder. Devlet halk odaklıdır. Kamu görevi için alınan yetkiler, kişisel amaç ve özel şirket aklına göre kullanılmaz.

Başkanlığı CEO’laştırmak

Fakat gerçek şudur; Tek adam rejimleri halkın ve kamunun çıkarlarını düşünmez!

Mesele şu; Trump ailesi, ABD halkından aldığı yetkinin kapsamı dışında, kendi özel şirketleri ve holdinglerindeki yönetim birimlerinin aklı ile devleti yönetmek istiyor. Devleti kamuya ait değil, özel mülkiyetlerine ait işletmeler gibi yönetmek istiyor.

Daha net ifadeyle iş dünyasının ve sermayenin kurucu fikirlerine göre, devleti şirketleştirmek, başkanı CEO’laştırmak, kamu hizmetlerini ürünleştirmek, kamu hizmet üreticilerini pazarlamacı ve halkı ise müşteri haline getirmek istiyorlar.

Trump’ın damadı Kushner bu yıkımı “Devlet büyük bir Amerikan şirketi gibi yönetilmeli. Biz, müşterilerimiz, yani, vatandaşlar için başarılı ve etkin olabileceğimizi umuyoruz” diyerek itiraf ediyor.

Yani devlet şirketleşecek!

Siyasetçi pazarlamacı olacak!

Vatandaş müşteri haline getirilecek!

Sağ liberalizmin teşvik ettiği ve desteklediği, tüm tek adam rejimleri sadece iktidar ve yönetim için değil, devleti de şirket gibi ele geçirmek için sınırsız yetkilerle donatılmasını ister. Zira sermayenin küresel ölçekte serbest ve kuralsız dolaşımını arzular. Unutulmasın; şirketlerde demokrasi olmaz. Şirket gibi devlet yönetenler de demokrasiyi karşıdır.

ABD ve sağ liberalizm Türkiye gibi ülkelerdeki rejimlerin tek adam lehine değişmesini, bu nedenle çok arzular.

Türkiye’de Tek Adam Rejimini Önce ABD İstiyor.

Türkiye’de Başkanlık ve tek adam rejim arzusunun en çarpıcı ifadesi, eski CIA Türkiye şefi Paul Bernard Henze’nin 2006’da Beyaz Saray’a sunduğu Türkiye raporunda dile getirilmiştir. Henze’nin, Türkiye’de başkanlığı arzuladığı ve açıkça savunduğu rapor: “Türkiye’nin bu şekliyle, Amerikan politikalarının yanında olacağından emin olamayız.

-Ülkeyi kuranlar, denetim mekanizmasını çok sıkı tutmuşlar.

-Hükümeti ikna ettiğimizde Meclis;

-Meclis’i ikna ettiğimizde, ordu;

-Orduyu ikna ettiğimizde yargı karşımıza geçebiliyor.

Eğer Amerika’nın çıkarı Türkiye’de bir federal devlet kurulması ise mutlaka ve öncelikle:

-Yargı, ordu, Meclis ve hükümeti tek elde toplayan başkanlık rejimine geçilmelidir.

-Bir kişiyi ikna etmek, birbirini denetleyen yapıyı ikna etmekten çok daha kolay olacaktır.

Eğer o bir kişi Amerikan çıkarlarını yardım etmek konusunda tereddüt ederse, bir kişi üzerine kurulmuş yapıyı yıkmak Amerika için sorun olmaz” diyor.

Yani ABD ve sağ liberalizm EVET’çiler kadar Türkiye’de tek adam rejimi savunuyor.

AKP’nin ve MHP yönetimin Türkiye için arzuladıkları hem ABD’nin devleti şirketleştirme hem de eski CIA Türkiye şefi Paul Bernard Henze’nin raporundaki önermelerden farklı değildir.

Nasıl mı?

Onu da bir sonraki yazıya bırakalım.