Kadınların eviçi iş yükü pandemide yüzde 60 arttı. Evden çalışmaya başlayan ya da işsiz kalan çocuklu kadınlarda bu artış 5 kata kadar çıktı. Araştırmacılar Öztürk ve Üstünalan pandeminin cinsiyetini anlattı.

Eviçi iş yükümüz katlanarak arttı

Ömür ŞAHİN KEYİF

Tüm dünyada yaşamı pandemi dolayısıyla en çok etkilenen gruplardan biri kadınlar oldu. Şiddet, güvencesiz çalışma ve işsizlik oranları arttı. Kapanmalar sırasında devletin karşılamadığı bakım hizmetlerini kadınlar omuzladı, bir yandan da profesyonel işlerini evden sürdürmek zorunda kaldılar.

Kadınların yaşadıklarını Yıldız Öztürk, Dilek Üstünalan ve Belce Metin ‘Pandemi sürecinde kadınların ev içindeki deneyimleri ve evde kalma duyguları’ isimli araştırmayla ortaya koydu. Araştırmacılar Öztürk ve Üstünalan, pandeminin kadınlara etkisini BirGün’e anlattı.

ŞİDDET ARTTI

Yıldız Öztürk, “Çalışma hayatından çıkıp tamamen eve dönmek zorunda kalan kadınların bağımsızlık alanları iyice daraldı” diyor ve ekliyor: “Pandemi şiddet vakalarının tetiklendiği bir ortam yarattı.”

Kadın örgütlerinin raporları da bu tespiti doğrular nitelikte. Mor Çatı’nın Koronavirüs Salgını Süresince Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele İzleme Raporu’na göre, kadınlar çeşitli bürokratik engeller, yerel yönetimlerin üzerine düşen görevleri yerine getirmemesi, 6284 sayılı Kanun’un uygulanmaması ve yanlış bilgilendirme gibi nedenlerden dolayı, kendilerine şiddet uygulayan erkeklerle aynı evde kalmak zorunda kaldılar.

Öztürk’e göre sorun, “Neoliberal yönetim sisteminin bir sonucu olarak hükümetlerin sığınaklara ve sosyal hizmetlere yönelik bütçe planlaması yapmaması.”

evici-is-yukumuz-katlanarak-artti-875934-1.
Yıldız Öztürk

DAHA FAZLA EVDELER

Araştırma bulgularının yer aldığı makaleye göre kadınların “daha güvencesiz veya daha düşük ücretli işlerde” çalışmaları, erkeklere göre daha fazla evde kalmak zorunda olmasına neden oluyor. Okullar ve kreşler kapandığında çocuk bakımı sorumluluğunu da üstlenen kadınlar, evdeyken erkeklere göre daha meşgul olduklarından, dışarıyla ilişkileri de daha fazla kesintiye uğruyor.

Kadınların ev içinde harcadıkları emek sürelerinde artış yaşandığına dikkat çeken Öztürk, durumu şöyle anlatıyor: “Bakım emeği yükü tüm dünyada kadınların omuzunda. OECD'nin raporuna göre Türkiye'de kadınlar ücretsiz işlere günde ortalama 5 saat 8 dakika zaman ayırırken, erkekler yaklaşık 1,5 saat zaman ayırıyor. Pandemi süreciyle birlikte ise bu durumun açık bir şekilde kadınların gündelik yüklerini ağırlaştıran bir yeniden üretim krizine döndüğünü söyleyebiliriz. Pandemiye özel, fiziksel ve duygusal yükler eklendi.”

Araştırma kapsamında yapılan görüşmelerden çıkan sonuca göre, kadınların ev içi iş yükleri pandemi sonrasında ortalama yüzde 60 oranında arttı. Pandemi sürecinde evden çalışmaya başlamış ya da işsiz kalmış çocuklu kadınlarda, bu artış, öncesinin 5 katına kadar çıktı.

‘YARI AÇIK CEZAEVİ’

Araştırmacı Üstünalan, ‘hayat eve sığar’ söyleminin kadınlar üzerindeki etkisine şöyle değiniyor: “Öncelikle evde kalanlar, bununla birlikte kişisel ve sosyalleşme alanlarını; özgürlük alanlarını kaybedenler, erkeklerden daha çok, kadınlar oldu. Bu söylem ve birlikte gelen hareketlilik kısıtları kadınları daha fazla etkiledi. Araştırmamızın katılımcıları, pandemi döneminde özgürlüklerini kaybettiklerini özellikle vurguladı. Bir katılımcı, pandemi döneminde evini ‘yarı açık cezaevi’ gibi gördüğünü söylerken, temizlik işçisi olan bir katılımcı ise işe gittiği günleri evden çıkıp özgürleşme olarak gördüğünü.”

evici-is-yukumuz-katlanarak-artti-875935-1.
Dilek Üstünalan

EMEK DEĞERSİZLEŞTİ

Evde kalanın daha yüksek oranda kadın olması ve erkeklerin dışarıda ‘tehlikeyi göze alarak’ çalışmak zorunda kalmaları, kadını bir yandan işini yapmaya bir yandan da ev işleri ve çocuk bakınımı tamamen üstlenmeye itti. Fakat Üstünalan’a göre, “evde olduğu için yaptığı profesyonel iş daha az görünür oldu. Kadınların duygusal yükü arttı. Kadınlar ev içinde birçok işi üst üste binen zamanlarda yaptıkları için, işi tanımlamak da zorlaştı.”

Araştırma kapsamında görüşülen bir kadının anlattıkları durumu özetliyor: “Evdeki yükün çoğu bendeydi. Yemek, evin temizliği, kıyafetlerin dezenfekte edilmesi… İlk 2-3 hafta bayağı zorlandım. İlk zamanlarda eşim ‘Bugün ne yapacaksın?’ diye soruyordu. Bunun bir tatil olmadığını anlatmak zor oldu. Şimdi bana biraz daha yardımcı olmaya çalışıyor. Ama eve geldiğinde 'Açım, yemeği de mi yapmadın?' demesin diye koşarak yemek yapıyorum. Yöneticim 'Ama şu mail cevaplanmadı' diyecek diye koşarak o maili cevaplıyorum. Oranın baskısı buranın baskısı, iki yerden birden. (…)”

Üstünalan, “bugün daha eşitlikçi bir ev içi iş dağılımı olan evlerde bile” yükün kadın üzerinde olduğunu anlatıyor: “Ev içinde hangi işlerin yapılması gerektiğini planlayan ve özellikle çocukların duygusal ihtiyaçlarını karşılayan kadınlar olmaya devam ediyor. Erkekler ise ancak istendiğinde ev işlerine ‘yardımcı’ oluyor.”

Makaleye göre, Türkiye’de yaşayan 4 milyona yakın Suriyeli göçmen de salgından en çok etkilenen kesimlerden. Öztürk, “Kapitalizme içkin ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve cinsiyetçilik bu süreçte resmi otorite söyleminin açık bir parçası haline geldi” diyor ve sözlerine kadın işsizliğindeki artışa dikkat çekerek devam ediyor: “Bu tablo, kadınlar ve LGBTİ+ bireyler açısından vahim sonuçlar doğurdu. Pandemiyle birlikte artan güvencesiz yaşam istihdam oranlarını da etkiledi.”

Öztürk, sözlerini şöyle noktalıyor: “Tam kapanma bir illüzyon. İş-ev-iş döngüsüne mahkûm edilen emekçiler söz konusu. Asıl konuşmamız gereken; artan kadın ve LGBTİ+ cinayetleri, işsizlik, artan yoksulluk, çalışma saatlerinin uzaması, intiharların artış oranı bütün bunlara karşı patronların kârlarını artırması. Emekçilere ya hastalıktan ölüm ya açlıktan ölüm seçeneği kalıyor. Pandeminin cinsiyeti olduğu gibi sınıfsal olması
da söz konusu.”

SAĞLIĞA ERİŞİM KISITLANDI

Pandemi sürecinde şiddet vakalarındaki artışın altını çizen Üstünalan, “kadınların ev içinde ya da kamu kurumlarında maruz kaldıkları psikolojik şiddeti bir kadının düşük yapma tecrübesini örnek vererek anlatıyor. Araştırma kapsamında görüşülen Ayten, yaşadıklarını şöyle özetliyor: “Kasık ağrısı şikâyetim vardı, doktora uzun süre gidemedim. Randevum salgın nedeniyle iptal edildi. Tekrar randevu aldım, babaannem vefat etti, yine iptal ettim. Ağrım şiddetlendi. 3 hafta bekledim, acile de başvurmadım. Ertesi hafta gidince hamile olduğumu gördü doktor, ‘büyük ihtimalle düşükle sonuçlanacak ama yine de bekleyelim belki kalbi atar’ dedi. Ertesi hafta kanamalı halde hastaneye gittim, ‘sonraki gün kürtaja gel’ deyip geri gönderdiler.”