Google Play Store
App Store

İspanyol sanatçı Itziar Barrio, emek, üretim ve kimliği ilişkilendirdiği eserleriyle İstanbul’da. ‘Bilgi’ ve ‘var oluş’ gibi felsefi kavramları sorgulayan sergi; kalıpları kırıp bilgiyi dönüştürerek yeniden keşif için alan açıyor.

Evrende bildiklerinizi unutun
Itziar Barrio’nun ROBOTA MML (2019-süregiden) filminden bir kare.

Deniz Burak BAYRAK

İspanyol sanatçı Itziar Barrio multi disiplinler bir sanatçı. Onun bu özelliği Salt Galata’da açılan ‘Öyleyse En Başa Dönelim’ adlı sergisinde görebileceğiniz üretimleriyle çok açık bir şekilde anlaşılabilir. ‘Madde Üçlemesi’ alt başlığını taşıyan sergi; sanatseverleri klasik sanat anlayışından oldukça uzak bir seçkiyle karşılaştırıyor. Film, videolar, enstalasyonlar ve robotik heykellerinden oluşturduğu bu seçki ‘bilgi’ ve ‘var oluş’ gibi felsefi kavramları sorgulamayı sağlıyor; kalıpları kırıp  bu kalıp bilgiyi dönüştürerek yeniden keşfetmemiz için alan açıyor.

Barrio 7 yıldır madde üzerine çalıştığını, teknolojiyi üretimlerinde görünür kılmaya çalıştığını ifade ediyor. Teknoloji, emek, madde, kimlik arasındaki kesişimleri irdelediği bu üçlemenin ilk işinin ismi de kendi gibi düşündürücü: ‘Sen Yorgunluktan Ölürken Teleskobuna Kaçıp Işığı Perdeleyen Bir Cin’. “İlk bölümde özellikle bildiğimiz ve bilmediğimiz bilgi üzerinden yoğunlaştım” diyor Barrio ve şu soruyu soruyor: Geçmiş ve geleceğe ilişkin bilimsel bilgiyi nasıl kurguluyoruz? Bu çalışmada ışık müdahalesi oldukça görünür bir etkiye sahip. Metaforlar ise ilgi çekici. Filmde; astrobiyoloji, astrofizik ve antropoloji alanlarında uzmanlardan görüşler alınıp, NASA arşivlerinden görüntüler eşliğinde spekülatif bir kurgu yaratılmış. Evren hakkında bildiklerimiz kadar toplumsal gerçekliğin de sürekli inşa hâlinde oluşuna vurgu var.

Itziar Barrio

Robota MML adlı işinde sanatçı teknolojiyi çalışma hayatı, üretim ve emek gibi kavramlarla ilişkilendirerek çalışmış. Fabrikanın yerine gece kulübü koyarak bedensel arzuların alegorisini sunuyor; karakterler kimlik ve cinsiyetlerin tanımsız olduğu bir bağlamda konumlanıyor. Bedeni sergileyen bir karakter var ki çalışmanın külfetinden sıyrılabilmiş bir insanı somutlaştırıyor. ‘Vücut Geliştirici’ adlı video ise değişen sınırlar ve bedenin yeniden üretimini işaret ediyor. Kurgu bedenin farklı açılımlarını ele alarak sağlamlaştırılmış. Burada ana element olan duman epeyce aktif durumda.

Robotik heykel ‘Derin buruşacak ve yakıcı sıcaklar gibi acıtacak’ beton ve lateksin malzeme olarak baskın olduğu bir üretim olmuş. Barrio, “İnsan ve insan olmayan bedenler üzerine yoğunlaşmayı tercih ediyorum. Bu işin özelinde konuşmamız gerekirse; beton endüstriyel ve ucuz. Lateks ise yumuşak ve alt kültürleri ele alan bir malzeme” diyor.

SÜRPRİZLİ BİR PROJE

Galerinin başka bir köşesindeki ‘Hydra/Medusa’ adlı yerleştirme ise çıkış noktasını mitolojiden alıyor. Son bölüme de değinirsek; sanatçı ve besteci Seth Cluett ile birlikte yankısız odada yapılan ses kayıtlarıyla toz, polen, buhar, duman ve jeolojik olaylara ait görüntülerden üretilen ‘Parçacıklı Madde’.

Öte yandan sanatçı mekâna özgü işler üretmeyi çok seviyor. Serginin yerleştirmesi yapılmadan önce Barrio, mekanın içinde uzun süre dolaşmış, dışarıdan da yapıya farklı açılardan bakmış. Karaköy’ün tarihsel geçmişi ve Salt Galata’nın burada konumlanışı, mimari dokunun albenisi ve kuruma ait olan Osmanlı Bankası’ndan kalma kasalar Barrio’yu burada da mekânsal işler üretmeye yöneltmiş. Kasalara yerleştirilen üç heykel enstalasyon, ziyaretçilerin kendi çabalarıyla bulabilecekleri bir deneyim yaşatıyor çünkü yerleri belirsiz. Öyleyse En Başa Dönelim, bu açıdan da oldukça sürprizli bir proje.

Maddi dünya, bilimsel araştırma ve deneyimin duyusal boyutlarına dair çok katmanlı bir keşif alanı oluşturan bu ilginç ve çarpıcı seçki, ortak varoluş fikrini merceğe alıyor. Hafıza ise en önemli açılımlardan biri. Eğer sergiyi ziyaret etmeye karar verirseniz, “Bilimsel gelişmeler dünyada var olmanın ne anlama geldiğine dair kavrayışımızı nasıl dönüştürüyor? Hem insan emeğinin bir ürünü hem de kolektif algıyı şekillendiren bir etken olarak teknolojinin toplumsal işlevi nedir?” gibi çetin ceviz soruları kendinize sormaya, yanıtları da sergideki üretimler aracılığıyla yanıtlamaya çalışmaya hazır olun. Serginin kapıları 29 Eylül’e kadar açık.  Ayrıca Salt’tan Fatma Çolakoğlu’nun programladığı ve Emirhan Altuner’in tasarladığı sergi paralelindeki kamu programları saltonline.org ve Salt’ın sosyal medya kanallarında duyurulacak.