Natüralistler Evren’in başlangıcına kadar konuyu getirip, sonrasında “Bilmiyorum ama araştırmalar sürüyor” derler. Teologlar ise başlangıcındaki ve sonrasındaki tüm olayların süper güçten kaynaklandığına inanır.

Evrimciler ve tesadüf: Bilmiyorum demenin gücü

Her şey tesadüf. Her şey rastgele. Her şey kaos! Eğer ki evrimsel biyologlar ya da bilim düşmanlarının söylemeyi sevdiği ismiyle "evrimciler", her şeyin tesadüf olduğunu iddia ediyor olsalardı... Bu yazının başındaki gibi "Her şey tesadüf." der geçerlerdi, öyle değil mi? Mesela Evrim Ağacı olarak biz, ara sıra bilim karşıtlarının iddia edildiği gibi her şeyi tesadüflerden ibaret görüyor olsaydık, neden bugüne kadar yüzlerce video, binlerce popüler bilim makalesi yayınlayalım ki? Bilim insanları neden evrimle ilgili yüz binlerce, yüz binlerce, hatta milyonlarca akademik makale yayınlasın, neden lisans için 4 sene, yüksek lisans için 2 sene, doktora için 5 sene ve profesörlük için onlarca sene dirsek çürütsünler ki? Her şey tesadüf der, keyfimize bakardık.


Elbette ki evrimsel biyologlar da dahil olmak üzere hiçbir bilim insanı Evren içinde süregelen olayları salt bir rastgelelik ile açıklamıyor. Ve elbette ki bu evrim karşıtı kişilerin söylemek istediği şey şu: Eğer ki etrafımızda gördüğümüz canlı çeşitliliğini, kendilerinin inandığı veya genel olarak hayal edebileceğimiz süperzeki bir süpergüçlere, yani bir tanrı, tüm kudreti sayesinde ve eksiksiz bir plan çerçevesinde yaratmadıysa, her şeyin akılsızlık, kaos ve tesadüfün sonucu olması gerekir, öyle değil mi? Değil. Bununla ilgili olarak 2 noktaya değinmekte fayda var: İlkini, en baştan ve açıkça söyleyelim: Etrafımızdaki "şeylerin" nihayetinde bir süpergücün ürünü olduğunu düşünebilirsiniz, bunda hiçbir sakınca yok. Bilim insanlarının yarısı kadarı da zaten size katılıyor.

Bilim inançla ispattan kaçınır

Ama onları, sizden ayıran şu: Bilimde, olayların neden ve nasıl o şekilde olduğunu izah ederken, yani teoriler geliştirirken, ispatsız bir şekilde inançlarımıza başvurmayız. İnsanlar, yanıtını bilmedikleri zor sorularla karşılaştıkları zaman, çoğunlukla soruyu geçiştirmeye veya inançlarıyla izah etmeye çalışırlar. Bilimde ise bunu yapmayız. Bilmediğimiz sorulara ispatlanmamış ve şahsi cevaplar sunmayız. Ya akademik yöntemlerle, bilimsel metodolojiyi kullanarak araştırırız. Ya da bilmiyorum deriz.

Benzer şekilde, bir olayın neden ve nasıl o şekillerde olduğunu farklı seviyelerde izah edebiliriz. Evrim, biyolojik olayların neden o şekilde olduğu ile ilgili en temel, en nihai açıklamadır. Örneğin biz insanların nereden geldiği, kuşların neden uçabildiği, bitkilerin nasıl fotosentez yaptığı, bakterilerin kökenleri gibi her türlü biyolojik sorunun en nihai cevabı, tüm bu canlıların var olmasını ve her türlü özelliklerinin ortaya çıkabilmesinin ana nedeni olan evrimdir.
Ancak evrimin ötesine geçmek de mümkündür. Etrafımızdaki olayların "neden o şekilde" olduklarını durmaksızın sorabilirsiniz. Örnek vereyim: Bir kuş ötüyor. Neden ötüyor? Dişilerini etkilemek için. Neden dişilerini etkilemek istiyor? Evrimin cinsel seçilim mekanizmaları bu özelliği seçtiği için. Evrim neden bu özellikleri seçiyor? Canlıların üremesine avantaj sağladığı için. Canlılar neden üremek zorunda? Üremenin biyolojik bir varlığın sürerliğinin ana yöntemi olduğu için. Neden canlılık var? Cansız olan kimyasallar, 4 milyar yıl kadar önce bu gezegende belirli şekillerde birleştiği için. Neden kimyasallar birleşti? Çünkü maddeler, özelliklerine bağlı olarak diğer kimyasallarla tepkimeye girmeye meyillidir. Kimyasallarda neden bu eğilim vardır? Atomlarının yapısından ve elektronların dizilim tipinden ötürü. Atomlar neden bu yapıdadır? Çünkü fizik yasaları, atomun pozitif yüklü bir çekirdeğinin etrafında negatif yüklü elektronlara sahip olmasına neden olur. Fizik yasaları neden böyledir? Büyük Patlama sonrasında Evren’imiz oluşurken var olan şartlardan ötürü. Bu şartlar neden böyledir? Bilmiyoruz.

Bilmiyoruz, Bilmiyorsunuz!

İşte o "Bilmiyoruz" cevabı, bilgi düzeyinize göre, bu soru silsilesinin herhangi bir noktada gelebilir. Eğer ki kuşların neden bu şekilde öttüğünü bilmiyorsanız, soruların en başında "Bilmiyorum." diyebilirsiniz. Bilimde "Bilmiyorum." demek bir erdemdir. Bir heyecan kaynağıdır; çünkü keşfedilmeyi bekleyen bir soru işaretine, gizemi çözülmemiş bir gerçeğe işaret eder. Bilim, bu cevaptan doğar. Ancak günlük yaşantıda "Bilmiyorum." zaaf olarak görüldüğü için kullanımı epey azalmıştır. Bilmiyorum sorusuna hatalı veya uydurma cevaplar vermenin bizi bir yere götürmediğini anlamamız gerekiyor. Bilmiyorum diyememek, tam tersine gerçeklere ulaşma olasılığımızı azaltır. Çünkü eğer gerçek olduğundan emin olmadığınız veya test etmediğiniz bir cevap ile yetinecek olursanız, o soruya yönelik merakınızı bilimsel ve güvenilir yöntemlerle tatmin etmeye çalışmazsınız. Telkine ve yalanlara açık olursunuz. Gerçeğe de asla ulaşamaz, başka kişi, kurum ve ülkelerin başarılarına seyirci kalırsınız.

Tesadüf ve indirgeme

Buna rağmen, eğer ki bilimsel gerçeklerle ilgili yeterince bilgi edinip, "neden sorusu silsilesi"nde yeterince geriye gittikten sonra, tüm bunları halen bir süpergüce bağlamak istiyorsanız. Bu sizin bileceğiniz iştir. Evrimsel biyologlar veya bilimin geri kalanının bununla bir derdi yoktur. Sonuçta bu, işin felsefe kısmıdır, bilim kısmı değil. Bu inançlar bilime ve bilimsel merakın araştırılmasına engel olmadığı sürece hiçbir sorun teşkil etmez. Natüralistler, yani doğalcılar, Evren’in başlangıcına kadar konuyu getirip, sonrasında "Bilmiyorum ama araştırmalar devam ediyor" derler. Teologlar ise hem ilk başlangıcın, hem de sonrasında olan tüm olayların bir süpergücün ürünü olduğuna inanır. Tüm kavga bundan ibarettir. Bunu aşabilmemiz çok önemli.

İkincisi ise, tesadüf meselesi... Bir şeyin tesadüf olması nedir? Mesela şu atış ilk denemede başarılırsa, buna tesadüf deriz. Ama buna tesadüf demeyiz, çünkü çalışılmıştır. Tesadüf nedir? Birden fazla düşük olasılıklı olayın bir arada meydana gelmesidir. Örneğin Dünya’nın öbür ucundaki bir ülkede sokakta yürürken Türkiye’den ilkokul arkadaşınızla karşılaşmanız tesadüftür. Peki bu, bu karşılaşmanın bilim üstü, bilim ötesi olduğu anlamına mı gelir? Hayır. İki insanın Dünya’nın aynı noktasında olması ihtimali, matematiksel olarak hesaplanabilirdir. Ve o olay, ne kadar küçük olursa olsun, yaşanmıştır. Benzer şekilde, Evren içinde bu şekilde düşük olasılıklı olaylar her an yaşanmaktadır.

Matematiksel ve bilimsel

Bilim insanları her şeyi tesadüflerden ibaret görmemektedir. Evren, ya akıllı bir tasarımın ya da kaotik bir hiçliğin arasına sıkışmış değildir. Upuzun zaman dilimleri boyunca, kendini tekrar eden şekilde işleyen doğa yasaları, karmaşık bir sistem içinde düzenli yapılar oluşturabilir.

Tesadüfler, yani düşük olasılıklı olayların bir arada yaşanması, Evren’in kaçınılmaz bir parçasıdır. Evrimsel biyologlar da dahil olmak üzere hiçbir bilim insanları, Evren’in bu özelliğini bir "açıklama" olarak kullanmamaktadır. Sadece bu olayların varlığından haberdardırlar ve kimi süreçte bu durumların karşımıza çıkabileceği konusunda bizleri bilgilendirirler.

İnsanın var olması, bildiğimiz en zeki hayvan türü olması tesadüf değildir. Tamamen matematiksel ve bilimsel olarak çalışılabilen evrimsel sürecin bir ürünüdür. Benzer şekilde, kuşların ötüşü, dinozorların yok oluşu, denizel hayvanların karalarda yaşayacak şekilde biçim değiştirmesi, köpeğinizin size bağlı olma nedeni, bir venüs bitkisinin yapraklarının kapanıp bir böceği avlayabilmesi, kedinizin uzaylı benzeri davranışları... Hepsi, evrimsel süreçlerle bütün detaylarına kadar açıklanabilen, bilimsel olaylardır. Evrimsel biyologlar da, yayınladıkları yüz binlerce akademik makalede bunların tek tek analizini yapar, diğer bilim insanlarına sonuçlarını ilan ederler. Eğer bunlara bir itirazınız varsa, belki de akademisyen olmayı seçmeli ve kendi çalışmalarınızı Dünya’ya ilan etmelisiniz. Belki insanlığa gerçekten katkı yapmanız mümkün olur, kim bilir?

https://evrimagaci.org/evrimciler-ve-tesaduf-bilmiyorum-demenin-gucu-5508 sitesinden alınmıştır.