Acun'un dijital platformunun adı neden Exxen acaba? Türlümsü içeriklerin bir eksen etrafında dönüp durmalarından olmasın? Netflix'ten uzaklaşıp bir 'eksen kayması' yaşaması mı bekleniyor izleyicilerin yoksa? Seyir alışkanlıkları Masterchef'in, Survivor'ın ekseni etrafında dönen ortalama izleyicinin hızını artırmak mı amaç?

‘Exxen’ kayması

MURAT TIRPAN

Türlü, gayet karaktersiz bir yemektir! Patlıcanlar, kabaklar, patatesler, soğan, sarımsak ve biberler bir tencerenin içerisine doluşup pek de tanımlanamayacak bir yiyecek oluştururlar. Farklı tekniklerle ayrı ayrı özene bezene yapılması gereken tüm bu sebzeler aynılığın vasatlığında bir girdap oluşturup dönüp durular.

Acun'un dijital platformunun adı neden Exxen acaba? Türlümsü içeriklerin bir eksen etrafında dönüp durmalarından olmasın? Netflix'ten uzaklaşıp bir 'eksen kayması' yaşaması mı bekleniyor izleyicilerin yoksa? Seyir alışkanlıkları Masterchef'in, Survivor'ın ekseni etrafında dönen ortalama izleyicinin hızını artırmak mı amaç?

Bu eksen kaymasını türlü pişirerek sağlamak imkânsız gibi bir şey. Masterchef'te bile sofistike bir şeyler pişirmek zorundasınız kazanabilmek için. Exxen'de böyle bir içerik yok, her şey çeşitlemelerden ibaret. Burada birkaç istisna dışında özgünlükten söz etmek zor, tüm ürünlerin zaten Acun'un kanallarında var olan eğlence programlarının çeşitlemeleri ya da YouTuberların hâlihazırda yaptığı işlerin farklı versiyonları olduğunu rahatça söyleyebiliriz. Exxen'in büyük açmazı burada, başka şekilde online evrende var olan içeriği alıp kendi bünyesine entegre eden bir platform. Acun belli ki bu kaymanın kolay olmadığının farkında, bu yüzden platformun içeriklerini bir yandan televizyonunda da döndürmeye başlamış durumda. Kuşkusuz gurmeler değil hedefi, türlüyü en fazla kime satabileceğini iyi biliyor.

Bir zamanlar içerik her şeydi (Content is the King) şimdi ise içeriğin sıklığı ve sunulma şekli her şey haline geldi. Durmaksızın üretilen yeni içerik ve onun sizin önünüze albenili bir şekilde sunulması Netflix'in en büyük başarısı. Bu yüzden daha önce bu sayfalarda yazdığım bir yazıda bu tür platformları "anlatı makineleri" olarak tanımlamıştım. Arada sıradışı işlere yer verseler de bizi tavlama yolları sürekli üretilen anlatıların akışından ibaret. Bu akışın durmaması ve her içeriğin alıcısı için cilalanması gerekiyor. Oysa türlüde sebzeler kendiliklerinden vazgeçer, öne çıkamazlar. Birinin tadının baskın olması bile mümkün değildir. Bunu şöyle de anlatabiliriz sanırım, Exxen tıpkı bünyesindeki en iddialı ve yeni içerik olan Onur Ünlü'nün dizisi Şeref Bey'e benziyor fena halde, başta çekiciymiş gibi ama aslında içine ilgili ilgisiz birçok şeyin doldurulmuş olmasıyla dağınık ve vasat.

Türlünün öğrenci yurtlarında, ikinci sınıf otellerde bir önceki günden kalanlarla yapılanları vardır ki bunlardan uzak durulmalıdır. Patlıcan düşkünü bir adamı patlıcanı yok ederek yiyecekten soğutursunuz. Eskiyi yeni diye sunmanın en kolay yoludur bu bağlamda türlü. Burada olan da o, eski içerikler yeniymiş gibi bir araya getirilir ve karıştırılır. Sağda solda kendi başına belki lezzetli olan youtube içeriklerini alıp bir araya getirir, formatları da kendi içinde karıştır ve müşterinin önüne sunarsınız. Kendi başlarına sıcak ve eğlenceli sayılabilecek o formatların ne kadar samimiyetsizleştiğini Exxen'e göz atanlar hemen fark edecektir elbette. Sadık hayranlarınızı ya da ekseninizden çıkamayanları bir yana bırakırsak müşterinin bu içeriği ne kadar tüketmesini bekleyebilirsiniz?

Netflix gibi bir platformun ortaya çıkışı şüphesiz hayatımızı değiştirmişti. Netflix sonrası izleme alışkanlıklarımız, sinemaya gitme sıklığımız, filmler üzerine yaptığımız sohbetler tamamen değişti; bu ve benzeri platformların ürünlerine tabi olmaya başladı. Ralph Reyes artık bir klasik olarak kabul edilen, daha 2004 yılında yayımladığı Hakikat Sonrası Çağ adlı kitabında (Delidolu yay, 2017) bunu öngörmüştü. Şöyle yazıyordu Reyes, “Yaygın medya çağında, yaşamı repliklerle, arka planlarla ve çözüme bağlanan sonlarla devam eden bir dram olarak algılamamak zor. Tüm iletişim araçlarından sürekli akan iyi kurgulanmış bir dramın tüketicileri olarak, hepimiz hayat hikâyemizi anlatı akışına uydurma baskısı hissediyoruz” Bunu sağlayan başat eğlence fabrikası Netflix, ama biz de şimdi başka alternatifler de görmeye başladık. Örneğin Gain adlı yeni bir dijital platform -tutar mı o ayrı konu- yine aynı tür bir amaçla karşımıza çıkıyor, serviste, market kuyruğunda, birilerini beklerken izleyebileceğimiz kısa içerikler sunuyor bize. Ben sizin hayat akışınıza uyacağım, diyor. Bu yüzden de kendini sadece akıllı telefonlarla sınırlı tutuyor. Gain, çantamıza attığımız minik sandviçler gibi, acıktığımızda isteğimiz her yerde yiyebileceğimiz.

İlkel toplumlarda hikâye anlatıcılarının çevresinde toplanan insanlar ciddi bir ritüel gerçekleştirirlerdi. Hikâye anlatmak ve dinlemek ciddi (ve elbette eğlenceli) bir işti. Sinema tüm endüstrileşmesine rağmen bir modern mitoloji olarak hâlâ buna benziyor, ama internet değil. (Burada Mubi gibi klasik filmleri evimize getiren platformları ayıralım) Günümüzde internetteki endüstriyel anlatı makinelerinden çıkan sonsuz içeriği tüketmeye çalışmak (hiçbir ritüeli olmayan) sürekli fast-food yemeye benziyor. Netflix belki sağlıksız ama lezzetli bir fast food üreticisi. Ama arada softike yemekleri, farklı mutfakların lezzetlerini hatta müthiş deneyimler sunan füzyon ürünlerini de servis ediyor alıcısına. Bunun için de mutfağına büyük yatırım yapıyor zaten.

Oysa Acun'un türlüsü ucuz, kimliksiz, konserve ve bayat. Aslında kırtasiyeymiş gibi duran ama aynı zamanda telefoncu, oyuncakçı, hediyelikçi de olmaya çalışan dükkanlar kadar yerli ve elbette kitsch.