Yumurta deyip geçmeyin, onun içindeki yaşam ve insanı yaşatma gücü o kadar güçlü ki Allah’ın nelere muktedir olduğunu anlatmak için bile ona başvuruyoruz: Ey yumurtaya can veren Allah’ım!

Bu sözle hem Allah’ın nelere kadir olduğu vurgulanır hem de bir türlü baş edilemeyen sorunlar o her şeye muktedir olana havale edilir.

Dünyanın dört bir yanında insanlar yeni yılı kutlamak için sokaklardayken, havai fişekler patlatırken; İranlılar sokaklarda lastikleri ateşe veriyor, iktidara lanet okuyordu.

İranlıların “birdenbire” ve gittikçe çoğalarak sokaklara dökülmesini “Amerikan işi” olarak görenler az değil. Trump’ın Twitter’ın başına oturup İranlı protestoculara gaz vermesini de bunun işareti sayanlar var.

Öyle ya; Suriye ve Irak’taki gelişmeler, Moskova’nın ve Tahran’ın bölgede pozisyonlarını pekiştirmesi sonrası ABD’nin İran’ı hedef tahtasına oturttuğu, bundan sonraki her hamlesini İran’a karşı yapacağı analizleri yapılmıştı. Yeni yılın bölgemizde ve dünyada dikkatleri üzerine toplayan ilk büyük olayı İran’da iktidarı hedef alan gösteriler olduğuna göre, ABD düğmeye basmış olmalıydı.

Emperyalist güçlerin bir eli her zaman o düğmenin üzerindedir; ancak eğer içeride bir düğmeye basıldığında kanatılacak yaralarınız, zayıflıklarınız, patlayama hazır toplumsal sorunlarınız yoksa, ne kadar düğmeye basarlarsa bassınlar yapabilecekleri sınırlıdır.

İranlıları 2018’i sokakta ve protestolarla karşılamaya iten etkenler arasında yumurtanın payı Trump’ın basmış olabileceği düğmeden çok daha büyük. Üstelik, İranlılara biraz daha ekonomik refaha kavuşacaklarına dair umutlar veren nükleer anlaşmaya karşı çıkan Trump’ın protestocular arasında bir popülaritesi de yok. Tweetlerinin ters etki yapma olasılığı daha fazla.

İran’da nükleer anlaşmasının imzalanması ile doğan birazcık nefes alma umudu büyük ölçüde boşa çıktı. Gelir dağıtımındaki adaletsizlik, yoksulluk, yolsuzluk ve işsizlik İran toplumunu ne zamandır içten içe kaynatıyordu. Dışardaki çatışmalara (Irak, Suriye, Yemen) kaynaklar harcanırken içeride yoksulluğun artması, hak taleplerinin baskıyla / tutuklamalarla susturulmaya çalışılması epeydir bir toplumsal patlamanın enerjisini biriktiriyordu. Resmi enflasyon oranı yüzde 10’u aşmışken, halkın büyük çoğunluğunun temel gıdası olan tavuk ve yumurta fiyatlarındaki artışlar homurdanmalara yol açıyordu. Protestoların patlamasına yol açan da yumurta ve tavuk fiyatlarına yapılan yüzde 40’lık zam oldu.

Kuşkusuz, temelinde ciddi ekonomik sorunlar olan bu toplumsal protestoları, etnik ve mezhebi fay hatlarını da harekete geçirerek kendi çıkarları için manipüle etmeye çabalayacak emperyalist güçler olacaktır.

Yumurta, İranlıların protestolarına can verdi belki, ancak hikâyenin sonunun iyi gelmesi için İran halkının “yumurtaya can veren”den ya da birtakım dış güçlerden medet ummadan kaderlerini kendi ellerine almaları gerekiyor.

2018’in en dikkat çekici çatışması dışarda İran’da yaşanan protestolarsa, içeride de Erdoğan ve Gül arasında artık gizlenemez olan didişmedir. Belli ki, 2019’a giderken, belki de 2018’de gerçekleşecek “yaşamsal” seçim(ler) öncesi, Gül’ün “kıpırdanışıErdoğan’ı epey ürküttü ve önümüzdeki günlerde o hedefe daha fazla yönelecek.

Onun bu yönelişi, dilerim içeride Erdoğan karşıtları arasında Gül’den medet umanları artırmaz!

Yıllardır (sol) muhalefetin söylemekten eyleme geçmedikçe başarı şansı olmadığını yazar dururum. Benim “söyleme” hali olarak ifade ettiğimi, Selçuk Candansayar dün “bekleme” hali olarak ifade etmişti. Şimdi, artık gizlenemez olan Gül-Erdoğan gerilimi muhalefetin sonuç beklediği yeni “dinamik” olursa, vay halimize!

2018 zor bir yıl olacak. Daha da keskinleşecek bir mücadele yılı!

Böyle bir zamanda “yumurtaya can veren”e yakaracaksam; “Ey Yumurtaya can veren” derim, “Bir şeyleri değiştirmek isteyenleri kendileri dışındaki güçlere bel bağlamaktan uzak tut!