Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) 21 Nisan 2021 günü “Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi”ni açıkladı. Türkiye 180 ülke içinde 153. sırada yer aldı.

RSF Genel Sekreteri Christophe Deloire, “Gazetecilik, dezenformasyonun dijital platformlar ve sosyal ağlar üzerinden hızlı yayılımına karşı, kamuoyu tartışmasının doğrulanmış bilgi çeşitliliğine dayanması için başlıca güvencedir” dedi.

Biz bu sözleri yerelleştirerek ifade edersek şöyle diyebiliriz:

-Su akar yolunu bulur!

Ülkemiz basın özgürlüğü bakımından tam anlamıyla bir cehennem konumunda bulunuyor. Ne yapalım ki vatan sevgisini zirvesi olan Nâzım Hikmet’in işaret ettiği yerdeyiz:

“Bu cennet, bu cehennem bizim!”

Basın özgürlüğü bir ülkenin oksijenidir. Gazetecilik de topluma oksijen sağlayan nefes borularını oluşturur. Eğer gazetecilik yapılamaz hale getirilirse toplumlar nefes alamazlar.

AKP’nin iktidar yılları bunun en büyük kanıtıdır. İktidarın ilk döneminde basın özgürlüğü 2021 Türkiye’siyle kıyaslanmayacak durumdaydı. Bu da AKP’ye yarıyordu. Mesela 27 Nisan 2007 gecesi e-muhtıra verildiğinde kendilerinden önce gazeteciler karşı tavır almışlardı. Bu satırların yazarı gece yazıp yayımladı darbe karşıtı makalesi haber kanallarında okunmaya başladığında AKP’den ses çıkmamıştı. Tam 17 saat sonra Cemil Çiçek kameraların karşısına geçmişti, Erdoğan değil…

İktidar, medyayı tamamen kendine bağımlı hale getirdikçe, AKP’nin de işleri yolunda gitmez oldu.

Gazetecilik her toplum için şifalı ilaçtır.

Bu şifa artık yaygın medyanın etki alanından çıktı. Ülkenin yetişmiş ve yetişen gençleri sahici gazetecilik için, AKP sonrası yeni medyanın saflarında yer alıyorlar.

Artı TV de son dönemin öne çıkan platformlarından biri. 13 Haziran 2017’den bu yana bu kanalın sabah kuşağı olan “Gün Başlıyor” 22 Nisan itibarıyla tam 1000. kez izleyicilerinin karşısına çıktı.

Genç arkadaşlarımla birlikte bu programı her sabah üretip ülkenin nefes borularından biri olma işlevini yerine getiriyoruz.

Bu güzel süreci birlikte kotardığımız arkadaşlarımı da buradan anmak istiyorum. Yola Serpil Savumlu ile çıkmıştık. Bir yıla yakın beraber sunduk Gün Başlıyor programını. Arkamızda on parmağında yirmi marifet olan gençler vardı. Erkeklerden Onur Toper, kadınlardan Özge Doğan’ı bütün ekip adına sevgiyle anıyorum.

Sonra stüdyo değiştirdik. Yeni bir ekiple yola devam ettik. Güven Çelik, Suphi Beyazpınar, Özlem Devrim Bahar ile yeniden başladık. Bu ilk ekibin en eskisiyse Müjgan Korkmaz’dı. Onunla 2011’de İMC TV’den başlayan yayıncılık arkadaşlığımız Artı Tv’de de devam etti. Müjgan ile dönüşümlü olarak Fedai Karakeçili yayında hem ses teknikeri hem de neşe kaynağı olarak yer alıyordu.

Tek başıma sürdürdüğüm sabah kuşağını bir süre sonra Derya Diblen ile paylaştım. İki yılı aşkın süre birlikte kameraların karşısına geçtik. Zaman zaman da onu tek başına bıraktığım oldu; panel, sempozyum, festival ve de belgesel çekimleri nedeniyle…

Yıllık izin yaptığım dönemlerde ise usta gazeteci Mehmet Güç benim yerimde oldu. Son izin dönemimde de genç arkadaşım Fatih Yapıcı Artı Tv izleyicileriyle buluştu her sabah yeniden.

1000. programı hayata geçirenleri saymak istiyorum: Özer Oymak, Yusuf Çakmak, Bayram Aydın, Mehmet Zeki Kaya, Ömer Acar, Mehmet Kızıl, Hilal Yağız, Sinem Aydın, Songül Demir Çekmen, Elif Çetinkaya, Evrim Doğan, Gökhan Perçemli, Cenk Kolçak ve Sertaç Çelik ile her sabah yüz binlerce insana ulaşmaya devam ediyoruz.

Elif Akbal ise bizim gençlerin “Lojistik Ablası” olarak sabah karanlığından gece yarılarına kadar kimseyi yemeksiz çay-kahvesiz bırakmadı. Çok başlıklı füze misali her derde derman olan Fidel Erol ve en sonunda bu zorlu sürecin bütün dertlerini üstlenen Haluk Çeliktaş’ın da haklarını teslim etmeliyim.

Biz bu gençlerle geleceğin merkez medyasının temellerini atıyoruz. Tek değiliz tabii ki. Sosyal medya üzerinde pek çok kardeşimiz var. Haber olan her şey, ekranlarımıza geldi, geliyor, gelecek. Bir başka anlatımla habercilikte kendi eylem alanımızı yaratıyoruz. Gün Başlıyor itibarıyla söylersek:

- Eylem alanımız 1000 oldu!..