EYT konusunda hükümet seçim öncesinde adım atmaya hazırlanıyor. Çözümün nasıl olacağı belli değil. Ancak gecikmeli ve güç emeklilik sorunu sadece 1. Kuşak EYT ile sınırlı değil. Sorun görünenden çok daha büyük.

EYT’nin görünen, görünmeyen yüzü
Fotoğraf: Depo Photos

Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) Türkiye’nin son yıllardaki en önemli toplumsal ve siyasal sorunlarından biri. Önemli bir toplumsal sorun çünkü yaklaşık 5 milyona yakın kişiyi ilgilendiriyor. Önemli bir siyasal sorun çünkü 5 milyon kişi ve ailelerinin oy potansiyeli siyasal iktidarı kara kara düşündürüyor. EYT konusu uzun bir oyalama ve erteleme sürecinden sonra 2023 seçimlerinden önce gündeme gelecek. Bakanlık konuyla ilgili komisyon çalışmalarının başladığını duyurdu. İçeriği meçhul olsa da 2023 yılı başında bu konuda yasal bir düzenleme yapılması kesin görünüyor. Ancak mesele birinci kuşak EYT sorununun çözümü ile bitmiyor. Kapıda 2. ve 3. ve hatta 4. kuşak EYT (geç ve güç emeklilik) sorunları var. EYT konusundaki çözüm modeli geç ve güç emeklilikle yüz yüze olan sonraki kuşakları da içerecek şekilde yapılmazsa emekliler arası eşitsizlik ve dengesizlik daha da büyüyecek.

18 YILA KADAR EYT MAĞDURİYETİ VAR!

Yıllardır büyük bir mücadele veren ve sonunda taleplerini herkese kabul ettiren EYT gerçeği nedir? EYT sorunu 1999’da DSP, ANAP ve MHP koalisyon hükümeti tarafından kabul edilen 4447 sayılı Kanun ile yaratıldı. 8 Eylül 1999 gününe kadar Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) kapsamındaki işçilerin emeklilik için iki şartı yerine getirmesi gerekiyordu: Kadınlar için 20, erkekler için 25 yıl sigortalılık süresi ve 5 bin günlük prim ödeme gün sayısı. 1999’dan sonra ise yaş koşulu getirildi.

Getirilen yaş şartı sadece yasadan sonra yeni işe girenleri değil eski çalışanları da kapsadı. Eski çalışanlar için oldukça sert bir yaş şartı (geçiş) sistemi getirildi. Emeklilik yaşı kadınlarda 58, erkeklerde 60’a, prim gün sayısı ise 7000 güne yükseltildi. 8 Eylül 1999 gününden önce işe girenler için kadınlarda 40 ile 58 erkeklerde ise 44 ile 60 yaş arasında değişen kademeli geçiş süresi getirildi.

Ancak Anayasa Mahkemesi, yapılan başvuru üzerine kademeli geçiş hükümlerini “adil, makul ve ölçülü” bulmayarak iptal etti. Daha sonra 23 Mayıs 2002 tarihinden geçerli olmak üzere yeni bir kademeli geçiş takvimi kabul edildi. Yeni sistemde kadınlarda 40-56 arası, erkeklerde ise 44-58 arası değişen yaş koşulu ve 5000 ile 5975 gün arası değişen prim gün sayısı koşulu getirildi.

Yaş şartının 4447 sayılı yasa çıktığında (8 Eylül 1999) halen çalışanlara geçmişe dönük uygulanması nedeniyle sigortalılık süresi ve prim gün şartlarını yerine getirenler ama yaş şartını yerine getiremeyenler emeklilik için yaş koşulunu beklemek zorunda kaldı. EYT buradan doğdu. Emekliğe kademeli geçiş (yaş koşulu) nedeniyle ciddi bekleme süreleri ve mağduriyetler yaşandı.

Bu sistemle kadın sigortalılar iki yıl ile 18 yıl arasında, erkek sigortalılar ise bir ile 15 yıl arasında yaşa takıldılar. EYT kısaca, 1998 yılında işe giren bir erkek işçi 2023 yılında emekli olma hakkına sahipken, emekliliğinin 15 yıl sonraya 2038 yılına, 1999 yılında işe giren bir kadın işçi 2019’da emekli olabilecekken emekliliğinin 18 yıl gecikmesi ve 2037’ye sarkması demektir. EYT’lilerin bir bölümü (yaklaşık 1 ile 10 yıl arasında yaşa takılanlar) gecikmeli olarak bugüne kadar emekli oldu. Halen 1 ile 15 yıl arasında bekleme süresi kalan milyonlarca çalışan EYT’li var.

BUZDAĞININ GÖRÜNMEYEN KISMI: GECİKMELİ EMEKLİLİK

Sık sık EYT meselesinin 8 Eylül 1999 sonrasında işe girenleri ilgilendirmediği, onların EYT’li olmadığı söyleniyor. Bu eksik bir yaklaşımdır. EYT meselesi teknik bir mesele değildir. EYT geç ve güç emekliliği hedefleyen yasal düzenlemelerin, siyasal tercihlerin sonucudur. Gecikmeli emeklilik sadece 8 Eylül 1999 öncesi işe başlayanlar için söz konusu değildir. Bu tarihten sonra işe başlayanlar çok daha büyük kayıplar yaşamıştır. Meseleye “geç ve güç emeklilik” politikalarının yarattığı bir sonuç olarak bakmak gerekir. 8 Eylül 1999 öncesi yaşayanlar farklı bir sistemde çalışırken emeklilik koşulları değişmiş ve mağduriyet yaşamıştır. Ancak yasa sonrasında işe girenlerde “adil, makul ve ölçülü” olmayan yeni yaş sistemi ile oldukça geç yaşlarda emekli olabilecekler.

Örneğin 9 Eylül 1999 ile 30 Nisan 2008 arasında işe giren erkekler 60 yaşında, kadınlar ise 58 yaşında emekli olabilecektir. 2036 ve sonrasında işe girenlerde ise yaş kademeli olarak artarak 65 olacaktır. Dolayısıyla emeklilikte yaş sorunu ve geç emeklilik sorunu birinci kuşak EYT ile bitmiyor. 4447 sayılı yasanın çıkışından bir gün sonra 9 Eylül 1999’da işe başlayan bir erkek işçi 17 yıl, bir kadın işçi 20 yıl daha geç emekli olacaktır. Bu adil, makul ve ölçülü değildir. 9 Eylül 1999 ile 30 Nisan 2008 arasında işe girenler, 1999 öncesi sisteme göre 17-20 arasında daha geç emekli olacaklar. 2008 sonrasında işe girenlerde ise geç emeklilik süresi 21 ile 27 yıl arasındadır. Dolayısıyla her çalışanın EYT’li olması diğer bir ifade ile geç ve güç emeklilik riski olduğunu söylemek mümkün. Tabloda da görüleceği gibi 1999’da başlayan yaş koşulu giderek artan biçimde gecikmeli emekliliğe yol açmaktadır. İlk kuşak EYT’de geç emeklilik 1-18 arasındayken 2. ve 3. dalgalarda bu gecikme 21 yıla, 4. dalgada ise 27 yıla kadar çıkmaktadır.

eyt-nin-gorunen-gorunmeyen-yuzu-1043902-1.

8 Eylül 1999 öncesi çalışanların emeklilikte yaşa takılma sorunun akut olduğu ve farklı koşullarda işe girdikleri için kazanılmış veya beklenen haklarında ciddi kayıplar olduğu doğrudur. O nedenle birinci kuşak EYT sorunu gecikmeksizin ve daha büyük mağduriyetler yaşanmadan çözülmelidir. Ancak sorun sadece 8 Eylül 1999 öncesiyle sınırlı kalırsa ciddi bir dengesizlik ortaya çıkmış olacaktır. Örneğin yapılacak bir düzenleme ile 8 Eylül 1999 öncesi çalışanlar hemen veya kısa sürede emekli olma hakkına kavuşacakken, 9 Eylül 1999 ve sonrası işe girenler erkeklerde 17, kadınlarda 20 yıldan başlayan gecikmeli emeklilik yaşayacaktır. Bu dengesizlik bir gün geç işe girenler için bile söz konusu olacaktır.

Bu nedenle EYT çözümü bütünsel olmak zorundadır. EYT’nin görünen ve görünmeyen yüzü birlikte ele alınmalıdır. 8 Eylül 1999 öncesi işe girenlere getirilecek çözüme paralel olarak 9 Eylül 1999 sonrası için de yeni ve daha yumuşak bir yaş sistemi getirilmelidir. Aksi halde 8 Eylül 1999 milat alınarak yapılacak bir düzenleme “adil, makul ve ölçülü” olmayacaktır. Kuşkusuz yasa koyucunun emeklilik koşullarını ileriye dönük değiştirmesi mümkündür ancak bu değişiklik bir günlük bir aylık, bir yıllık, birkaç yıllık kıdem farkı olan işçiler arasında 17 ile 20 yıla varan farklar yaratamaz. Bu eşitlik ve adalet ilkelerinin ihlali olur.

KATILIMCI VE ADİL BİR YAKLAŞIM

Gerek 1999’da DSP, ANAP ve MHP koalisyon hükümeti tarafından gerekse 2008’de AKP hükümeti tarafından emeklilik yaşı ile ilgili yapılan düzenlemeler emekliliği geç ve güç hale getirmiş ve büyük mağduriyetler, hak kayıpları yaratmıştır. Şimdi bu mağduriyetler giderilirken dayanışmacı bir yaklaşımla hareket edilmeli 1. kuşak EYT’lilerin sorunları çözülürken arkadan gelenlerin mağduriyetleri göz ardı edilmemelidir. Eğer böyle olursa ciddi bir eşitsizlik ortaya çıkacaktır. EYT hareketi büyük bir toplumsal destek aldı ve toplum nezdinde büyük bir meşruiyet kazandı. Haklı davaları toplum vicdanında karşılık buldu. Şimdi birinci kuşak EYT’liler kendilerinden sonraki mağdurları da kapsayacak ve onlarla dayanışacak şekilde hareket etmelidir. O yüzden “8 Eylül 1999 milattır” yaklaşımı yerine kapsamlı eşitlikçi ve dayanışmacı bir yaklaşıma ihtiyaç vardır.

Geçmişte hem 1999’da hem de 2008 sözde “emeklilik reformları” sırasında en önemli açmaz çalışanların bölünmesiydi. Eski çalışanlar ile yeni çalışanlar arasındaki tutum farkı olmuştu. Eski çalışanlar kendileri daha az etkileneceği için emeklilik yaşının yükselmesine ehveni-şer olarak bakmışlardı. Böylece çalışanlar ve sendikalar bölünmüş ve ciddi bir direnç gösterilememişti. Şimdi EYT düzenlemesi büyük bir toplumsal destekle gündeme gelirken kuşaklar arası dayanışmaya ihtiyaç var. Sadece bir kuşağın değil birkaç kuşağın geç ve güç emeklilik sorunu olduğu unutulmamalı.

Bu nedenle Bakanlık Komisyon çalışmalarını EYT derneklerine, sendikalara ve bilim dünyasına açarak kapsamlı ve adil bir çözüm üretilmesini sağlamalı. Bilindiği gibi “intibak” sorunu, kısaca aynı koşullara sahip çalışanların farklı emeklilik koşullarına/aylıklarına sahip olması Türkiye’nin emeklilik sisteminin en büyük sorunudur. Emekliler arasında devasa eşitsizlikler vardır. EYT sorunu çözülürken bu eşitsizliklerin azaltılması yolu seçilmelidir. EYT sorunu adil, dayanışmacı ve eşitlikçi bir yaklaşımla ele alınmalıdır. Son olarak kaynak sorununun bir tercih sorunu olduğunu ve meselenin kaynak yokluğu değil kaynak tahsisi sorunu olduğunu eklemeliyim. O yüzden kimse kaynak sorunu diye bahane üretmesin.