Eyvah çocuklar evde-1

Banu Bülbül

Bir nedenle okullar 3 aylığına kapatılır, çocuklar diğer çocuklarla görüşemeyeceği gibi evlerden de çıkamayacaktır...” ‘Eyvah Çocuklar Evde’ adlı bir filmin tanıtım cümlesi gibi... Keşke bir filmden ibaret olsaydı. Ne yazık ki değil ve ne kadar önlem alırsak alalım çocukların ruhsallığında iz bırakacak bir süreçten geçiyoruz. Çocuklar için başka insanlarla temas etmek tehlikeli hale geldi. Evlerin içi ise birçok çocuk için tehlikeler, yoksunluklar, yoksulluklar içeriyor...

Ne yazık ki son dönemlerde yetişkinler, yeni kuşaklara umuttan çok depresif duygularından ve dünyanın geleceği ile ilgili endişelerinden bahsetti. Su kaynaklarının kirletildiğini, ağaçların ormanların katledildiğini, türlerin yok edildiğini çocuk diline dimağına uygun olmayan biçimde anlattılar. ‘İyi insan’ olmak bunları bilmeye ve umursamaya indirgendi. Yapılabileceklerse bireysel çözümlere indirgendi. Çocuklar bu kadar büyük sorunların bu kadar mikro çabalarla çözülemeyeceğini anlayacak kadar akıllıdır. “Suyu boşa akıtma, ulaşamayanlar var” denerek ulaşabilenlerden olmanın suçluluğu yüklendi çocuklara... Oysa “İhtiyacın olmayan bir şeyi tüketme”, “Hiç bir kaynağı sömürme” demek, bunu davranışlarımızla göstererek öğretmek yeterliydi. Zaten her kuşak kendi çağının sorunlarının içine doğuyor, çağının sorunlarını er geç öğrenecek sorumluluklarını üstlenmek zorunda kalacak. Çocuklara bir yandan “Bunları umursa” diğer yandan “Çok ders çalış arkadaşını geç böylelikle insan hiyerarşisi piramidinin en üstünde çık ki yıkımdan daha az etkilen, kıt kaynaklara daha rahat ulaş” dendi. Bu büyük tutarsızlık büyük ruhsal karmaşalar yaratıyordu elbette. Zannımca çağımız çocuklarının dinazorlara duyduğu yoğun ilgi de bu durumdan kaynaklanıyordu. Dünyanın insandan önceki ‘hâkimi’ şu apartmanlardan bile büyük üyeleri olan bir türü yok eden güç nasıl bir güçtü acaba? Dünyadaki iklim sorunlarıyla mücadele eden İsveçli çocuk Greta Thunberg, bir istisna değil bu çocuk kuşağının bir temsilcisiydi.

Çocuklar okullara, kreşlere gitmiyorken evden çalışabilen var, işe gitmek zorunda olan var, eve hiç gelemeyen ve çocuğunu göremeyen sağlık çalışanları var. Ebeveyn olarak hangi durumda olursak olalım yapmamız gereken çocuklarımıza zorlayıcı duygularımızın yükünü aktarmadan gerçeği uygun biçimde söylemek. Peki, bunu nasıl yapacağız? Uzmanların bu konuda söylediklerini kendi üslubunuzla kendi yönteminizle söylemeniz gerektiğini unutmayın. Siz çok endişeliyken ‘korkacak bir şey yok’ demeniz çocuğunuzun korkularını sizinle de paylaşmasını zorlaştıracak ve onun endişesini daha da artıracaktır. Bir çocuk, anne, babasının yüzündeki kaygıyı, üzüntüyü, öfkeyi tanır. “Ama ben ona hiç yansıtmıyorum ki” dedikleriniz çocuklara yansır. Tam burada kendi baş etme biçimleriniz üzerine düşünmek önemli. Dünyanın yaşadığı bu değişim bizim de rutinimizi gündeliğimizi bozdu ve geçmişte bizim için çok önemli olan bazı konuları tali hale getirdi. Belki biz de nasıl bir hayat yaşamak istediğimizi, mevcuttaki hayatımızdan memnun olup olmadığımızı yeniden düşünürüz belki biz de umut üzerine, dünyanın geleceği üzerine daha fazla düşünür ve sorumluluk alırız. Belki böyle şeyleri düşünmeyi çok şeyi öngörebildiğini ve bildiğini düşündüğümüz birilerine havale etmekten vazgeçeriz. Görüyoruz ki hiç kimsenin tam olarak öngöremediği bu süreçten nasıl çıkacağımızı dünyanın bundan sonra nasıl bir yer olacağını hep birlikte bilmiyoruz. Birlikte inşa edeceğimiz geleceğin eskisinden daha iyi olmasının yolu bulunamaz mı? O zaman çocuklara da daha çok güzel şeyden bahsetmek mümkün olabilir belki... Bizim ufkumuzu genişletmemiz bile çocukların kendisini daha iyi ve güvende hissetmesine neden olacaktır. Nasihat etmeyin, gösterin. Nasihat etmeyin, çocukların sorularını gerçekçi ve yaşlarına uygun biçimde yanıtlayın.

Çocuklarla geçirilen zamanda yapabileceklerimiz, çocuklara sahip oldukları olanaklar ölçüsünde önerilebilecekler, sorularını yanıtlarken dikkat etmemiz gerekenler bir sonraki yazının konusu olsun. Bugün şu soruyu sorarak bitirmek istiyorum. Covid-19 virüsünün bizi ne kadar evlere kapatacağını bilmiyoruz. Yazın ne olacak, aşı ya da ilaç ne kadar sürede bulunacak bulunsa dahi halka yönelik üretimi ne zaman gerçekleşecek? Sürecin uzayabileceği düşünülürse çocukların başka çocuklarla görüşmediği ve oynamadığı bir zaman dilimi bir kaç kişi dışında somut olarak insan görmediği bir süreç nereye kadar sürdürülebilir? Çocukların birbirine gülümseyebileceği oyun önerebileceği başkalarıyla ilişkiye geçebileceği yolları artırmak için hızlı biçimde çareler aramalıyız.