Eyvallah dediysem, “Hoşça kalın!” anlamında değil. Yani gazetemizi filan terk etmiyorum. Şöyle, sağ elimi kalbimin üzerine koyup...

Eyvallah dediysem, “Hoşça kalın!” anlamında değil. Yani gazetemizi filan terk etmiyorum. Şöyle, sağ elimi kalbimin üzerine koyup başımı hafifçe sola bükerek, televizyondan izlediğim performanslar karşısında “Eyvallah!” diyorum.
Performans sahipleri kimler?
Aktörler:
Yani… Siyasetçi. General. İmam. Medya patronu. Medya patronunun patronu. Amerikan Başkanı.
Recep Tayyip Erdoğan. 56 yaşında. Siyasetçi. Yani hiçbir ilginç yanı yok. Eyyamcı.
İlker Başbuğ. 66 yaşında. General. Tahsili boyunca askeri çözümleri öğrendi. Toplum mühendisliği konusunda uzman olarak yetiştirildi.
Fethullah Gülen. 68 yaşında. The İmam. Başka lafa gerek yok belki ama, Amerika’da “yeşil kart” sayesinde yaşıyor demek bile şahıs için cuk oturuyor.
Bay Patron: Yaşı bilinmiyor. Ama doğum günlerini 29 Ekim’de kutluyor. İş adamı. İşini biliyor. Adının aslında bir kod adı olmasından şüpheleniliyor.
Aydın Doğan. 73 yaşında. Postmodern esnaf ve zanaatkâr, yani kamuoyu imalatçısı ve pazarlamacısı.
Obama. 48 yaşında. The Başkan. Hadisenin kara kutusu, aslında içsel olgusu.
Aktörlerin rollerini belirleyen nedir?
Faktörler:
Üretim araçları, üretim ilişkileri, sınıflar (kendi aralarında ikiye ayrılırlar: a-hâkim sınıflar, b-mahkûm sınıflar), ideoloji, devlet, din, siyaset, hamaset, adalet, eğitim, sağlık, farklı kimlikler, futbol, tapu kadastro müdürlüğü, tütün, tütün mamulleri ve alkollü içkiler piyasası düzenleme kurulu…
Bize yutturduklarına ne denir?
Maval:
Dolmabahçe bir müze miydi? Serbest piyasanın ilahı arz talep yasasından dolayı Red Kit’te cinayetlerin azmettiricisi çoğu kez cenaze levazımatçısı olduğuna göre, Türkiye’de de cenazeleri imam kaldırdığına göre, balık kavağa çıkacak mıydı? İmam Pensilvanya’da neden kalıyordu ve çiftliğinin kapısında neden Amerikan bayrağı dalgalanıyordu? Belgelerin sahtesi olurdu lakin olguların da sahtesi olur muydu? Olguların sergilediği bulgular ile belgelerin anlattığı bilgiler…. Öff, hafakanlar bastırır mıydı?
Peki bu yazı illa ki yayınlanmak zorunda mıydı? Evet efendim. Çünkü “maval” Arap deve çobanlarının çaldığı bir tür kavaldır! Belli bir ritmi ve ölçüsü olmayan, isteğe bağlı uzun havadır. Bu hafta herkes gibi ben de maval okudum işte… Merak etmeyin, ne diyeceğinizi tahmin ediyorum ve yine sağ elimi kalbimin üzerine koyup başımı hafifçe sola bükerek, sizlere de “Eyvallah!” diyorum.