Ergin Konuksever Türkiye’nin ilk savaş muhabiridir. Hayatı ‘namlunun ucunda’ geçti. Gazeteciliğin altın kuralı ‘temas ve mesafe’yi en iyi yerine getirenlerdendi. 68 Kuşağı’nın da muteber bir gazeteci-abisiydi...

Eyvallahı olmayan bir gazeteciydi
Ergin Konuksever ile Nazım Alpman. (Fotoğraf: BirGün)

Yolu Babıali’den geçen eski kuşak gazeteciler hakkında en çok “efsane” övgüsü yapılır. Hak edenleri de az değildir. Ama “eski tüfekler” arasında Ergin Konuksever’in çok özel bir yeri olduğunu hem arkadaşları hem de tarih teslim ediyor.

Ergin Konuksever Türkiye’nin ilk savaş muhabiridir. O da bu sıfatı reddetmez. Ama daha çok sevdiği ise farklıdır:

“Son süvari!”

Bu adla yapılmış belgeseli de var Ergin Abimin…

Ben İZTV’de “Namlunun Ucundaki Deklanşör” adıyla bir belgeselini yapmıştım. Savaş muhabirliği üzerine konuşuyorduk:

-Bu alanda ilk olarak hangi çatışmayı izledin Ergin Abim?

-1963-64 yıllarıydı, Siirt dağlarında eşkıya takibiyle başladım. Bayağı sert silahlı çatışmalar yaşanırdı. Jandarma birlikleri her takipte başarılı da olamazlardı.

Ergin Abimin hayatı tam anlamıyla “namlunun ucunda” geçti demek yanlış olmaz. Hem sahada hem de çalıştığı gazetelerde ve dergilerde çok fazla ateş altında kaldı.

Önce sahadakilerden birkaç örnek vereyim. 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekâtı adıyla 20 Temmuz günü başlayan savaş sırasında Mersin’den hareket eden çıkarma gemilerinden birinde (birincisinde demek daha doğru olur) Ergin Konuksever de vardı. Girne kumsallarına yanaşıp paletini indiren ilk gemiden önce Ergin Abim indi, askerler onun arkasından geldi ki, çıkarma yapan birliklerin fotoğrafını çekebilsin…

Askeri harekât ateş altında ilerlerken öndeki tankın içinde bulunan Ergin Konuksever “ben hiç fotoğraf çekemiyorum” diyerek dışarı çıkıp tank topunun arkasına uzandıktan sonra deklanşörüne basmaya başladı.

İkinci harekât başladığında esir alınmış Rum askerlerinin de fotoğraflarını çekti. Daha sonra bu askerlerin öldükleri tespit edildi. Ergin Abimin bu fotoğrafları Türkiye aleyhindeki uluslararası davada kanıt olarak kullanılacaktı. Onun deklanşörüyle yakalanan bu kareler Ergin Abimin Rum birlikleri tarafından vurulup esir alınmasıyla ortaya çıkmıştı.

Ergin Konuksever, gazeteciliğin altın kuralı “temas ve mesafe” yi en iyi yerine getirenlerden biriydi. Türk Deniz Kuvvetleri’yle savaşa katılan Konuksever, rejime karşı silahlı mücadele dahil her aşamayı benimseyen 68 Kuşağının da muteber bir gazeteci-abisiydi. Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı, Ertuğrul Kürkçü gibi isimler arandıkları sırada Ergin Konuksever’e röportaj verebiliyorlardı.

68’lilerle acı-tatlı pek çok anısı vardı. Bunlardan en acısıyla 12 Mart 1971 Darbesi sonrasında Maltepe Askeri Cezaevi’nde açık görüş günü başlıyordu. Ergin Abim “içerde” olan gazeteci İlhan Selçuk’u ziyaret ederken yan masada da Mahir Çayan oturuyordu. Görüş saati biterken ihtiyaçları olup olmadığını sordu gençlere… Mahir Çayan “burası çok soğuk, kalın bir kazak getirirsen fena olmaz abi” dedi. Ergin Abim üzerindeki üç düğmeli mavi gömlek yaka kazağını çıkartıp Mahir’e verdi. Sonrasını kendisi gözleri nemlenerek şöyle anlatır:

-O kazağı bir daha Mahir’in üzerinde Kızıldere’de gördüm, kan revan içindeydi!..

Gelelim gazete-dergi içindeki açılan ateşlere… Ergin Konuksever Hayat dergisi muhabiri olarak 1980’de başlayan İran-Irak savaşından müthiş fotoğraflarla dönmüştür. Yine ölüm tehlikesi atlatmış onun önünden giden araç hava saldırısıyla paramparça olmuştur.

İstanbul’a dönünce işyerinde kadrolu (SSK) işleminin patron Kemal Uzan tarafından (küfürle karışık) reddedildiğini öğrenir. Ölümüne çalışırken böylesi bir hoyratlığa tahammül edemez. Patron odasını kapısını tekmeyle açarak girer:

-Ulan ben sana sigortam ve sarı basın kartım çok önemli bunu yap demedim mi?

Tabii ki işyerinden ayrılır. Çünkü Ergin Konuksever her zaman aynı mevkidedir:

-Eyvallahı olmayan gazeteci!

***

eyvallahi-olmayan-bir-gazeteciydi-1101696-1.

Deniz’e parkasını, Mahir’e kazağını verdi

Türkiye'nin ilk savaş muhabirlerinden fotoğraf sanatçısı Ergin Konuksever, 85 yaşında hayata veda etti. Konuksever 1937’de Samsun'da doğdu. Konuksever’in, çocukluk ve gençlik yılları Kurtuluş, Şişli semtinde geçti. Şişli Terakki Lisesi’nin ardından İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü bölümünden mezun olan Konuksever, 1956 yılında Vatan gazetesinde mesleğe adım attı. 1956 yılında Ahmet Emin Yalman’ın çıkarttığı Vatan gazetesinde başladığı gazetecilik yaşamını Yeni Sabah, Hürriyet, Akşam, Günaydın, Cumhuriyet, Milliyet gazetelerinde sürdürdü. Konuksever, Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgali, İran-Irak, Arap-İsrail, ABD-Irak savaşlarının yanı sıra 1968 kuşağının öğrenci eylemlerini, kanlı pazarı, Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ve arkadaşlarını, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nı fotoğrafladı. Basın şeref kartı sahibi ve mesleki birçok ödülü bulunuyor. Herkesin hafızasına kazınan Deniz Gezmiş’in parkalı fotoğrafında Konuksever’in imzası bulunuyordu. Konuksever aynı zamanda, bir röportajında o parkayı kendisinin verdiğini anlatmıştı. Konuksever, Mahir Çayan'ın ölürken üzerinde olan kazağı da kendisinin verdiğini söylemişti. Konuksever’in cenazesi bugün Levent Camii'nde kılınacak namazın ardından Feriköy Mezarlığı'nda toprağa verilecek.