Ruhdan Uzun Gazeteciler işlerine karışılmasından hoşlanmazlar. Bu, bir ölçüde mesleğin özelliğinden kaynaklanır ve editöryal bağımsızlık, basın özgürlüğü gibi kavramlarla ilişkilidir. Buna göre, “gazeteci, röportaj, haber, yorum veya görüntü, yayın şekli ne olursa olsun, hazırladığını yayın organındaki sorumlular dışında, kaynağı da dahil kimseye denetletmekle yükümlü değildir.” Herkesi eleştiren gazetecilerin eleştiriden hoşlanmaması, bir ölçüde de özgürlüğü hesap […]

Eyyy ombudsman! Gazeteciliği senden öğrenecek değiliz!

Ruhdan Uzun

Gazeteciler işlerine karışılmasından hoşlanmazlar. Bu, bir ölçüde mesleğin özelliğinden kaynaklanır ve editöryal bağımsızlık, basın özgürlüğü gibi kavramlarla ilişkilidir. Buna göre, “gazeteci, röportaj, haber, yorum veya görüntü, yayın şekli ne olursa olsun, hazırladığını yayın organındaki sorumlular dışında, kaynağı da dahil kimseye denetletmekle yükümlü değildir.”

Herkesi eleştiren gazetecilerin eleştiriden hoşlanmaması, bir ölçüde de özgürlüğü hesap vermezlik sanmalarından kaynaklanır. Siyasal ve ekonomik erk sahiplerine yaptıklarıyla ilgili hesap soran gazeteciler, söz konusu kendileri olunca hesap vermek istemeyebiliyorlar. Oysa demokratik bir toplum ve onun basını için denetim mekanizmalarının oluşturulması, şeffaflığın ve hesap verebilirliğin sağlanması zorunludur. Meslek içi denetim mekanizmalarından biri olan ombudsmanlık, Faruk Bildirici’nin Günahlarımızda Yıkandık: Örneklerle Gazetecilik Meslek Etiği adlı kitabının konusunu oluşturuyor. Özgürlük ve bağımsızlıkla sorumluluk ve hesap verebilirliğin sınırlarında dolaşan kitap, ombudsmanlık mekanizması üzerinden Türk medyasının etik anlayışını gözler önüne seriyor.

Faruk Bildirici, 2010’dan beri Hürriyet’in ombudsmanlığını yapıyor. 1980’lerin başında Hürriyet Haber ajansı’nda Seyfettin Turhan’ın başlattığı girişimin günümüzdeki temsilcisi. Seyfettin Turhan, adı ombudsman olmasa da Hürriyet Haber ajansı için aylık bülten çıkararak, temel gazetecilik kurallarını anlatmış, haber yazımındaki yanlışlıkları göstermişti. Esprili bir üslupla yaptığı eleştirileri büyük ilgi gören Turhan’ın amacı, “kusurlarımızı, eksiklerimizi konuşa tartışa daha doğruya, daha iyiye, giderek de mükemmele” varmaktı. Bildirici de Hürriyet’te bunu yapmaya çalışıyor.

Günahlarımızda Yıkandık, Bildirici’nin ombudsmanlık yazılarını derlediği bir gazetecilik etiği kitabı. 45 bölümden oluşan kitabın ‘Özel Uçak Gazeteciliği’ bölümü dışındakilerin tümü, yazarın Hürriyet’teki yazılarından oluşuyor. Bildirici, benzer konuları işleyen yazıları bir araya getirerek ‘kadın Haberlerinde Erkek Dili’, ‘Silahları Övmenin cazibesi’, ‘Polis Bakışıyla Polisiye Haberler’, ‘Reklam kokan Sayfalar’, ‘Sorunlu Çeviriler’, ‘Medyayı Hizaya Getirme’ gibi bölümler oluşturmuş. Her bölümün başına da 2-4 sayfalık giriş yazmış.

Kitapta ayrıca uzmanlık alanları üzerinden muhabirlerin gazetecilik pratikleri de anlatılıyor. Eğitim, polis-adliye, ekonomi, diplomasi, magazin, spor, sağlık muhabirleri yanı sıra köşe yazarlarının da etik sorumlulukları vurgulanıyor.

Bildirici kitabında, internet gazeteciliğini ve sosyal medyayı da etik ihlaller açısından ele alıyor. “kabataş’taki iki Tweet’in Önemi”, “Tweetler de Düzeltilmeli”, “Instagram’da ürün Yerleştirme”, “Photoshop’suz Türkiye”, “Sanal arşivler Mağduriyeti Ebedileştiriyor” gibi başlıklarla yapılan hataları anlatıyor.

Bildirici, örneklerini Hürriyet’ten vermesine karşın, kitapta verilen örnekler, Türk medyasına genellenebilir. kitapta, ana akım medyanın simgesi olan Hürriyet üzerinden Türk haber medyasındaki hataları, yanlışları, çarpıklıkları, etik ihlalleri görmek mümkün.

Bildirici, yazılarında gazeteciliğin ilke ve kurallarını, Türkiye Gazeteciler cemiyeti’nin ‘Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ gibi metinlere gönderme yaptığı örneklerle anlatıyor. ‘Biber Gazı Sıkan Gazeteci’, ‘Uçan Gazeteciler, koşan Gazeteciler’, ‘Soru Soramayan Güç’, ‘Reklamlardaki Hürriyet Yazarları’, ‘Frikik Gazeteciliği’, ‘Meme Yazmak Varken’ gibi başlıklar taşıyan örnekler vererek, gazeteciliğin ilke ve kuralları ile uygulamadaki farklılıkları göz önüne seriyor.

‘Özel Uçak Gazeteciliği’ bölümü ise Türk basınında artık sorun edilmeyen bir pratiğin tarihini aktarıyor. Siyasetçilerin sadece ‘seçilmiş gazeteciler’i gezilere davet etmelerinin, yazı işlerinde tepki görürken ve hatta işten atma nedeni olurken zaman içerisinde nasıl olağan bir şeymiş gibi algılandığını anlatıyor. ‘Saltanat kayığı’ndaki gazeteciler, havada yaptıkları sohbetlerden izledikleri filmlere, yiyip içtiklerinden haber yap(ma)malarına kadar ayrıntılı bir biçimde göz önüne seriliyor.

Bildirici, medyanın yanlışlarını, çarpıklıklarını anlatırken, akreditasyon, reklamcı baskısı, yayın yasakları, yüksek vergi cezaları, işadamlarına gazete satın aldırılması, sendikasızlaştırma, tutuklamalar gibi medya ve gazeteciler üzerindeki baskılara da değiniyor.

Okurların şikâyetlerini ve isteklerini değerlendirerek her hafta köşesinde yayınlayan Bildirici, gazeteyle okur arasındaki iletişimi sağlayan, hakemlik yapan kişi. Dolayısıyla Bildirici’nin kitabında okurların eleştiri ve yorumlarından örnekler de yer alıyor. Bu örnekler, okuyucuların gazetedeki yanlışları, hataları, etik ihlalleri fark ettiklerini; haberleri eleştirel bir gözle okuyup doğru ve dürüst haber yapılmasına önem verdiklerini gösteriyor. kitap, gazetenin okurlarla etkileşimini örneklerle anlatırken, bazı okurların, gazeteciliğin standartları konusunda gazetecilerden daha bilgili oldukları da görülebiliyor.

Basın özgürlüğünü korumak, sorumlu ve yüksek kalitede gazeteciliği teşvik etmek için çalışan ombudsman, okurların beklentileri ile gazetecilerin sorumlulukları arasında aracılık yapar. Bu yüzden, ‘Ey ombudsman! Gazeteciliği senden öğrenecek değiliz!’ zihniyetindeki meslektaşları tarafından pek sevilmez, sevilmesi de gerekmez. Gerekli olan, gazete yönetiminin ve okurun ombudsmana sahip çıkmasıdır. Dolayısıyla ombudsmanın etkinliği, söz konusu gazetenin örgüt kültürünün demokratik özelliklerine, eleştirilere açık olup olmamasına, kendini düzeltme yönündeki esnekliğine bağlıdır.

Sistem tam da kendinde eksik olanla ilgili konuşur. kitap, yıllarca ‘basının amiral gemisi’ diye anılan Hürriyet’in etik ihlallerin de amirali olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla, gazetecilik etiğine karşı sinik bir yaklaşım benimsenebilir. ancak, yine de gazeteciliğin bunu ulaşılması gereken bir ‘ideal’ olarak benimsediğini ve bu idealin sürekli anımsatılmasının mesleki bilinçlendirmedeki önemini akılda tutmakta yarar var. Samimi bir okur temsilciliği uygulaması, okurun desteğini arkasına alarak, gazete kuruluşu üzerindeki etik denetime katkıda bulunabilir. Bildirici’nin kitabı, her türlü baskı ve zorluğa rağmen, etik haber yapmak isteyen gazeteciler için önemli bir rehber. ahlaklı gazeteciliğin nasıl yapılacağı ve nasıl yapılmayacağı konusunda eğitici işlevi dolayısıyla gazetecilik öğrencileri ve gazeteciliği öğrenmek isteyenler için de derli toplu bir kaynak niteliği taşıyor.