Google Play Store
App Store

Türkiye’de müziğiyle birkaç kuşağın hayatına dokunan kendisini “Ezilenlerin melodik sesi” diye tanımlayan sanatçı Edip Akbayram’ın vefatı milyonları yasa boğdu. Yaşadığı müddetçe başını hiç eğmeyen Akbayram bugün uğurlanacak.

Ezilenlerin sesi hiç unutulmayacak
Fotoğraflar: Depo Photos

“Bir sanatçı nasıl yaşar sorunun yanıtı gibiydi hayatı” ardından çok sayıda sosyal medya paylaşımında böyle yazıldı. Müziğiyle birçok kuşağı etkileyen Edip Akbayram, önceki akşam tedavi gördüğü Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde hayatını kaybetti. 75 yaşındaki sanatçı, evinde düşmesinin ardından kaldırıldığı hastanede iç kanama teşhisiyle tedaviye alındı. 4 Ocak’tan bu yana yoğun bakımda zatürreye bağlı tedavi gören Akbayram, çoklu organ yetmezliği sonucu hayatını kaybetti.

Eşi Ayten Akbayram’ın sosyal medya hesabından “Buraya kadarmış öbür yarım buraya kadar” mesajıyla duyurdu. Nazım Hikmet’ten Sabahattin Ali’ye Vedat Türkali’den Can Yücel’e, Ahmet Arif’e kadar şiirler onun sesiyle unutulmaz türküler arasına girdi. İşçi direnişlerinin 1 Mayıs’ların, öğrenci eylemlerinin, dayanışma gecelerinin en güzel sesi oydu.

∗∗∗

ÇOCUK FELCİNİN AŞISI HENÜZ YOKTU

Hayatı 29 Aralık 1950’de Gaziantep’te başladı. O yıllarda çocuk felcine karşı dünyada aşı çalışmaları başlasa da Türkiye’de zorunlu aşı programına alınması için 1963’ü beklemek gerekiyordu. O da henüz 9 aylıkken bu hastalığa yakalandı ve hastalık kalıcı hasar bıraktı. Çocukluk yıllarında bu hastalığın etkileriyle boğuştu. Müziğe ilgi duyması da yine bu dönemde oldu.  Gaziantep Şahinbey Atatürk Lisesi’nde okuduğu dönemde kurdukları orkestrada Pir Sultan Abdal’ın, Karacaoğlan’ın deyişleri üzerine yaptıkları besteleri çalıp söyledi. İlk plağı için çok beklemedi. ‘Kendim ettim kendim buldum’ adlı ilk plağını çıkardı. Liseden 1968 yılında mezun olduktan sonra arkadaşları Hasan Bora ve Mesut Mertcan ile birlikte kendi orkestrasını kurdu.

İSTANBUL YILLARI BAŞLADI

Tıp fakültesinde okumak istiyordu. İstanbul’da diş hekimliği bölümünü kazandı. Ancak müzik ağır bastı, notaların peşinden gitti.  Profesyonel müzik hayatını İstanbul’da sürdüren sanatçı, 1972 yılında sözleri Aşık Veysel’e ait olan ‘Kükredi Çimenler’ bestesiyle ilk 45’liğini yayımladı.  Bu parçayla aynı zamanda Günaydın Gazetesi’nin verdiği ‘Altın Mikrofon Ödülü’nü kazandı.  ‘Aldırma Gönül’ ve ‘Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz’ adlı parçalarıyla satış rekorları kıran ve altın plak kazanan sanatçı, yaklaşık 250 ödüle layık görüldü.  ‘Kara Kuzu’, ‘Deniz Üstü Köpürür’ ve ‘Garip’ adlı 45’liklerle ödüller alıp ünü yurt çapında duyulan bir sanatçıya dönüştü.

TRT’DE YASAKLI YILLAR

12 Eylül darbesi ona da vurdu. 1981-1988 yılları arasında bestelerinin TRT’de çalınması yasaklandı. 1994’te ‘Türküler Yanmaz’ albümünü çıkardı. Albümde yer alan şarkılarını, Sivas Katliamı’nda hayatını kaybedenlere adadı. Bu albümde yer alan “Bekle Bizi İstanbul” parçası geniş kitleler tarafından sevildi. Vedat Türkali’nin şiirinden Onur Akın’ın bestelediği bu parça geçen yıllar boyunca sayısız mitingde, buluşmada en çok söylenen parça oldu.

GÜZEL GÜNLERE HEP İNANDI

1996’da ‘Güzel Günler Göreceğiz’ albümü de Nazım’ın ezilenlere her zaman umut veren şiirini daha da bilinir hale getirdi.  1997’de ‘Yıllar’, 1998’de ‘Dün ve Bugün’, 1999’da ‘İlk Günkü Gibi’ albümlerini müzikseverlerle buluşturdu. Akbayram’ın ‘Mayıs’ adını verdiği son albümü ise 2012 yılında yayınlandı.

∗∗∗

‘SAKINCALI’ ESERLERİ BESTELEDİ

Müzik tarihçisi Murat Meriç, Akbayram'ın vefatı sonrası, "Türkiye müzik tarihinde tırnaklarıyla kazıyarak bugüne geldi' cümlesini kuracağımız insanlardan birini kaybettik" dedi. Meriç şunları kaydetti: “Zor dönemde kendini ispat eden ve bildiği yoldan bir kere bile olsun geri adım atmadan ilerleyen bir dönemin gür sesiydi. Dönemdaşı Selda Bağcan ve hemen öncesinde sesini duyuran Cem Karaca'yla birlikte bir dönemi kayıt altına alan şarkılar yaptı; o yıllarda yaşananları, ekseriyetle acıları ve dertleri bugüne taşıdı. Bir yandan Anadolu'nun Mozart'ı dediği Âşık Mahzuni Şerif türkülerini yorumladı ve geniş kitlelerle buluşturdu, diğer yandan Sabahattin Ali'den Nâzım Hikmet'e 'sakıncalı' şairlerden yapılmış besteleri seslendirdi. Bütün bunlar onu 'başka türlü' bir yere konuşlandırdı ve hep orada kaldı. Geriye dönüp baktığımızda birkaç kuşağı etkileyen, yönlendiren bir isim olduğunu görüyoruz. Hâlâ sahnedeydi, hiçbir zaman oradan inmedi ve şarkılarını hep büyük bir coşkuyla söyledi. Yeri doldurulamaz kayıplardan ama şarkıları bundan sonra da insanlara güç verecek.”

∗∗∗

ÇİZGİSİNDEN HİÇ SAPMADI

Edip Akbayram, şarkılarında Fikret Kızılok ve Cem Karaca’nın Anadolu ezgilerini pop çizgisinde söylemelerini örnek olarak aldı; renk ve çizgide tamamen bir Edip Akbayram üslubu geliştirdi, ‘toplumcu müzik’ ortaya çıktı. Akbayram’ın yaşamından kilometre taşları:

• İlk plağını çıkardığı grubun adı Siyah Örümcekler'di.

• Adana, Edip Akbayram’ın kurduğu orkestrayla ilk sahneye çıktığı kenttir.

• 1974’te Dostlar Orkestrası’nı kurdu ve Anadolu rock müziğinin önde gelen isimlerinden biri oldu.

• 1981-1988 yılları arasında bestelerinin TRT’de çalınması yasaklandı.

• 1979’da Ayten Akbayram ile evlenen sanatçının bu evliliğinden Ozan adında bir oğlu ve Türkü adında bir kızı oldu.

• 2000 yılında Fethullah Gülen’in onursal başkanı olduğu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın 25’inci sanat yılını dolduranlara verdiği ödülü, “Bu Cumhuriyetin aydını olduğum için ödülü almadım” sözleriyle reddetti.

• 2011’de uzun yıllardır yaşadığı Kadıköy'ün yerel gazetesine verdiği röportajda, “Ben sosyalist bir insanım. Ezilenlerin melodik sesi olmaya çalışıyorum” dedi.