En küçüğü 2 yaşında, en büyüğü 14 yaşında yedi çocuk, babaları ve babalarının eşi, evlerinde yakılarak öldürüldü.

Diğer köylüler de olaya şahit oldu, “evin alevler içinde olduğunu, imdat çığlıklarını duyduklarını” anlattılar: “Köydeki evlerde kara demirden pencereler var, demirlerin arası bir çocuğun rahatça geçebileceği kadar. Baba Nasır Öğüt küçük çocuklarını bu aralıklardan dışarı çıkarıp kurtarmaya çalıştı. Ama askerler izin vermedi, çocuklar alevler içinde kaldı.”

Muş’un Korkut ilçesine bağlı Vartinis (Altınova) beldesindeki olayın üzerinden 28 yıl geçti.

İlk kez geçen hafta, bir kişi hakkında tutuklama kararı çıktı. Henüz mahkûm edilen kimse yok.

Dosya 3 Ekim 2023’e kadar kesin karara bağlanmazsa zamanaşımı nedeniyle düşmesi tehlikesi var. Yani o tarihe kadar hem yargılamanın bitmesi hem de Yargıtayca kararın onanması gerekiyor. Yargının memlekette bu kadar hızlı işlediği henüz vaki değil ama ailenin tek sağ kalan üyesi Aysel ve avukatı Kadir Karaçelik adaleti aramaya devam ediyor.

Çocukların ablası, Nasır Öğüt’ün kızı Aysel Öğüt, ailenin tek sağ kalan üyesiydi.

Ailesini kaybettiği o gün, 3 Ekim 1993’te 16 yaşındaydı.

Babası Nasır Öğüt hem çiftçilik yapıyor hem de kapı-pencere gibi marangozluk işleriyle hayatını kazanıyordu. İlk evliliğinden sekiz çocuğu dünyaya gelmişti. Çocuklarının en büyüğü Aysel evlendikten kısa bir süre sonra annesi Zülfinaz öldü. Nasır Öğüt, ikinci eşi Eşref Oran ile evlendi. Aysel de amcasının oğluyla yeni evlenmişti, bir çocuğu vardı, yakındaki başka bir köyde yaşıyorlardı. Olayın gerçekleştiği günün sabahı ailesini ziyaret etmek için Vartinis’e gitti. Ama babasının evi “iki göz” olduğundan, bebeği ağlar da babası rahatsız olur diye o akşam amcasının kızının evinde kaldı.

O günün sabahı askeri birlikler, kırsal alanda operasyon gerçekleştirmiş, bir astsubay çatışmada hayatını kaybetmişti. Komutan, ölen astsubayın cenazesiyle köye gidip “Burayı sizin başınıza yıkacağım” dedi, tehditler savurup gitti. Gece olunca yüzlerce askerle geri döndü.

Aysel Öğüt ile, dava sonuçlanmadan önce konuşmuştum, sonrasını şöyle anlatmıştı: “Köydeki erkeklerin belediye meydanına toplanmasını istediler.
Erkeklere marş söyleterek meydana getirdiler, ‘Kahrolsun PKK, yaşasın Türkiye’ diye sloganlar attırdılar. Babamı, kardeşlerimi görmek istedim, yanlarına gitmeme, evden çıkmama izin vermediler. Köydeki erkekler evler yakılırken meydana toplanmış, elleri başlarının üstünde, diz çökmüş halde bekletilmişlerdi. Bir saate yakın zaman geçti, sonra çıkabildik. Babamın evinin orada bir panzer duruyordu.”

Olayla ilgili dava da Aysel Öğüt’ün suç duyurusu üzerine açıldı.

Dava sürecinde ortaya çıktı ki, olay günüyle ilgili askeriyede hiçbir belge yoktu, ne operasyonla ilgili ne köyde yaşananlarla ilgili Genelkurmay arşivlerinde resmi belge “bulunabildi”.

Davanın son duruşması 1 Mart 2016’da görüldü. Aysel o duruşmaya, artık 20 yaşında olan oğluyla gitti, “23 yıldır bugünü bekliyorum” dedi. Ama dava beraatla sonuçlandı.

Avukatı, Muş Baro Başkanı Kadir Karaçelik, mücadele etmekten vazgeçmedi. Dosya Yargıtay’a taşındı, Yargıtay 1. Ceza Dairesi, sorumlunun İlçe Jandarma Komutanı Bülent Karaoğlu olduğu sonucuna vardı ve hakkındaki beraat kararını bozdu. Daire’nin kararında, Karaoğlu’nun Vartinis içinden geçerken köy halkına hitaben, “Bu gece gelip köyünüzü yakacağız” şeklinde sözler sarfettiği hatırlatıldı ve “3 Ekim gecesi saat 03:00 sıralarında düzenlenen operasyon kapsamında yüzlerce askerin beldeye geldiği, operasyon sırasında belde halkına ait samanlıkların, ot yığınlarının, ahırların, hayvanların, birçok evin ve Nasır Öğüt’ün evinin ateşe verildiği” anlatıldı.

Yargıtay ayrıca “Yangını söndürmek için müdahale etmek isteyen belde halkına askerler tarafından izin verilmediği anlaşılmıştır” dedi ve olayın Karaoğlu’nun emir ve talimatıyla gerçekleştiği sonucuna vardı.

Karaoğlu’nun “Nitelikli öldürmeye azmettirmek” suçundan yeniden yargılanmasına başlandı. 21 Eylül 2021’de de davada bir ilk gerçekleşti: Tutuklanmasına karar verildi.

Ama Yargıtay’ın tüm tespitlerine rağmen iki yıllık zamanaşımı süresi içinde dava sonuçlanmazsa, tarihe bir “faili meçhul” daha eklenecek.