Faiz politikasına değil kaynakların doğru kullanımına bakın
Özgür KARABAT - CHP Genel Başkan Yardımcısı
Türkiye derin bir ekonomik kriz içinde ve bundan çıkış için sadece para politikaları konuşuluyor.
Sonuç ise hüsran…
İşsizlik, enflasyon, yoksulluk, barınma ve gıda sorunları kronik hale geldi.
Problemlerin çözümü için öncelikle teşhisin doğru konulması gerekiyor. Yanlış teşhislerle tedavi yapılamaz, hatta hastalık derinleşir, farklı türleri ortaya çıkar.
Faiz ve vergi düzenlemeleri bir sarmala döndü ve bunun içinde Türkiye ekonomisi debelenip duruyor.
AKP tarafından Türkiye’nin dinamikleri gözetilmeden sıcak parayı merkezine alan ekonomi politikaları oluşturuldu. Sistem bir noktadan sonra tıkanınca vergi ve faiz politikaları devreye giriyor.
Türkiye’nin bu kısır döngüden çıkmasının yolu, planlı bir üretim reformunun hayata geçirilmesidir.
***
AKP’nin yaptığı özelleştirmelerden 64 milyar dolar gelir elde edildi. Cumhuriyet döneminde inşa edilmiş onlarca fabrika satıldı. Bu fabrikalar, devlete yük olarak gösterildi. Sürekli zarar ettiği, memur kadrolarının şişirildiği vurgulandı. Geldiğimiz noktada AKP her yıl kamuya işçi alımını düzenli olarak artırdı ve kamudaki istihdamın sayısı 5,5 milyona ulaştı. Bu sayı fazladır demiyoruz. Hatta Türkiye kamu istihdamında OECD ortalamasının da gerisindedir. Burada, AKP’nin eleştirdiği konularda kendisinin de aynı şeyi yaptığına dikkat çekiyoruz.
Bu, 64 milyar dolarlık özelleştirme geliri nerede?
2002-2023 döneminde gerçek ve tüzel kişilerden toplanan vergi tutarı 3,4 trilyon doları aştı.
Kamunun topladığı vergilerle vatandaşa sunacağı en önemli hizmetler eğitim, sağlık, barınma ve ulaştırmadır. Ancak bu alanlarda yetersiz kalındığı da ortada.
Bu devasa kaynak ile kalıcı refah, sürdürülebilir kalkınma, gelir dağılımında adalet, ekonomik bağımsızlık yolunda önemli atılımlar, küresel rekabet gücü yaratılabilecekken AKP bunların hiçbirine yönelmedi.
Son 22 yılda yaklaşık 620 milyar dolar kamu yatırımı gerçekleşti. Yani her yıl ortalama 28,1 milyar dolar yatırım harcaması yapıldı. Bunlar nerelere gitti?
Bu kaynaklarla dağın, taşın fabrikalarla dolması, tarımın güçlenmesi gerekiyordu.
Bir örnek daha verelim…
2010’dan bu yana bu vazgeçilen vergi geliri 397 milyar dolar oldu. Buna, resmi kaynaklarda vergi harcaması deniliyor. Ancak nereye harcandığı belli değil.
Boşuna demiyoruz “Kaynak var; ama adil kullanım yok!” diye…
Emekliye, asgari ücretliye “para yok” denilirken, belirli kesimlere daha fazla kaynak aktarılıyor.
Vergiler affediliyor, büyük servet sahiplerinden vergi alınmıyor.
2002’nin Ağustos ayından itibaren uygulanmaya başlanan Özel Tüketim Vergisi’nde (ÖTV) yapılan toplam tahsilat 2.1 trilyon TL. Yıllık dolar kuru ortalamasına göre ise 637,2 milyar doları buluyor.
2000’de devreye alınan Özel İletişim Vergisi’nde (ÖİV) ise 22 yılda yapılan hasılat 36,5 milyar dolar oldu. ÖİV’nin 1999 Gölcük depremi sonrası hayata geçirildiğini ve depreme hazırlık için kullanılacağını hatırlatmak isterim.
Sayın Mehmet Şimşek’e geçmişte bunu hatırlattığımızda “Deprem vergileri duble yol oldu” demişti.
YAPILMASI GEREKENLER
AKP’nin övündüğü konulardan birisi ihracat. Evet, her yıl ihracat artışı gerçekleşiyor. Ancak aynı şekilde ithalatta da rekorlar kırılıyor. Çünkü sanayimiz ara malı ve hammaddede %80 oranında dışarıya bağımlı. Üretim ve ihracat arttıkça ithalat ve dış açık da büyüyor.
İhracatımızın kilogram birim fiyatı 1,40 dolar civarında. Almanya ve Güney Kore gibi ülkeler bunun 2-3 katı değere sahip. Ucuz ürün satışından, katma değeri yüksek ürün satışına geçilmesi gerekiyor.
Öncelikle, sanayimizin üretim sırasında bağımlı olduğu dış girdileri azaltacak atılımlar hayata geçirilmeli.
Birkaç tane petrokimya tesisi ve paslanmaz çelik fabrikası olsa, her yıl on milyarlarca dolarımız ülkede kalacak. Hatta bunlardan çevre ülkelere ihracat yapılarak gelir elde edilmesi de mümkün.
Sanayicilerimizle yaptığımız görüşmelerde bunların yapılmasının mümkün olduğunu gördük.
Dış girdiye bağımlı olduğumuz bir diğer konu ise madenler...
Maden alanları sadece özel sektöre bırakılınca çevre katliamları ve iş cinayetleri bitmiyor. Devletimiz kritik madenlerin üretimini yapmalı. Fabrikaların ihtiyacı olan hammaddeler kendi topraklarımızda varsa neden ithalatını yapalım? Çevreye duyarlı üretim mümkün.
Tarım ve hayvancılıkta Türkiye’nin bir planı bulunmuyor. Hububat ve bakliyat ile hayvan ithalatımız artıyor. Türkiye’nin yine milyarlarca doları yurt dışına gidiyor.
Kuraklığa karşı tarım bölgelerine “su otobanı” gibi projeler geliştirilmesi gerekiyor. Erzurum, Kars, Balıkesir gibi şehirlerimiz, eskiden olduğu gibi hayvancılığın merkezi olmalı. Mera ve teşvik sistemi getirilmeli.
GAP başta olmak üzere sulama projeleri bitirilmeli. Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin, Şırnak ovaları vahşi sulamadan kurtarılmalı. Sondajla sulama devri bitirilmeli. Orta Anadolu’da da projeler geliştirilmeli.
Bu örnekler çoğaltılabilir…
Şunu özellikle vurgulamamız gerekiyor: Sadece faiz ve vergi politikaları ile ekonominin düzelmesini bekleyemezsiniz.
Devletin kaynağı yeterince var, onu doğru noktalara harcayacak vizyon gerekiyor.
CHP olarak tüm sektörlerle ilgili çalışmalarımız var. Türkiye’nin üretim kabiliyetini artıracak, dış girdiye bağımlılığı azaltacak politikaları devreye alabiliriz.