Fakat kendimizi kandırmayalım, özgürlüğü çok özledik!

BURHAN ŞEŞEN

Yıllar önce izlediğim bir film vardı. Adamın biri hep aynı güne uyanıyordu. Sanırım bu süreçteki ruh halimi en güzel bu film anlatıyor. Çok çok seneler önce ülke genelinde yapılan nüfus sayımlarında sokağa çıkma yasağı olurdu ve de bizler saat 17.00’yi zor getirirdik. Sonrasında sıkıyönetimler olağanüstü haller vs. ile sokağa çıkma yasağı ile sık sık karşılaştık. Zaman zaman konser öncesi ya da sonrası o günlerle ilgili muhabbet açılınca birlikte çaldığımız genç müzisyenlerin hayret dolu bakışları hâlâ aklımda.

Yıllar sonra bu kez bir küresel salgın yine bizi evlerimize hapsetti. Zor bir süreç. Ben bu süreci sanki böyle bir yasak yokmuş da ben sokağa çıkmak istemiyormuşum ya da bugün çalışmam lazım falanca filmi izlememiştim gibi bahanelerle atlatmaya çalışıyorum. Zira ‘yasak’ sözcüğüne karşı bende yıllardır bir tepki var. Çimlere basmayınız mı yazıyor koşarak geçerim, sola dönülmez mi o niye ki? Burada denize girilmesi yasaktır balıklama atlarım. Ama bu şaka yolla anlattığım delmeye çalıştığım yasakların hepsi beni ilgilendiren yasaklardı. Şimdi ise sadece beni değil tüm toplumu ilgilendiren bir kısıtlama ile karşı karşıyayız. Bu yüzden bu süreç vatandaş olmanın da bilinciyle biraz daha rahat geçiyor sanki. Okunacak o kadar çok kitap, izlenecek film, yarıda kalmış şarkı var ki… Ama kendimizi de kandırmayalım. ‘Özgürlük’ü özledik… Hem de çok. Karantinasız günler…