Büyüdükçe korkudan fantastiğe daha çok sarılıyorum. Bu içimdeki çocuğu da canlı tutuyor

Fantastik dünyanın genç mimarı

AYŞE TATLICI

Melodi Baç, ilk romanını 16 yaşında yazan genç fantastik yazarlarımızdan... Üç yıl önce yazdığı ilk romanı ‘Yasak’ın devamı ‘Yasak 2-Crista’yla dikkat çekti. Baç, yeni dünyalar yaratmaya, farklı olaylar kurgulamaya devam ediyor. Bilgi Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nde okuyan Baç’la Anka’nın Dönüşü adlı yeni kitabı üzerinden konuştuk.

>> Genç bir yazarsınız. Melodi Baç’ı bize nasıl anlatırsınız?
Her şeyi dengeli yaşamaya çalışıyorum. Yoğun tempomda mutlaka kitap yazmaya da zaman ayırıyorum. İlk kitabımı 13 yaşında yazmaya başladım. Yazmak benim için bir tutku, bir meditasyon... Beni rahatlatan ve hayatın temposundan uzaklaştıran harika bir diyar.

>> 16 yaşında ilk romanınızı bitirdiniz, çevreniz nasıl baktı bu duruma?
İlk başta açıkçası pek de ciddiye alınmadım. Sadece ailem ciddiye aldı ve çok önayak oldular. Kime söylesem gülümseyip kafa salladı. Daha sonra kitap çıktığında ciddiye aldılarsa da yine de tam istediğim şekilde olmadı. Herkes yazarlığın geçici bir heves olduğunu düşündü. Neyse ki artık öyle düşünmüyorlar.

>> Arkadaşlarınızın tepkileri nasıl?
Arkadaşlarım bunu dalga konusu yapmaya bayılır. “Menajerin olayım”, “Bu işte para var mı, biz de yapalım...” Bazı okuyanlar ise kafamın içinde gezdiklerini ve bunun tuhaf bir his olduğunu söylüyor. Beni tanıyanlardan bunu duymak biraz tuhaf bir his açıkçası...

>> Gündelik yaşamında fantastik dünyalar inşa etmeye çalışıyor musunuz?
Kafamın çok yoğun olduğu dönemler dışında her zaman bunu yaparım. Yolda yürürken, bazen derste, bazen duşta, hatta bazen arkadaşlarımlayken sürekli kafamdan yeni dünyalar kurarım ya da olanları oynarım.

>> Anka’nın Dönüşünden bahsedelim mi?
Anka serisi uzun zamandır aklımdaydı. Seri birkaç kitaptan oluşacaktı ve bu yüzden her kitabın tek tek tasarlanması gerekiyordu. İlk olarak tüm kitapları içindeki olaylarla birlikte tasarladım. Hepsinin birbirini desteklemesi çok büyük bir önem taşıyor. Anka’nın Dönüşü’nü yazarken önceki kitap planıma sadık kaldım. Elbette yazarken birçok değişiklik yaptım ama o plan benim kılavuzum oldu. Kitapta çok karakter ve terim olduğundan hepsini tek tek çıkarttım. Karakterlerin özelliklerini, vücutlarının nerelerinde ne izler ya da yaralar olduğunu, karakterlerin zaaflarını, güçlü yönlerini... Hepsini yazdım. Daha sonra olay sırasını detaylıca oluşturdum ve araları öre öre yazmaya başladım. Bu sırada kitapta seyahat söz konusu olduğu için kendime bir harita yaptım. Haritadaki yerlerin hepsinin bir özelliği varsa özelliklerini belirledim ve ona göre ilerledim. Ufak detayları devamlılığı korumak için mutlaka not ederek ilerledim. Ve böylece detaylı dokümanlarımla kitabın başına oturdum ve yazdım.

>> Mitolojiyle beslenen, okurken ‘Gerçekten böyle bir şey olur mu?’ diyeceği bir kitap. İnanılmaz bir kurgunuz var. Kendinizi nasıl değerlendiriyorsun?
Herkesin bildiği ortak bir kültür mirasından yararlanıp ona akla gelmeyecek bambaşka bir hikâye yazmayı çok seviyorum. Bu bana insanları şaşırtma ve hayal gücünün sınırlarını zorlayabilme şansı veriyor; onları aşmaya bayılıyorum. Klişeleri sevmez çoğu insan. Ben de sevmiyorum.

>> Büyüdükçe fantastik dünyadan kopacak mısınız acaba?
Yaşım büyüdükçe sanırım büyüme korkusundan fantastiğe daha çok sarılıyorum. Bu içimdeki çocuğu da canlı tutuyor. Fantastik dünyadan hiçbir zaman kopabileceğimi düşünmüyorum çünkü garip bir şekilde o dünyalara ait olduğumu düşünüyorum.