Çoklu evrenler, olasılıklar, kader ve insani zayıflık faktörlerinin alternatif bir yaklaşımla mevcut gerçekliğe uzak ve bir o kadar da yakın bir tabloya dönüştüğü Enderal son zamanların en profesyonel edebiyat girişimlerinden

Fantastik ve bilimkurgu birlikteliği

AZİZ CEM KAYAALP

Enderal, son yılların en çarpıcı fantastik edebiyat girişimlerinden biri. The Elder Scrolls V: Skyrim isimli oyuna yapılan bir mod olarak ortaya çıktıktan sonra senaryonun merak uyandıran yapısı yazar Nicolas Lietzau’yu aynı evrende geçen bir kitap serisi yazmaya itmişti. Bir üçleme olarak planlanan Enderal, Dreams of the Dying (Ölmekte Olanın Rüyaları) isimli ilk kitabıyla 2020 yılında yazılı edebiyata da giriş yaptı.

İsmini olaylar için merkezi rol oynayan Enderal kıtasından alan hikâyeler bütünü, Vyn isimli tamamen özgün bir evrende geçiyor. Edebiyattaki fantezi ve bilimkurgu öğelerini analitik psikolojiyle bir araya getiren Nicolas Lietzau bu evrende geçen hikâyelerinde insani duyguların kırılganlığını ve tarihi süreçlerin nasıl biyolojik oluşumlar gibi yaşayıp öldüğünü irdeliyor.
Vyn, inançları bakımından hem ortaçağ hem de eskiçağ özellikleri gösteren bir evren. Güçleri yoluyla ölümsüzlük elde eden yedi büyücünün tanrılar olarak hükmettiği Medeni Dünya’nın [Civilized World] büyük kısmı bir kilise teokrasisi ile yönetiliyor. Yapısı ve inançları bakımından hemen hemen tamamen Hıristiyan örgütlenmesini andırsa da yedi adet tanrıyı barındıran Kilise dünyanın çeşitli bölgelerini ilahlar arasında paylaştırmış durumda. Eski Yunan yerel dinlerini andıracak şekilde tanrılarla özdeşleşmiş kentler ve ülkeler oldukça ilginç bir sosyolojik dokuya sahip. Vyn’deki kimi elyazmaları Kilise’nin bu durumunu şöyle betimliyor:

“O, [Tanrı Tyr] bir kız evlat doğurdu, Tanrıça Esara’yı; ve böylece Tanrı, Tanrılar oldu.”

BÜYÜNÜN BİLİMİ

Enderal’ı bilimkurguya bağlayan en önemli yanlarından biri, doğaüstü olayların tutarlı fizik teorilerine bağlanması. Evrendeki büyü mekaniği tamamen Çoklu Evrenler Teorisine dayanıyor. Bu bağlamda; şu anda içinde bulunduğumuz odada yaşanabilecek olayların sonsuz bir çeşitliliğe sahip olduğunu kabul etmemiz gerekir. Farklı gerçekliklerde bir deprem üzerinde durduğumuz zemini parçalamış olabileceği gibi keyifsiz bir gün geçirdiğimiz için şu an absürt sayacağımız eylemlerde bulunmuş olabiliriz. Bu çeşitli gerçeklikler, Olasılıklar Denizi [Sea of Eventualities] olarak adlandırılmıştır. Enderal’da büyü, kişilerin bu çoklu evrenlere (yani Olasılıklar Denizi’ne) temasından ibarettir: Öyle ki, saçınızın ateşle tutuştuğu bir gerçeklikten ufak bir ateş kıvılcımını alıp buraya getirebilmek asgari ölçekteki bir büyü kullanımı örneğidir. Büyücünün gücünün potansiyeli, ne kadar çeşitli gerçekliklerden ne büyüklükteki öğeleri taşıyabildiği ile doğru orantılıdır: Bir depremi bu evrene taşımak ciddi bir potansiyele sahip olmayı gerektirir.

fantastik-ve-bilimkurgu-birlikteligi-878461-1.

Seri, bilimkurguyu ilginç bir araçla bünyesine dahil ediyor: Arkeoloji. Günümüzde arkeologların alan dışı insanlardan sık sık duyduğu bezdirici sorulardan birisi: “Peki ya günümüzden 12.000 sene önce teknolojide çığır açmış bir uygarlık var olduysa?” şeklindedir. Bunlara, Erich von Däniken tarafından yazılmış Tanrıların Arabaları gibi teoriler de eklenebilir. Piramitler veya Stonehenge tarzı yapıların teknolojisinin uzaylılarla bağlantısı olduğu gibi uçuk fikirler, her ne kadar asla geçerlilik kazanamayacak olsalar da, günümüzde popülerliğini korumaya devam ediyorlar. Eh, Enderal’da gerçekten de mevcut dönemden binlerce yıl önce yaşamış ve teknolojik açıdan daha gelişmiş bir medeniyet söz konusu: Pyre’liler [Pyreans]. Uygarlıkta ulaşmış oldukları bariz gelişmişliğe rağmen gizemli bir şekilde ortadan kaybolan bu halk, Enderal hikâyelerinde mihenk taşı niteliği taşıyacak birtakım araçların bilgisine sahipti. Enderal’da bu araçları inşa etmek üzere arkaik arkeoloji teşebbüsleri görüyoruz. Bu teşebbüsler, yine günümüzdeki başka modern safsatalar olan Mu ve Atlantis kıtaları bulunsaydı nasıl bir arkeoloji geleneğine sahip olabileceğimizin ilginç bir yorumu. Örneğin, kıtalar arası yolculuk edebilen tren kazıları her arkeoloğun dudağını uçuklatacak türden bir deneyim olurdu. Pyre’lilerin bu ve benzeri mirasları Enderal’ın her yanına dağılmış durumda. Seride bu yapıların kazılar ve koruma çalışmalarıyla restore edildiğini görmek keyif verici, özellikle de arkeologların fırça ve malayla kazmak zorunda olduğu yerlerde restorasyon amaçlı büyülerin kullanılması hoş bir hayal.

SAYISIZ BİLİMSEL VE KÜLTÜREL REFERANS

Vyn’in katmanları altında yıkılmış Pyre’liler dışında, tersten yazılmış bir Uzay’da kolonileşme hikâyesiyle de karşı karşıyayız. Kendilerine Yıldız Halkı [Star People] diyen ilginç bir ırkın mensupları geleneksel tarihlerinde “gökten düşüşlerini” milat olarak alır. Gerçekten de gökten düşüp düşmedikleri konusu seri boyunca merak uyandıran bir unsur; fakat yurtlarını aramak üzere uzay gemileri tasarlayıp ciddi mesafelere (örneğin Tanrıların Cennetine) fırlatabiliyor olmaları efsanelerinde bir gerçeklik payı olduğunu düşündürüyor. Tasarladıkları uçabilen gemiler için enerji üretmek adına maden mühendisliğiyle uğraşırlar. Medeni Dünya’nın öteki halkları Yıldız insanlarını yanlış bir izlenim sonucunda Cüceler olarak isimlendirmiştir. Arkeolojinin gelişiminden önce antik dönemde kullanılan madenlerin de Cücelere atfedilmesi, kendi dünyamızdan tanıdık gelmesi gereken bir olgu. Elde ettikleri organik minerallerle enteresan yenilenebilir enerji kaynakları üreten Yıldız Halkı, buharlı teknolojiye de yabancı değil. Ancak tüm bu teknik bilgi birikiminin nasıl mitlere konu olacak eserlere imza attığını görmek, okuyucu için bir başka hayret kaynağı.

Doğa bilimleri ve tarihe ilgi duyanlar için Vyn, sayısız bilimsel ve kültürel referansı bir araya getirip psikolojik gerilim hikâyeleriyle okura sunan başarılı bir evren. Referanslarının yanı sıra güçlü bir hikâye anlatıcılığı ile Ortaçağ mekaniklerinin büyüyle buluşsa alabileceği hali pratik betimlemelerle gözler önüne seriyor. Çoklu evrenler, olasılıklar, kader ve insani zayıflık faktörlerinin alternatif bir yaklaşımla mevcut gerçekliğe uzak (ve bir o kadar da yakın) bir tabloya dönüştüğü Enderal son zamanların en profesyonel edebiyat girişimlerinden. Orijinal dili Almanca olan Dreams of the Dying’in henüz bir Türkçe çevirisi bulunmuyor; fakat Skyrim modu Enderal bir Türkçe yamaya sahip. Tamamlandıktan ve her kaliteli şarap gibi yıllandıktan sonra değerine kavuşacak olan Enderal üçlemesini şimdiden tanımak bilimkurgu hatırına yapılabilecek kaliteli bir yatırım.