Google Play Store
App Store

Avusturya’da koalisyon görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından hükümeti kurma görevi, eylül ayındaki seçimin birincisi aşırı sağcı FPÖ’ye verildi. ÖVP, partinin lideri ve şansölye Nehammer’in istifa kararının ardından aşırı sağ ile işbirliğine yeşil ışık yaktı.

Faşist lidere iktidar yolu
Avusturya Parlamentosu yakınlarında bulunan Ballhausplatz’taki gösterilerde "Büyükanneler sağa karşı" pankartı açıldı. (Fotoğraf: AA)

Dış Haberler

Avusturya’da merkez partilerin haftalardır süren koalisyon görüşmelerinin çökmesinin ardından hükümeti kurma görevi, kökenleri Nazilere dayanan aşırı sağcı FPÖ’ye kaldı.

Son yıllarda aşırı sağ partiler Avrupa’da giderek güçlenirken Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen, eylül ayında yapılan seçimde birinci olan aşırı sağcı Özgürlük Partisi’nin (FPÖ) lideri Herbert Kickl ile bir araya geldi.

Görüşme sonrası Cumhurbaşkanı Van der Bellen, Kickl’dan “hükümet kurmak için Halk Partisi ile görüşmeye başlamasını istedğini” belirterek “Bu adımı kolay atmadım” dedi.

Reuters’ın haberine göre kararı protesto eden yüzlerce eylemci, “Naziler dışarı” sloganları atarak “Aşırı sağ Avusturya istemiyoruz” yazan pankartlar taşıdı.

Görüşme, Şansölye Karl Nehammer’in yeni hükümeti kurma görüşmelerinin ikinci kez başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından istifa edeceğini açıklamasından bir gün sonra geldi.

Nehammer’in Hristiyan demokrat Halk Partisi (ÖVP) merkez sol Sosyal Demokrat Partisi (SPÖ) ve liberal NEOS ile FPÖ’yü dışarda bırakan üç partili bir iktidar koalisyonu kurmaya çalışıyordu. Partiler haftalardır süren görüşmelerde anlaşmaya varamazken cuma günü NEOS müzakerelerden çekildi.

NEHAMMER İSTİFA EDECEK

ÖVP ve SPÖ’nün görüşmelere devam etme kararı ise sadece birkaç saat sürdü. Nehammer, hükümet kurma girişimlerinin bir kez daha başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından ÖVP liderliği ve Şansölyelik görevlerinden istifa edeceğini duyurdu. Geçici bir başbakan atanana kadar Nehammer görevine devam edecek. Nehammer’in istifa kararı sonrası FPÖ lideri Kickl, “Burada kaybedilen zamanın, güvenin ve yaratılan kaosun suçlusu biz değiliz” açıklaması yapmıştı.

Göç, yükselen enflasyon ve düşen alım gücü ile Ukrayna Savaşı tartışmalarının gölgesinde eylül ayında yapılan genel seçimlerde oyların yüzde 29,2’sini alan FPÖ birinci olurken, iktidardaki ÖVP yüzde 26,5 ile ikinci olmuştu. SPÖ yüzde 21, NEOS yüzde 9 ve Yeşiller yüzde 8 ile parlamentoya girmeye hak kazanmıştı.

KIRMIZIÇİZGİLER KALKTI

Şansölye Nehammer, Kickl liderliğindeki bir FPÖ ile işbirliğini reddederken diğer partiler, aşırı sağcı parti ile ortaklığa direkt olarak karşı çıkmıştı.

Öte yandan FPÖ lideri Herbert Kikl’i “komplo teorisyeni” ve “güvenlik tehdidi” olarak niteleyerek onunla ortaklığı kesin şekilde reddeden Nehammer’in denklemden çıkmasıyla kırmızıçizgileri de ortadan kalktı.

Nehammer daha görevinden ayrılmadan iktidardaki ÖVP’den, aşırı sağcı parti ile ortaklığa yönelik sinyaller gelmeye başladı. Nehammer’in yerine geçici olarak parti liderliğine getirilen, ÖVP’nin iş dünyasına yakın kanadından Christian Stocker, “FPÖ lideri Kickl’ın yeni bir hükümet kurma davetine hazır olduklarını” söyledi.

Cumhurbaşkanı Van der Bellen de ÖVP yetkilileriyle görüşmelerden “Kickl yönetimindeki FPÖ ile çalışmayı reddedenlerin sesinin azaldığını” ve bunun “yeni bir yol açmış olabileceğini” söylemişti.

İLK KEZ BİRİNCİ OLDU

1956’da eski Naziler tarafından kurulan FPÖ, 1980’lerde aşırı sağ görüşleri benimsemeye başladı. 1990’ların aşırı sağ popülizmin önderlerinden Jörg Haider’in sıkı bir destekçisi olan Kickl’ın, 2018 yılında içişleri bakanlığı yaptığı dönemde göçmenleri özel “konsantrasyon” kamplarında toplama fikri, Nazi dönemini çağrıştırdığı için büyük tepki toplamıştı.

FPÖ, seçim programında “davetsiz yabancıların yeniden göç ettirilmesi” ve sınırların sıkı bir şekilde kontrol edilmesi ve iltica hakkının bir “acil durum yasası” ile askıya alınması yoluyla “daha homojen bir ulus elde edilmesi çağrısında bulundu. Kickl’ın seçimi kazanarak Adolf Hitler’in de kullandığı “Volkskanzler” (Halkın Şansölyesi) olma iddiası da tartışma yaratmıştı.

Ancak son gelişmelerle Nazi dönemindeki İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk kez aşırı sağcı bir parti Avusturya’da iktidara bu kadar yaklaştı.

183 koltuklu Avusturya Parlamentosu’nda FPÖ’nün 56, ÖVP’nin ise 52 milletvekili bulunuyor. İki parti, birlikte hükümet kuracak çoğunluğa sahip oluyor. İki parti daha önce de koalisyon hükümeti kurmuştu ancak FPÖ küçük ortak olmuştu. Son olarak 2017-2019 arasındaki FPÖ-ÖVP koalisyon, aşırı sağcı partinin liderinin karıştığı skandallarla dağılmıştı.

∗∗

KOALİSYON KURULACAK MI?

FPÖ ve ÖVP’nin politikaları göç, vergiler ve güvenlik gibi konularda örtüşürken koalisyon müzakerelerinin başarıyla sonuçlanıp sonuçlanmayacağı belirsiz.

Görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlanması halinde ülke erken seçime gidebilir ve anketler, siyasi belirsizlik sürdükçe aşırı sağcı FPÖ’nün güçlendiğini gösteriyor.

Öte yandan insan hakları, demokratik değerler ve Avrupa Birliği’ne (AB) sıkı sıkıya bağlı olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Van der Bellen, olası bir koalisyonun şansölye adayını reddebilir. Van der Bellen, eylül ayındaki seçimin ardından hükümet kurma görevini Kickl’a vermeyerek tarafını belli etmişti.

Kickl, şansölye olma konusunda ısrarını sürdürüyor. Ancak, FPÖ ve ÖVP hükümet kurma ve Kickl’ı şansölye olarak aday gösterme konusunda anlaşır ve Van der Bellen veto yetkisini kullanırsa, bu ülkeyi anayasal bir krize sürükleyebilir. Böyle bir sonuç da FPÖ’nün çıkarlarına hizmet ederek olası bir erken seçimde FPÖ’ye yarayacak.